Ben hep acıyı savundum, kendime, gölgeme, insanlara hatta çevremdeki herkese bunu savunup bunun için savaştığımı söyledim. Acı vermek için öldürüyordum, acı çekmemek için. Oysa ki çok geç farkettim bundan hastalıklı bir şekilde zevk aldığımı. Yaşadıklarımı kaldıramıyordum, ruhum artık tam anlamıyla içimde bir şekilde o boşluktan ve bataklıktan kurtulmuştum.
Ancak yaşadıklarımı atlatamıyordum, kimseler farkında olmasa da. Rüyalarım da o insanların haykırışları ve benim kahkahalarım bir şekilde kulağıma doluyordu. Tek tesellim hepsinin kötü insanlar oluşuydu. Gerçekten kötü insanlardı ancak gene de bu onları öldürme hakkını bana vermiyordu.
Aşk gözlerimi açmıştı ve gene kör olmak istemiyordum. Sorun şuydu ki eğer Kuzeyi de kaybedersem kaybedecek bir ben bile olmayacaktı orta da.. Korkuyordum, bir türlü yaşayamıyor nefes alamıyordum. Aldığım soluğu hissettiğim o an, Kuzeyin tenime teninin deydiği an oluyordu sadece.
Bu çok acımasızcaydı, gene gördüğüm kötü bir rüyadan uyanmıştım. Gözlerimi açmamla bedenim benden bağımsız yukarı kalkmış soluklarım göğüs kafesimi delercesine hızlıydı. Hava esiyordu ama terlemiştim. Rüyayı aklımdan silmek için nerede olduğuma baktım. Kuzeyin arabasının içerisindeydim. Tam kafamı kaldırdığım da yıldız olan Kuzeyi gördüm. Ona zoraki gülümserken, uçurumda olduğumu anlamak zor değildi.
Ruhum rüyanın esintisiyle üşümüş, soğuk bıçak gibi saplanmıştı tenime. Oysa elimin tersiyle yanağıma dokunduğum da yanıyordum. Camdan dışarı baktığım da uçurumun hafif kenarında telefonla konuşan Kuzey dikkatimi çekti.
Arabanın kapısını açtığım da bacaklarım hala titriyordu.
''Anladım, komiserim tamam.'' Kuzey telefonunu kapatıp cebine koyarken saniyelerce onun arka profilini inceledim. Sırtı hep taş gibiydi taş olan adamın, saçları arkadan da dağınıktı önden de sağdan da soldanda. Tişörtünün etekleri dışarı taşmış kot pantolonunu tutan siyah bir kemer vardı.
''Ne olmuş?'' Kuzey korksa da bunu belli etmeyerek arkasını döndü. Hızlı bir soluk alıp verdiğin de kaşlarından biri yukarı kalktı.
''Beni korkuttun, ne zaman uyandın?'' Sorumun cevabını vermeyen ses tonunda hafif bir tını fark ettim. Bir şeyler saklıyordu benden.
''Konuşmanın tamamını duyamayacak kadar geç.'' Soluk göründüğüme emindim, sesim tamamen güçsüz çıkıyordu. Hiç bir şeye halim kalmamıştı ama bu savaşı biz kazanmıştık. Kuzey beni sevdiğini söylemişti hala da seviyordu. Poyraz yakalanmış kötü olan tüm adamlar cezalarını bulmuştu.
Ben hariç.
''Komada ki adam uyanmış'' Sanırım benim cezam da yaklaşıyordu. Adam benim kim olduğumu söyleyecek ve beni yakalattıracaktı.
''Kaçmam ya da paniklemem mi gerekiyor.'' Kuzey hafifçe güldü.
''Nasıl bu kadar sakin kalabiliyorsun.''
''Sen sakin olduğuna göre benimde sakin olmam lazım.'' Yanıma doğru bir kaç adım atarak gülümsemesini yüzüne yaydı.
''Hiç bir şey hatırlamıyormuş, bu kalıcı olabilirmiş ama şoktan dolayı geçici de olabilirmiş.'' Yüzümde herhangi bir mimik oynamadı.
''Onu ortadan kaldırmamız gerek.'' İşte bu komikti, gülmeye başladığım da Kuzey anlam veremediğim şekilde bana bakıyordu.
''Ne var? Seni düşünüyorum farkındaysan!'' Ben de ona doğru bir kaç adım atarak ona iyice yaklaştım.
''Kuzey komiser masum bir adamı ortadan kaldıracağını söyledi, hem de benim yani aylardır aradığı katil için..'' Biraz daha güldüm. Onunla tam karşı karşıya durduğumuz da başımı kaldırıp yüzümde ki yapmacık gülücüğü sildim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Acı Hissetmek İster
Teen FictionTenine aşık siyah kumaşa, Ölüme olan sadık aşkına.. O acımasız, o cani. O bir kız.. Ve intikam yolunda, avıyla yan yana.. Onların ki biraz garipti, biten iki kitabın devamıydı sanki. Mavi umutların, siyah sonuçları gibiydi. Bir ışık, bir karanlık de...