Selamm :D ben dayanamadım ve bu bölümüde yayınladım ^^ içime sinen ve güzel olduğunu düşündüğüm en iyi bölüm bu olsa gerek,hem diğerlerine göre oldukça uzun oldu. Umarım sizde beğenirsiniz.. Hikaye bu bölümden sonra hareketlenmeye başlıyor. Hele bi Kimberly kendine gelse... :)) neyse fazla uzatmayayım,yarın yeni bölüm gelemeyebilir ama bugün yazmaya çalışacağım... Size iyi okumalarr ^^
Uyuduğumu,yada baygın olduğumu biliyordum ve yine aynı kabusu görüyordum. Bu olay belki garip ama şu an kabusun içindeydim ve bunun farkındaydım. Deniz yine durgun,tekne yine orada,güneş yine batmak üzere... Her şey aynıydı,yani sayılırdı. Tek fark,bu sefer benim bağlı olmamdı.. Kumlara çakılmış iki tahta sopanın ortasına bağlanmış haldeydim. Kabus olduğunu bile bile korku içindeydim. Yine aynısı oldu. Birden bire ortam karardı deniz dalgalandı ama silah sesi yoktu. Teknede adam da yoktu. Kimse bağırmıyordu. O sırada bir çıtırtı duydum daha sonra bir gölge belirdi. Ayaklarımı,ellerimi,başımı.. Hiç bir yerimi kıpırdatamıyordum. Bu bir kabus olabilirdi ama yine de acıyı hissedebiliyordum çünkü ipler fazla sıkıydı. O sırada gölgenin sahibi görüş alanıma girmesiyle vücudumun kaskatı kesilmesi bir oldu. Bu yine oydu... İnanılmaz derecede korku kaplamıştı içimi. Elinde yine silah vardı ama bu sefer pantalonu bembeyazdı,kan lekesine dair zerre kadar bir belirti yoktu. O an içim daha da kötü oldu. Bu seferki kurbanı teknedeki adam değildi,BENDİM!
Gözlerimi kapattım ve içimden söylenmeye başladım-Hayır,Kimberly,kendine gel,uyan,hadi uyan,bunlar gerçek değil,sadece kötü bir rüya...-içimi biraz olsun rahatlattıktan sonra gözlerimi tekrar araladım ve gördüklerim karşısında yine kaskatı kesildim... Hala uyanamamıştım ve bu sefer dipdibe duruyorduk. Yeşilleri artık yeşil değildi... Siyah denecek kadar koyulaşmış ve kaşları gözlerini kapatacak kadar çatılmıştı. Korkudan ağzımdan tek bir kelime bile çıkmıyordu. Gözlerimden de çoktan tutamadığım gözyaşlarım süzülmüş ve yanaklarımdaki yerlerini almıştı. Elindeki silahı başıma doğru uzatmış,yüzüne yine o gülümsemesini yerleştirmişti. Hayatım boyunca hiç bu kadar korkmamıştım. Ne kadar kabus olduğunu bilsemde yine de sıcak nefesini yüzümde, silahın soğukluğunu da alnımda hissedebiliyordum. Korkularımı daha da yükselten o sesi anında kulaklarımı doldurmuştu. "Güzelliğine yazık olacak,ama ne yapalım sen de o gözlerini o ormanda kapatıp hiç bir şey görmeyebilirdin" tam o anda silah patlar patlamaz bende kabustan uyanıp fırladım.
