1.6

430 37 14
                                    

Gülmek bulaşıcıdır, kısa süreli, kısa etkiler bırakır. Oysa acı, bulaştığında yakayı bırakmaz, uzun sürelidir ve etkilidir. Gülümsemenizi herkesle paylaşabilirsiniz, ama acınız paylaşmaya değer bir iki kişiye özeldir.

Çünkü acı gerçektir.

''Yeter Bulut, nefes alamıyorum Bulut, ölüyorum Bulut..'' Acıklı bakışlarından birini daha atıp, dudaklarını büzdü.

''Lütfen, bu son..'' Ellerimi yumruk yapıp sessizce çığlık attım.

''Tamam, dinliyorum..'' Oturduğu yere iyice yerleşti..

''Adamın biri gaymış, sonra düşmüş.'' Ellerimle sert bi' şekilde yüzümü kapattım.

''Ben gidiyorum.'' diyip, ayaklandığım da oturduğumuz kantine, giriş yapan Kuzey hoca göründü gözüme. Adama sevmediğim her şey yakışıyordu. Boşuna yakışıklı demiyordum..

Gözlerim ona kilitlendiğin de o yüzüme bakmamakta ısrarcıydı, dağınık saçları, kot pantolonu ve üzerine giydiği rahat tişört ile tarzını yansıtmıştı gene.

Siyah tişörtü, bedenini delicesine sarmış etraftan kıskanır gibiydi.. Doğruca adımlarıyla kantinin satıcısı Hande ablaya ilerledi..

Bulut, bakışlarımı takip etmiş olmalı ki, önce baktığım yere sonra bana baktı.

''Sizi gidi aşıklar sizi...'' dedi, son kelimesinin son harfini uzatarak.. Kalktığım yere tekrar otururken, ona en sert bakışlarımı attım.

''Aşk ve biz uzağız.'' Ellerini masanın üzerin de birleştirerek, bana doğru yaklaştı.

''Test edelim mi?'' Test'in ne olduğunu bilmediğimden itiraz ettim.

''Hayır.'' Kantinde çok fazla insan yoktu, rahattık ondan.

''Nasılsınız hocam.'' dedi, ansızın. Hiç beklemeden arkama döndüğüm de Kuzey'in Hande ablayla sohbet ettiğini gördüm.

''Bulut..'' Sinsice sırıtırken oturduğu yerden kalktı.

''Benim az işim var, sonra konuşuruz olur mu?'' Başımı bir aşağı bir yukarı sallayarak onu onayladım. Kantinin kapısından sessizce giderken, kahve almak için ayaklandım ama arkamda ki Kuzey'in kahvesinden nasibimi aldım.

''Allah kahretsin, ne yapıyorsun yandım ya!'' Kuzey de telaşlanmış, üzerimi tutup çekiyordu, tenimden uzak tutmak amaçlı.

''Kızım önüne baksana, senin yüzünden kahvem gitti..'' Tişörtüm de ki eline küçük bi' şaplak atıp, elini uzaklaştırdım.

''Kahveyi'mi düşünüyorsun? Aptal yandım diyorum!'' Bıraktığı tişörtü aniden tenime değince tenimde ufak ufak sızlamalar belirdi

''Ulan benim kahvem ne olacak? Bi' de bana hakaret ediyor.. Dikkat etseydin!'' Sinirle ellerimi yumruk yapıp, ayağımı yere vurdum.

''Geri zekalı man kafa! Kahveyi sen döktün, ayrıca önüme nasıl bakabilirim arkamı dönüyordum, önüne bakması gereken sensin!'' Öfke vücudum da raks edip, dışarı dışarı kaçıyordu. O kadar sinirlenmiştim ki.

''Her neyse. Bana kahve borçlusun. Git üstünü değiştir, seni dersime böyle almam.'' Saçlarımı yolma isteğimi bastırdım.

''Lan! Hem kahveyi dök, hem suçla, hem de dersine alma.''

Dilini şıklattı.

''Terbiyesiz..'' Kantinin çıkışına doğru yürürken, bende Hande ablanın yanına doğru yürüdüm.

''En sıcağından bir kahve lütfen.'' İkiletmeden, tedirgin tedirgin bana baktı. Bi' kaç dakika içerisin de kahvemi uzattığın da parasını uzattım. Hala gözden kaybolmamış Kuzey'in arkasına doğru hızlı adımlarla ilerledim. Tam arkasında durduğum da beni hissedip bana doğru döndü. Akıllı çocuk, sakin şekilde dönmüştü.

Acı Hissetmek İsterHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin