''Özle, özlemek canlı tutar insanı. Ve acı çek, acı yaşama bağlar dizginlenemeyen ruhun en insani tarafını.''
''Demek sinema...''
Şeymayı, kız kıza bir şeyler yapmaya çağırmak aptalcaydı. Benim öyle arkadaşlarım olmadı ki, takılıp dedikodu yapmayı nereden bilecektim. Sadece onu filmlerden alıntı yaparak, sinemaya getirmiştim. Ve o bunu fazlasıyla garipsemişti. En iyisi ona doğrusunu söylemek olacaktı.
''Bak, daha önce pek arkadaşım olmadı. Ve grupta kendime en yakın gördüğüm kişi sensin.'' Biletleri ona doğru uzatarak,
''Bu nedenle, birlikte zaman geçirmek istiyorum.'' dedim. Önce bana sonra biletlere baktı ve gülümsedi.
Ellerimden bileti alırken, bilet satan yere ilerliyordu.
''Ne yapıyorsun?'' Biletleri bir çöp kutusuna atarak, kuyruğa girdi.
''Aptalca bir filmde iki saat geçirmek istemiyorum.'' Kızlar genelde romantik filmleri severlerdi, istemsizce ona içten gülümsedim.
''O zaman korku filmine giriyoruz?''
''Kesinlikle'' diyerek, beni onayladı. Onu gerçekten kendime yakın görüyordum. Kuyrukta sıra bize gelince, en korkunç bulduğumuz filme bilet aldık. Filmin seansına daha olduğu için, yemek yemeye aşağı kata indik.
''Kalabalık ortamları sevmiyorum..'' Diye mırıldandım şikayet edercesine. Koluma girdiğin de biraz garipsesem de
''Bende..'' diye mızmızlandı. Gelişi güzel dükkanlardan birinin önüne oturduk. Burası avm olduğu için bir cafe de oturmayı tercih ettik. Yoksa yemeği bize servis yapacak kimse olmayacaktı.
''Aç mısın?'' diye sordu, sanki ömrü hayatım boyunca bu soruyu bekliyormuş gibi dudaklarımı birbirine bastırarak, kafamı bir aşağı bir yukarı salladım.
Elini kaldırarak, garsona seslendi.
''Ne alırdınız?'' Kafamı Şeyma'dan çekerek, garsona çevirdim.
''Ne varsa.'' Sanırım dalga geçtiğimi düşündü ve bana bakmayı sürdürdü.
''Fadime!'' Şeyma'nın uyarıcı sesi kulaklarımı doldurunca, dudaklarımı büzerek menüyü karıştırmaya başladım. Kendime uygun bulduğum bir şeyi sipariş ederek, yanın da da içeceğimi istediğimi belirttim. Şeyma ise, bir pasta ve çay istemişti. Böyle narin, kibar ve iğrenç olmayı nasıl beceriyor anlamıyorum.
Ben de istiyorum.
''Bir şey sorabilir miyim?''
Ona direk gruptan bahsetmemeliydim, o zaman garipserdi. Önce ailesi.
''Tabi ki.'' Garson servisleri açarken etrafımı taradım. Şirin arkası kalp şeklinde olan koltuklar renk renkti, masalar yuvarlaktı ama genişti. İçeri ve sıgara için dışarı diye iki bölüme ayrılmış cafe güzel görünüme sahipti. İki masa yanımız da oturan sevgililer ve içeri de oturan iki adam dışın da sadece biz vardık. Galiba avm de olması nedeniyle, insanlar yemek için yukarıyı tercih ediyorlardı..
Garson yemek ve tatlı servisini açtığın da teşekkür etmeyi pas geçmeyen Şeyma biraz fazla kibardı.
''Ailenden bahsetsene, birbirimizi tanıyalım.'' Bir süre susup bir anda, bu şekilde konuşmam dikkatini aniden bana vermesine sebep olmuştu.
Çayından bir yudum alarak, arsız bir gülümseme yerleştirdi dudaklarına.
''Ben de seni tanımak isterim ama, kızlar ilgi alanım da değil.'' Tükürüğüm genzime kaçtığın da, ne diyeceğimi bilemedim. Bir süre öksürürken, o çoktan gülmeye başlamıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Acı Hissetmek İster
Teen FictionTenine aşık siyah kumaşa, Ölüme olan sadık aşkına.. O acımasız, o cani. O bir kız.. Ve intikam yolunda, avıyla yan yana.. Onların ki biraz garipti, biten iki kitabın devamıydı sanki. Mavi umutların, siyah sonuçları gibiydi. Bir ışık, bir karanlık de...