Sorduğum soru karşısında duraksadı,arabayı durdurdu ve dikiz aynasından bana doğru baktı. Çok mu garip bir soruydu bu? Bende öylece bakıyordum,sonra aynadan bakmayı kesip bakışlarını bana doğru dikti. Donup kalmıştı. Böyle bir tepki vereceğini bilseydim sormazdım ama ne yapayım merakıma yenik düşmüştüm. Bir süre daha öylece baktıktan sonra konuşmak için parmağını kaldırdı ama sonra indirdi. Söyleyeceği şeyden vazgeçmişe benziyordu. Daha sonra tekrar konuşmak için ağzını araladı "Bunu sana söylemem doğru olmaz,yani... Söyleyemem yoksa işimden olabilirim." Bu söylediklerinden sonra bu sefer duraksayan ben olmuştum. Neden söylemiyordu ki? Daha doğrusu bu onun işi miydi? Yani tanımadığı birini kaçırmak? Şu an bulunduğum durumu başkası yaşasa eminim korkudan ölmek üzere olurdu ya da eli ayağı birbirine dolaşırdı. Ama ben korkmuyordum. Nedeni yoktu ama gerçekten korkmuyordum. Bu Sam denen adam büyük ihtimalle kıvırcığın şoförüydü. Evet ismini bilmediğim ve biraz da kafamın iyi olduğundan dolayı ona kendi kendime kıvırcık demeye karar vermiştim. Komik olsun diye değil de ,ne diyeceğimi bilemediğim için bunu seçmiştim. Arabada arka koltuğa uzanmış öylece durmaktan canım çok sıkılmıştı. Her yerim ağrıyordu ama uyuyamıyordum. Yaklaşık yirmi dakikadır arabadaydım ve neresi olduğunu bilmediğim bir yere hala gelmemiştik. Bu süre içerisinde kendime göz atabilmiştim. Üstümde mavi bir atlet altımda da kot bi pantalon vardı ama artık renkleri seçilebilmez bir hale gelmişti. Mavi atletim artık bordo gibi bir şey olmuştu. Karnımın biraz üstü kanamıştı büyük ihtimalle uçurumdan yuvarlanırken bir şey sürtülmüştü. Kollarıma kol demek zordu çünkü koldan başka her şeye benziyordu. Her tarafı çizik ve kanlıydı. Onlar birşey değildi de en kötüsü bacağımdı. Dizimin biraz üstünde derin bir yarık vardı ve fazlasıyla kanamıştı. Bu yüzden ayağa kalkamamıştım. Kot bu yüzden rengini kaybetmiş ve her tarafı sökülüp yırtılmıştı. Tam yarama dokunacakken araba birden fren yaptı,galiba gelmiştik. Gelene kadar hava aydınlanmıştı. Sam arabadan inip benim bulunduğum yerin kapısını açtı. Ben yardım etmesini bekliyorken,o öylece duruyordu. İyi de nasıl kalkabilirdim ki? Bacaklarım tutmuyordu. Zayıftım ama ne olursa olsun bu bacaklar beni tartamıyordu. Bir süre daha öyle baktıktan sonra hadi dercesine bana baktı. Bende en sonunda konuşma gereği duydum. Ne kadar güçsüz olsamda konuşabilmiştim. "Nasıl inebilirim? Yürüyemiyorum.." Sam bana bir süre daha baktıktan sonra."Ama, şey ben.. Seni alamam." Ona anlamsızca bakıyordum. O zaman neden beni buraya getirdi ki... Sonra sözlerine devam etti "Yani buna yetkim yok" ona öylece bakıyordum. Bu şu kıvırcığa baya bi bağlı olsa gerek. Fazla korkuyordu ondan gerçi ben de korkmuyor sayılmazdım...Daha fazla orada durmam canımı sıkmıştı. Kendimi koltuktan doğrulduktan sonra çekiştirerek kapıya sürükledim ve güç alarak ayağa kalktım. O kadar bitkin bir halim vardı ki zor duruyordum. Kapıya yaslandım ve tek ayağımın üzerinde etrafı inceledim. Siyah bir ev vardı. Kendi evime çok benziyordu ama bu iki katlıydı. Villaydı hatta bu. Bordo kapısı ve aynı renkte de çatısı vardı. Villanın dışında da küçük bir klübe vardı,ama boştu hem zaten eskiydi. Ama villa öyle değildi. Yeni olduğu ya da yeni boyandığı her haliyle belliydi. Buranın kimin evi olduğunu düşünürken birden sarsıldım. Daha sonra beni sarsan elin sahibine doğru baktım. Bu oydu. Kaba kıvırcık.. Ondan korkuyordum,gerçekten korkuyordum. Sam iyi biri gibi gelmişti ama bu gerçekten korkunçtu. "Biliyorum,evim çok güzel" bu sözlerin ardından sinsice sırıttı. Bu beni daha çok korkutmuştu. Onun evine,daha doğrusu onun bulunduğu hiç bir yerde bulunmak istemiyordum. Aklımda onunla ilgili bir sürü kötü düşünce vardı. Bu yüzden onunla konuşmak bile istemiyordum. Beynimdeki bu sözlerimden sonra gözümde daha fazla tutamadığım yaşlar yanaklarımı yakarak süzülmeye başlamıştı. Kendimi daha fazla tutamıyordum. Bacaklarımda bu güçsüzlükten sonra daha beni tartamıyordu. Gözlerimde hem uykusuzluk,hem yorgunluk hem de acı sezilebilirdi,zaten zar zor açık tutuyordum. Karşımda ikiside öylece kalmıştı. Ama kıvırcık olan sonunda kaşlarını normal haline getirmişti ve ne olduğunu anlamaya çalışıyordu. O anda daha fazla dayanamadım ve uykusuzluktan ayrıca ağlamaktan şişen gözlerime yenik düştüm. Dizlerim birden kendini bırakmıştı o anda sert zeminin üstünü boylamıştım. Gözlerim çok bulanık görüyordu ama uğultular duyabiliyordum. Bu onun benimle konuştuğunun göstergesiydi. Biraz sonra omuzumda bir el hissettim ve daha fazla direnemeyen gözlerimi kapayıp karanlığa sessizliğine gömüldüm...
Tekrardan merhabaaa ^^ okuyucular gitgide artıyor... Bir de vote+yorum yaparsanız fena olmaz hani :D herneyse sizi önümüzdeki 10 bölüm boyunca zorlamayacağım ama 10 bölümden sonra yavaş yavaş sınırlar koymaya başlayacağım bilginize.... Bir de bu bölümleri beğenip beğenmediğinizi bilmediğim için rica etsem yorum yapabilirmisiniz... İstediğiniz veya istemediğiniz,beğendiğiniz ya da beğenmediğiniz,veya olması gereken şeyleri bildirirseniz çok mutlu olurum... Yarın görüşmek üzere :))
ŞİMDİ OKUDUĞUN
You're Mine//h.s
FanfictionHayattan bir tat alamadığında,bazen kendini bir boşluğa bırakmak istersin ama sonra ne olacağını düşünmezsin... Ben kendime yapılmadık işkence bırakmadım ama hiç bir zamanda ölüp kurtulamadım. Tam veda edecektim hayata ki,karşıma o çıktı...HARRY... ...