Yazım yanlışlarından dolayı üzgünüm. Bekletmemek için okuyamadım.
Keyifli okumalar..
Harry'den;
"Zayn bıktım! Bu kızın beni peşinden koşturmasından bık-tım!"
Afallamış halde beni seyrediyordu. Sonunda artık Zayn'de bana hak veriyordu. Sinirle koltuktan kalktım ve tam kapıdan çıkacakken Zayn seslendi. "Nereye?" Ofladım ve deminki sesime nazaran oldukça sakin bir sesle yanıtladım. "Hava almaya."
***
Hava yağmurluydu. Ceketimin önünü kapattıktan sonra ellerimi pantolonumun cebine sıkıştırıp omuzlarımı dikkeştirdim. Esen rüzgarla saçlarım savruluyordu ve her nefes alış verişimde ağzımdan duman çıkıyordu.
Ağır adımlarla sokakta geziyordum. Artık Kimberly diye birini tanımamam gerekecekti. Kendim için yeni bir sayfa açmalıydım. Eskisi gibi. Sadece ben...
Beynimde bir sürü düşünceler dolanırken asıl düşünmem gereken şeyi hatırladım. Geçen gün Scott aramıştı. Kimberly'den kaçamak konuşmuştum çünkü konu çok farklıydı.
Amerika'ya yerleştiğini ve beni bir haftalığına da olsa gelmem için çağırdığını söylemişti. Ama tek olmamı istiyordu. Abi kardeş konuşacağımızı söylemişti.
Artık engelim kalmamıştı. Bugün biletimi alıp temelli bile gidebilirdim. Sonuçta bağlı kaldığım biri veya birileri yoktu. Ah evet. Hemen eve gidip ilk uçak biletini almalıydım!
1 YIL SONRA
Kimberly'den;
Kahkalarımı zar zor durdurduktan sonra kekeledim. Gülmekten gözlerimden yaşlar gelmiş,karnıma ağrılar saplanmıştı. "Elisa... Sen..." Gülmeden edemiyordum. En sonunda tökezleyip yere kapaklanacağım sırada Paul beni bir anda tutup buna engel oldu.
Yaklaşık bir yıldır bu ikisiyle çok iyi anlaşıyorduk. Aynı evde hem de aynı iş yerinde çalışıyorduk. Tabii işten çok kaytardığımız ve şu an ki gibi barlara kaçamak yaptığımız oluyordu ama hayatımda hiç bu kadar eğlendiğimi hatırlamıyordum.
"Hey Kimberly." Gözlerimi rengarenk ışıkların hücumundan kurtarmak için kısıp devam etmesini bekledim. "Bişey söylemem gerek" başımı sallarken içkimden bir yudum aldım. Evet yanlış duymadınız artık içkiye bayılır hale gelmiştim..
"Ah yeter ama ölüp gidiceksin şimdi! İçme daha ve beni dinleyin." Durakladı. "Sende Paul!" Paul'a baktığımda uyumamak için zor sabrediyordu. Elisa'nın sözleri ardından yerinden sıçradı ve artık ikimizde pür dikktan dinlemeye koyulduk.
"Yaz da geldi ya hani... Acaba tatile çıksak nasıl olur?"
Niall'dan;
Aylardır ne Harry'le ne de Kimberly'le konuşmuştum. İkisi de bildiğiniz kayıplara karışmıştı. Şu ana kadar deli gibi arayıp durmuş ve polise varana kadar aramıştık ama sonuç alamamıştık. Ta ki demin Harry'nin Amerika da olduğunu öğrenene kadar... Scott Harry'nin yanında olduğunu ve bizimde bir şey için gelmemizi istediğini söylemişti.
Çocuklar bendeydi ve sinirden kuduruyorduk. Bize haber vermemişler ve oraya gidip (büyük ihtimalle) yerleşmişlerdi. Harry bir yana,Kimberly'ye de bozulmadım değildi. Barıştıklarını dahi söylememişti.
