32. Bölüm
''Yaşadığımız için sevinmemeliyiz.. Bir gün öleceğimiz için sevinmeliyiz.''
''Ne yaptın bana?''
Bir küvetin içerisindeydim, gözlerimde müthiş bir ağırlık başımda ise aynı derecede ağrı vardı. Üzerim de sadece iç çamaşırlarım duruyordu, kirin üzerimden akıp gittiğini ve beni hafiflettiğini hissediyordum... Kolumda hafif bir sızı, sinek ısırığı gibi bir de şişiklik vardı... Karşım da sandalye de oturan Poyraz'ı unutacaktım az kalsın... Küvetin yanı başında duran bir sabun ve şampuan vardı.. Eskimiş duvarlar ıssızlık kokuyordu adeta, beni başka bir yere getirmiş olmalıydı çünkü odada priz vardı. Kasaların içinde olmamız imkansızdı.
''Sakinleştirici iğne, kafanı biraz güzel yapmadan seninle baş edemem aşkım.'' Yüzüm histerik olarak buruştu. Poyraz yakışıklı bir adamdı, uzun boylu sarışın renkli gözlü ve geniş omuzlu. Aynı zaman da karizmatikti de, yaşı Kuzeyden büyüktü.. Ağır başlılığı vardı. Onun beni neden kaçırdığını anlayamıyordum, neden beni dövdüğünü..
''Bana öyle seslenme.'' Kuruyan kan vücudumdan çıkarak suya karışıyordu. Korkuyordum, korku tenimin altında ki kan gibi vücudum da süzülüp duruyordu. Ancak korkumu belli etmemek benim silahımdı, tıpkı belli etmenin de silahım olduğu gibi. Onu göremeseydim alt etme şansım azalırdı, ancak onu görmem onu alt etmemi kolaylaştırdı.
Düşmanımı tanımak her zaman benim için bir avantajdı, ancak Poyraz beni küçümsemiyordu. Tam tersine gözünde o kadar büyütüyordu ki fazla sıkı tutuyordu ipleri.
''Neden aşkım, aşk-ım değil misin?'' Midem ağzıma gelmişti, sandalyesini zemine sürterek bana doğru yaklaştı.
''Ne istiyorsun benden? Neden beni kaçırdın?'' Uzanıp sabunu aldı, bedenimi hareket ettiremiyordum. Verdiği şey her neyse beni afallatmıştı. Sabunu yavaşça vücuduma sürmeye başladı. Omuzlarıma, omuzlarımdan kollarıma.. Boynuma, gerdanıma.
''Hala anlamadın değil mi?'' Dudaklarından biri yukarı kıvrıldı, alaycı tavrı hava da raks ederek beynime akın ettiğin de gerçekler yıldırım misali düştü zihnime.
''Sen o'sun!'' Gülümsemesi yüzüne yayıldı.
''Katil sensin, barda benimle dans eden sendin... Eve notları bu şekilde bıraktın, her şeyden bu şekilde haberdardın..'' Sabunu karnıma sürdü.
''Bingo! Sen kendi peşine düşen polislerden birini arkadaş edindin, -Seda- ben de o polislerden biri oldum...'' Hareket etmeye çalıştım ancak yorgundum, fazla yorgun.. Beynim uyuşuyordu sanki, bunca zamandır burnumun dibindeydi.
''Neden? Bana bunu neden yaptın?'' Sabunu bacaklarıma sürmeye başlamıştı. Biraz kenara çekti sandalyesini ve bacaklarımdan birini yukarı kaldırdı.
''Sana mı?'' Dilini şıklattı.
''Bu kişisel değildi, aşkım. Ancak sen bunu kişisel hale getirdin... Kuzey'e kurduğun tuzağı gördüğümde senden etkilendim.. Takip ettim ve seninle daha çok zaman geçirdim... Sen fazla zekiydin, yaşıtlarına göre fazla olgun, fazla çocuk... Tehlikeli oluşun beni sana çekti. Sende bana ait olan bir şeyler vardı.. Beni sana seni bana bağlayan bir şeyler.'' Diğer bacağıma geçti.
''Seni öldürecektim ancak yapamadım, seninle olmaya ihtiyacım vardı.. Evine bir kamera yerleştirdim, Kuzey'den kaçsaydın seninle kaçacaktım ama sen daha iyi bir şey yaptın. İntihar ettin... Bunu gördüğüm de sahte bir ambulans ayarladım.. Ve bir doktor satın aldım, seni öldü olarak göstereceklerdi.. Herkes hastane köşesinde senin için ağlarken ben arka taraftan seni bir arabaya bindirerek kaçırdım.. Yerine öldürdüğüm kızlardan birini koydum, senin mezarında yatıyor şu an...''
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Acı Hissetmek İster
Novela JuvenilTenine aşık siyah kumaşa, Ölüme olan sadık aşkına.. O acımasız, o cani. O bir kız.. Ve intikam yolunda, avıyla yan yana.. Onların ki biraz garipti, biten iki kitabın devamıydı sanki. Mavi umutların, siyah sonuçları gibiydi. Bir ışık, bir karanlık de...