Kimberly'den;
Daha öncelerden görmediğim veya şu an hatırlayamadığım bir sokağa geldiğimde durakladım. Yorulmuştum. Yaklaşık bir saattir kesintisiz yürüyordum. Bir çok büfenin bulunduğu geniş sokağa göz attım. Sanki diğer ucu ulaşılmaz gibi gözüküyordu.
Ellerimi karnımda birleştirip baskı yaparken soluklanmaya başladım. Hava aydınlıktı ama her an yağmur kendini gösterebilir izlenimi veriyordu. Bu,benim ıslanmaktan sakınmam için kısa bir aram gibi görünüyordu.
Yoluma devam edecekken karnımın gurultusunu duymam bir olmuştu. Oldukça açtım ve sevinin ki evde yemek yiyip çıkmayı akıl edememiştim. Veya çantamı almayı...
İleriyi düşünmeden sinirlenerek dışarı çıkmasan ne olurdu sanki diye iç geçirdim. Öyle ya... Açtım.
Botlarım kaldırıma çarpıp tok ses çıkararak yolda yürüyordum. Elimi cebime atacakken buna engel olan şey ilk defa derdime çözüm olacaktı. 15pound....
Yüzüme gereksiz bir gülümseme takınsamda sadece karnımın açlığını gidermesi içindi.. Kesinlikle psikolojim için değil.
Artık para kelimesi bana çok uzak olabilirdi. Sonuçta şu an eskiye dönmüş durumdaydım. Tek fark para gönderecek bir Harry'nin olmamasıydı.
Evden çıkışım aklıma geldiğinde son kez gördüğüm görüntüsü bir türlü silinmiyordu. Onca şey yaşamışken ve en önemlisi kendimi ona teslim etmişçesine bağlamışken artık her şey bitmişti. O sonsuz sandığım sevgi şu an bir tozdan ibaret diyebilirdim. Evet saatler öncesine kadar herşeyim olan kişi şu an sevdiğim değil özlediğim kişiydi. Bana özlemle sevgi kavramını birbirinden ayırmamı sağlayan kişi...
Bir saatte tabikide unutmayı beklemiyordum ama ağlamaktan bıkmıştım. Onunla birlikte olmadan önce sağlıklı ve huzurlu bir hayatım olduğu söylenemezdi. Her türlü mutsuzdum.
Beni istemediğini kendi ağızıyla söylemişken o evde durmamı beklemesi çok saçmaydı. Ben onun neyiydim ki? Sevgilisi mi? Tabiki hayır. Belkide ben onun sadece ihtiyacını gideren biriydim. Ah,bilmiyorum. Tam bir kaos.
Saçımı tutan minik toka esen rüzgarla fırladığında sıçradım. Gözlerimi yerden kaldırıp etrafı izlediğimde havanın beni yanıltmadığına şahit olmuştum. Demin aydınlık ve serin olan hava,yerini kara bulutlara bırakmıştı. Tokayı es geçip saçlarımın uçuşmasına izin verdim. Yüzüme çarpıyor ve görüşümü kısıtlıyorlardı. Elimi parayla birlikte cebimden çıkarıp saçlarımı geri çektim. Eğer bir dükkana girmezsem zaten boş olan midemle uçup sürüklenebilirdim. Alnıma düşen yağmurla adımlarımı hızlandırdım. Sonunda burnuma yemek kokuları geldiğinde tabelaya hızlı bir göz attım.
Snow Cafe
Pizza 12£Gözlerim sevinçe parıldarken içimde kelebekler uçuşuyordu. Pizza en sevdiğim yiyecekti ve ben dakikalar sonra onu mideme indirecektim.
Yağmur bir anda bastırınca hemen harekete geçtim ve içeri girdim. Bir çok masa doluydu. Boş bulduğum alana yerleştim ve hırkamı çıkarıp koltuğa yavaşça koydum. O anda yanıma benim gibi sarışın ve güzel bir kız geldi. Elinde not defteri duruyordu. Ne istediğimi sormadan ilk önce ben söze atıldım.
"Bir pizza istiyorum. Orta boy."
Gülümseyip not aldığında bende gülümsedim ve gidişini izledim neyseki telefonumu gizlice almıştım. Harry'de duruyor ve benden saklıyordu ama kilitli çekmeceden kaçamak almayı akıl etmiştim.
Ekranı açtığımda gördüğüm manzarayla bir şok daha geçirdim. Şarjım %5 di ve benim şarj aletim yok,olsa da şarj edeceğim bir evimde yoktu. Demin giden düşüncelerim tekrar hücum etmişti beynime. Sahi ben ne yapacaktım ki? Herneyse...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
You're Mine//h.s
FanfictionHayattan bir tat alamadığında,bazen kendini bir boşluğa bırakmak istersin ama sonra ne olacağını düşünmezsin... Ben kendime yapılmadık işkence bırakmadım ama hiç bir zamanda ölüp kurtulamadım. Tam veda edecektim hayata ki,karşıma o çıktı...HARRY... ...