19. bölüm
''Siyahı karalayamazsın, güzelim. Siyah seni ele geçirip içine çekse de, sen onu karartamazsın.''
1 Haftadır, bu lanet yerde kim olduğunu bilmediğim kişi tarafından zorla tutuluyordum.. 1 hafta olmuştu bu gün teker teker sayıyordum, her gün yediğim tek şey bayat ekmek iken yanında içtiğim içecek ise su idi. Resmen esir tutuluyordum, ama asıl merak ettiğim.. Beni arayan soran var mıdır? Beni kurtaran biri olacak mı? Daha ne kadar burada kalacağım.. Daha ne kadar böyle sefil yaşayacağım.
Kuzey, onu o kadar özledim ki... Özlem hiç bu kadar belirgin olmamıştı hayatım da..
Küçük kız çocuklarının, annelerine olan hasreti gibiydi benimkisi. Korkunca babayı arayan o küçük kız çocuğuydum ben.
Bu soğuk duvarlar arasında, sert döşeğin üzerin de öylece uzanıyordum. Üzerim de elbise olduğunu bilsem de nasıl bi elbise olduğu hakkın da fikrim yoktu. Ağız kısmına açılmış, ufak delikten soluk alıyor yemek yiyordum.
1 haftadır, 7 koca gündür karanlığın esiriydim. Hiç bu kadar içli dışlı olmamıştım karanlıkla. Karanlık tenime işlesede, gözlerime böyle serilmezdi çoğu zaman..
Aşık olduğum karanlıktan korkar hale gelmiştim 7 günde.. Tanımadığım bi' karanlıktı içerisinde bulunduğum... Sonbaharda solan yapraklar kadar kuru odanın içerisin de, soğuk havanın ayazı kadar ürpertici bu karanlık, ruhumu okşamak yerine işkence ediyordu.
Çoğu zamanımı uyuyarak geçirmeye çalışsam da, kabuslarla kovalıyordu bedenimi..
O kadar kirliydim ki, hemen döşeğimin yanında bi' klozet vardı. Ellerimle bulmuştum klozetin yerini..
Yıkanmam gerekiyordu, temizlenmem. Hasta olduğumu hissediyorum yavaştan yavaştan... Kolay kolay hasta olmasam da en olmadık zaman da yakalıyordu bedenimi.
Hapşırıklarla başlayan hastalık adım adım çoğalıyor, bedenime virüs olarak yayılıyordu. Öksürükler, pek belirgin olmasa da arada sırada üşüyordum.
Ne yapacaktım ben, nasıl yaşayacaktım. Kimse yokluğumdan haberdar değildir eminim. En yakın arkadaşım bile yokki benim, beni merak edecek. Seda.. Başka bi' şehre gittiğimi düşünüyordur eminim. Kuzey'in umrun da değilimdir, ailem ise.. O konuya girmeye gerek bile görmüyorum...
Aile, şu an temiz kıyafetler kadar uzak bana... Nefesimin kesilmesi kadar da yakın.
Kafayı yiyordum yavaş yavaş, delirecektim burada... Tanrı burada aklıma gelmişti ilk defa, zaten hep böyledir. İnsanlar, ihtiyaç duyduklarında akıllarına getirirler Tanrı'yı.. Karşılıksız iyilik isterler, Tanrı'dan.
Tanrı bana yardım edecek son şeydi belki de.. Neden yardım etsin ki bana... Ben onun emanet ettiklerine hıyanet eden biriyim, ben ondan izinsizce dünya üzerine yolladığı varlıkları, ona tekrar yollayan kaçak azrailim.
Ben kötüyüm, cehennemin en sıcak yerinde yerim hazır beni bekliyordur belki de..
Ben berbat biriyim, şeytan anlaşma yapmak istiyordur belki.. Belki azrail beni izliyor, not alıyordur yaptıklarımı... İntikam istiyordur aciz bedenimden...
Düşünceler tuhaflaşırken, korku meltem gibi esip tüylerimi diken diken etti gene.
''Yardım edin!'' diye, bağırdım. Korkunca böyle yapıyordum, sesimi çıkarıyor.. Odada benden başka kimsenin olmadığına inandırıyorum yanmakta olan beynimi.
''Biri yardım etsin, yeter dayanamıyorum..'' Gözyaşlarım, akmaya başladığın da... Çaresizlik gene sıkıca sarıldı bana.. Çaresizliği tanımak, onunla dost olmak iyi değildi... Çaresizlikten kurtulmak, yağmur damlacıklarından açık havada kaçmak gibiydi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Acı Hissetmek İster
Novela JuvenilTenine aşık siyah kumaşa, Ölüme olan sadık aşkına.. O acımasız, o cani. O bir kız.. Ve intikam yolunda, avıyla yan yana.. Onların ki biraz garipti, biten iki kitabın devamıydı sanki. Mavi umutların, siyah sonuçları gibiydi. Bir ışık, bir karanlık de...