Her şey bir yana Liam ve Louis hemen evden çıkıp hem kendi hem de Zayn'in bir kaç parça kıyafetlerini toplayacaklardı. Zayn'de uçak bileti arıyordu. Tabii bende kendi kıyafetlerimi toplayacaktım. Alel acele üst kata çıktım ve odama girdiğim gibi hızlıca birkaç parça kıyafeti ve pasaportu çantaya tıktım. Aşağı inecekken Zayn'in bağırtısını işittim. "Heeeeyy!! Liam ve Louis'i ara acele etsinler! Yarım saat sonra Amerika'ya gidiyoruz."
Kimberly'den;
Gözlerim daha kaplıyken acıyordu ve açılmamak için çaba sarfediyordu. Güneş ışığının yüzüme vurduğunu gözüm kapalıyken bile hissediyordum. Başım oldukça ağrıyordu ve nedenini bilmem uzun sürmemişti. Dün geceyi hatırladığımda gözlerimi yavaşça araladım. O kadar içersen bu kadarını çekersin Kimberly...
Yataktan doğrulduğumda ayaklarımı yere sarkıttım ve ellerimi iki yanımda yatağa sabitledim. Daha sonra ayağa kalkıp kapıdan çıktım ve aşağı indim. Burnuma mis gibi kokular geliyordu. Mutfağa ulaştığımda Paul'un masada oturduğunu gördüm. kahvaltı müthiş gözüküyordu.
"Ooooo Paul. Sen ne zaman bu kadar hamarat oldun."
"Sonunda uyandın!"
Gülüşümü söndürüp tek kaşımı havalandırdım. O da sırıtır vaziyete geçti. "Sevgilin sana böyle bir masa hazlamışmıydı." Dedikten sonra kahkaha attı. Ama ben o an ona eşlik edememiştim. Aklıma eskileri getirmişti ve ben aylardır unutmuşken düşündürmesini istemiyordum. "Tamam pardon" dedi ve yanıma gelip omzumu sıvazladı.
"Önemli değil" dedim. Kısık sesle.
"Neşelenin be azcık! Otelde yerimizi bile ayırttırdım." Herşeyi unutup orada olduğunu farketmediğim Elisa'ya döndüm. "Nasıl yani??" Dedim şaşkınlıkla.
"Evett. Amerika'nın ennn iyi otelinde bir hafta tatil yapacağız. Hemde bugünden itibaren."
"Ciddi olamazsın" dedim sevinçle yanına gittiğimde. Gülümsedi ve bende sıkıca sarılıp yanağına öpücük kondurdum. "Heey! Kıskanıyorum ama." Paul masadaki yerine yerleştiğinde kollarım Elisa'nın boynundayken ona döndüm. "Sen bugün karalistenin en başındasın!" Kaşlarını çattı. "Yine ne yaptım ya!" Elisa'yı işaret ederek "kahvaltıyı sen hazırlamamışsın bile" diye çıkıştım.
"Ya şimdi şey... Aman her neyse. Zaten iki saattir uyanmanı bekliyoruz. Her zaman aynısını yapıyorsun. Açlıktan ölmeden hadi gelin de kahvaltı edelim."
Gülümsediğimde Elisa'nın son krebi tabağa yerleştirmesiyle kaptığım gibi sofraya tabağı koydum. Daha sonra hepimiz karnımızı doyurmaya giriştik. Sonuçta acele etmemiz gerekliydi. Bugün tatile çıkıyoruz!!!
Biraz karışık bir bölüm oldu he ne dersiniz :D
Kurgu değişti. Kişi eklendi. Umarım beğenirsiniz.. Aklımda çoook farklı şeyler var bu arada bölümleri kısa tutup daha sık eklemeyi planlıyorum. Uzatmayayım. Sizi seviyorum ve yorumlarınızı bekliyorum :*
Instagram: sn.fenerli
Facebook: Sn.Fenerli
Ask.fm: cananzeynep5
ŞİMDİ OKUDUĞUN
You're Mine//h.s
FanfictionHayattan bir tat alamadığında,bazen kendini bir boşluğa bırakmak istersin ama sonra ne olacağını düşünmezsin... Ben kendime yapılmadık işkence bırakmadım ama hiç bir zamanda ölüp kurtulamadım. Tam veda edecektim hayata ki,karşıma o çıktı...HARRY... ...