"BEN HİÇ BİRŞEY GÖRMEDİM!!" Bunları gayet güçlü bir ses tonuyla söylemiştim fakat daha sonra başımın ağrısıyla birden durdum ve elimi başıma götürdüm. Çektiğimde elime bulaşan kanı üstümdeki mavilikten çıkmış atletime sürdüm. Başımın kanaması iyiye işaret değildi. "Acıyor mu?" Duyduğum ses karşısında şaşkınlık sergilemiştim çünkü birinin olduğunu bilmiyordum ve bu seste bugün duyduğum kişilerin sesine benzemiyordu. Sesin geldiği yöne doğru kafamı çevirdim ve başucumda önlüklü birinin olduğunu gördüm. Doktor olmalıydı bu. "Ha..hayır acımıyor" konuşabiliyordum yani sesim normaldi. "Bu iyi ama yinede alnına dikiş atmamız gerekecek çünkü kesik çok derin ve biraz daha kan kaybedersen bunun iyi olacağını zannetmiyorum." Duyduklarıma şaşırmıştım. Bir de bu eksikti.. en son yere düşerken alnımı betona vurmuş olmalıyım. Ben asla dikiş falan attırmam yani attıramam hem gerekte yok zaten... "İstemiyorum." "Anlamadım?" "Evet,istemiyorum" "a..ama durumunuz kötüye gidebilir" "başka bi çözümü yok mu?" "Yani sargıya alabiliriz ama ye" "Sargıya alın o zaman" bu söylediklerim karşısında doktor olduğu yerde kalmıştı daha sonra çantasından sargı bezi çıkartıp üzerine garip bi ilaç döküp alnıma yapıştırmıştı. Canım fena yanmıştı. O döktüğü ilaç yakıyordu... Doktor hiç bir şey demeden odadan çıkmıştı ve ben de bir odada olduğumu yeni farketmiştim. Yatağın üstünde öylece oturuyordum. Büyük bir odaydı. Yatakta oldukça büyüktü. Yatağın tam önünde kocaman bir balkon vardı ve onun hemen yanında yine büyük bir gardolap.... Burası bir kız odasından çok erkek odasına benziyordu çünkü duvarlar siyah yatak ise bembeyazdı. Zaten hemen ilerdede dar bir kaç erkek pantalonu vardı. Yine korkmaya başlamıştım,pantalonların sahibini bulmak çokta zor değildi... Kesin onun odasıydı burası. Siyah takıntısı olduğu belliydi. Yataktan doğrulup kapıya doğru yürüdüm. Yavaşça kavradığım kapı kolunu çevirdim ve açmayı başardım. Kimse gözükmüyordu... Bir kaç adım attım ve çıkış kapısını bulmaya çalıştım. O anda merdiveni farkettim,üst katta olduğumu yeni anlamıştım. Ev baya büyüktü ve gerçektende her yer siyahtı.. Uzun süren aramalarım ardından çıkış kapısını gözüme kestirmiştim. Son bir kez etrafıma bakıp kapıya doğru yürümeye başladım ve tam çıkacaktım ki,sesi vücuduma korku sinyalleri vermeye başlamıştı. Çok yakından geliyordu... Orada öylece kalmıştım. Daha sonra kapının biraz ilerisindeki salon diye tahmin ettiğim yere yöneldim ve kapıdan gizlice içeriye baktım. Bu oydu ve yanında daha demin başımı sargıya alan doktor vardı. Konuşmaları dinleyemiyordum ama yakınlaşamazdım da... O sırada konuşmaları bitmişti ve kapıya doğru geliyorlardı. İçimi yine korku sarmıştı. Bu duygudan kurtulamıyordum. Hemen kapıya doğru ilerledim ve ulaştığımda kavradığım kolu çevirmemle açılması bir olmuştu.Kapıyı yavaşça kapattım,evin çok az ilerisindeki eski klübeye girdim. Gerçektende eskiydi. Ne işe yaradığını bilmiyordum. Dışarıyı gözetlerken doktorun çıktığını görebilmiştim. Kafamı dışarı doğru uzattım ve etrafı yokladım. Hala her yerim ağrıyordu vücudum güçsüzdü. Ama bu tek kurtulma şansımdı. Kaçmam için kapının önünden geçmem gerekecekti ve bunu hızlı bir şekilde yapmalıydım. Yeşil çimenlerin üzerine bir adım attım ve son kez etrafı gözetleyip koşmaya başladım. Kapının tam önünden geçiyordum ki ayağım takıldı ve yere kapaklandım. Canım daha önce hiç olmadığı kadar yanmıştı.. Bacağımı acıdan hissetmiyordum çünkü çimenlerin arasındaki sulama borularından biri tam yaramın içine geçmişti. O acıya daha fazla dayanamayıp boğazım yırtılırcasına bağırdım.Gözümden çoktan ayrılan yaşlar yanaklarıma daha sonra da çimenlere akıyordu. Bacağımı oradan kurtardıktan sonra yerdeki kanlara bakmıştım bu çok fazlaydı. O sırada kapı açıldı ve asıl korktuğum an gelmişti. Tam sırasında düşmüştüm... Yine oydu. Yine kızgın.. Yine kaşları çatık halde bana bakıyordu. Bacağımı farketmemişti sadece yüzüme odaklanmıştı. " Bak işte bunu Yapmayacaktın!!seni aptal.." Sadece ağlıyordum... İki gündür sadece ağlıyordum.. O sırada gözlerini bacağıma çevirdi yeni farketmişti.. Kaşları havalandı ve yüzüne şaşkın bir ifade yayıldı. "Yine naptın sen?" Hızla yanıma gelip güçsüz bedenimi kavradı ve kapıdan içeri,daha sonrada merdivenlerden yukarı çıkartıp daha demin bulunduğum odaya götürdü ve yatağa yatırdı."Yaptığın daha doğrusu yapamadığın şeyin cezasını çekmeyeceğini zannetme! Ama şu an bacağınla ilgilenmemiz gerekiyor." Canım acıyordu.. Aynı zamanda korkuyordumda.. Ama yapacak bir şeyim yoktu. Bu halimle hiçbir yere gidemezdim. Tam duraklamıştım ki yine onun korkunç sesi kulaklarımı doldurmuştu.. "Pantolonunu çıkar!" Yine emir verici bir tavırdı bu. Fakat bunu yapamazdım. Onun beni o şekilde görmesine izin veremezdim. O an bir cesaret gelmişti ve ona ilk defa cevap verecek pozisyona gelmiştim. "Hayır çıkarmayacağım!" Söylediğim karşısında kaşlarını anlamsızca kaldırmıştı.."Anlamadım?" Bir süre daha baktıktan sonra sözlerine devam etti. "Beni tanımadığın bu davranışlarından belli ama sana şunu söyleyeyim...Yapacağın en son şey bana karşı çıkmak! Seni mahfetmek istemiyorum bu yüzden ben içeriden kremleri ve pamuğu getirene kadar dediğimi yapmış ol." Sesi emir vericiydi. Korkuyordum hala ama ne yapacağımıda bilmiyordum. Kapıdan çıkar çıkmaz hızlıca düşünmeye başladım. Eğer çıkarmazsam bu sefer her şey daha da kötüye gidebilirdi ve ben bunları düşünmek istemiyordum. O gelmeden önce acele etmem gerektiğini hatırlayıp pantolonumun düğmesini açtım ve yavaşça sıyırmaya başladım. Yaraya geldiğinde çok hafifçe aşağı çektim ve acı içinde inleyerek bileklerimden çıkardım,sonunda kurtulmuştum. Bacaklarım gerçekten iğrenç gözüküyordu bunun üzerine kapının kapanma sesiyle irkildim. O gelmişti ve ben yüzüne bile bakamıyordum. Utancımdan yanaklarımın kızardığını hissedebiliyordum daha sonra onun olduğu yöne bakma gereğinde bulundum. Sırıtıyordu.... "Aferin... Beni mutlu ediyorsun" yanıma yaklaşmıştı ve yüzünden o sırıtışı eksik olmuyordu. Yeşillerini bana dikmişti. Daha sonra yerdeki pamuğu alıp bacağıma doğru uzandı,geri çekilmiştim ama beni aldırmadan pamuğu yarama bastırdı. Acıyla inlemiştim.. "Bak güzelim,bu seni ikinci uyarışım.. Üçüncüsünde sonuçlara ben değil sen katlanırsın. Ben bir erkeğim ve bir daha yanımda böyle sesler çıkartırsan gerçekten rahat durmam haberin olsun zaten şu an bu halindeyken dikkat et derim.. Zor dayanıyorum.." Bu sözlerinin ardından aptala dönmüştüm. Tepkisizdim. Korkmuyorda değildim ama her hangi bir şey yaparsam gerçektende sonum kötü olabilirdi....... Aradan beş dakika geçmişti ve bacağıma gerekenleri o yapmıştı. Ben ise yerde öylece duruyordum. Biraz sonra yine kapı aralandı ve o üstüme bir şey fırlatmıştı. Her zaman böyle kaba olmak zorunda mıydı? Üstümde duran şeyleri düzelttim ve havaya kaldırdım gördüklerim karşısında öylece kalmıştım.. Mini bir şort ve üstüne incecik dantel bir askılı "Hey! Ben bunları giymem." Tekrar kapı açıldı ve içeri doğru kafasını uzattı. "Çıplak yatalım istemezsin dimi?" Yine sırıtmıştı.. Bundan nefret ediyordum...ki... Birden dediklerini içimden tekrar etmeye başladım... "Ya..yataLIM mı??"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
You're Mine//h.s
FanficHayattan bir tat alamadığında,bazen kendini bir boşluğa bırakmak istersin ama sonra ne olacağını düşünmezsin... Ben kendime yapılmadık işkence bırakmadım ama hiç bir zamanda ölüp kurtulamadım. Tam veda edecektim hayata ki,karşıma o çıktı...HARRY... ...