Kimberly'den;
Dirseğim camın bitimindeki çıkıntıya dayalı elim çeneme destek olur halde dışarıyı izliyordum. Camın açık olup hareket ettiğimizden dolayı saçlarım önümde uçuşuyordu. Güneş batmak üzere gökyüzünde kızarmıştı. Burası öyle güzeldi ki...
"Eee nasılmış bakalım?" Paul'un sesi üzre irkilip ona döndüm. Uçaktan inmiş ve şimdi turist otobüsünde üçümüz yanyana oturuyorduk. "Burası fazla güzel..."
Bakışlarımı Elisa'ya çevirip gülümsedim. O da benim kadar bitkin gözüküyordu. Hepimiz oldukça yorulmuştuk çünkü çok fazla araç değiştirmiştik. Şimdi ise otobüsümüz bizi otele bırakacaktı.
"Kimberly! Bak" Elisa'nın tiz sesiyle yeniden yerimden sıçradım. Yüzüne baktığımda tüm dişlerini görebileceğim reddede sırıtıyordu. Bakışlarının olduğu tarafa kafamı çevirdiğimde ağzım bir karış aralandı. Çünkü karşımda metrelerce yüksek,geniş ve büyük bir bina duruyordu. Tanrım!
Gözlerim irileşirken biraz daha inceledim. "Bu nasıl bir yer ya..."
Paul "Ben ayarladım olur o kadar" dedikten sonra göz kırptı. Gülümseyip koluna geçirdim. "Ego yığını"
Elisa kahkaha atarken hepimizin yorgunluğu bir anda gitmişti. Otobüste kısa süre sonra durduğunda bazı çantalarımızı sırtımıza taktık,valizlerimizi ise kopçalarını uzatarak elimize aldık.
Nihayet indiğimizde ilk önce otelin kapısının önünde durduk ve kafamızı kaldırıp boylu boyunca oteli izledik. Daha sonra gereksiz bir kahkaha attık ve peşimizde valizlerimizi sürüklerken çıkan takırtıyı umursamadan otele giriş yaptık.
Harry'den;
"Niall hava 30 derece nasıl üşüyecek söyler misin?"
Ellerimi dün bir yaşına girmiş olan 1 yaşındaki Dylan'ın kollarına yerleştirdim ve sarsmayacak şekilde havuzda bir sağ bir sola kaydırdım. Sevinçten dil çıkartıp duruyordu. Onun bu haline gülüyor hem de sürekli öpüyordum.
"Harry sevmek bizimde hakkımız ama ya... Bir bırakmadın.." Liam'ın yakarmalarına ters ters bakarken havuzun içinde olan diğer çocuklar da onu onayladı. Bilerek kaşlarımı çattım ve belimi hafif döndürüp Dylan'a daha çok sarılırken onlardan kaçmak istercesine yana döndüm. "O benim..."
***
Ellerimizin saatlerdir suda olduğundan dolayı buruş buruş olması üzre havuzdan daha yeni çıkmıştık. Dylan ne kadar ağlasada tabiki susturmayı başarmıştım.
Havluyla güzelce kurulandığımızda telefonu aldım ve Scott'ı aradım. "Alo"
Sesi diğer taraftan geldiğinde devam ettim. "Scott biz Kelly ile dışarda bir şeyler bakacağız haber vereyim dedim. Senin gelmene gerek yok dinlen.."
"Tamam kardeş... Herşey sende.."
Küçük bir kahkaha atıp telefonu kapattım ve Niall'ın plaj çantasına koydum. Daha sonra Zayn tam önümde durdu. Kafamı kaldırıp devam etmesini beklediğimde Louis,Liam ve Niall'ın bulunduğu tarafa baktı ve bana geri dönüp kulağıma yaklaştı. Yüzü gergin gözüküyordu.
"Harry K-"
"Heyyy bu çocuk fena kokuyor alın şunu!!"
Louis'in resmen çığırmasıyla Zayn irkildi ve sözü yarıda kaldı. Gülümseyip yerimden fırladım ve bir çırpıda Dylan'ı kucağıma aldığım gibi bir tur etrafımda döndürdüm. Kelly'nin havuzun diğer ucunda olduğunu gördüğümde duyması için bilerek bağırdım. "Annesi mis kokutur şimdi onu."
Kimberly'den;
Gözlerim ağlamaktan tekrar ve tekrar şişmişti. Kalbim çok rahat derken birden yine paramparça olmuştu. Elisa sırtımı sıvazlayıp duvar dibinde yerde olduğumdan yanıma eğilmişti. "Tamam Kimberly... Değmez artık yeter lütfen. Biz buraya ağlamaya değil eğlenmeye geldik." Hıçkırıklarıma son verip yüzüne baktım. Acınası halde olduğumu bakışlarıyla daha iyi anlamıştım.
Gelir gelmez eşyalarımızı hemen yerleştirmiş ve rahat kıyafetler giyip kendimizi etrafı tanımak adına dışarı atmıştık. Fakat fazla gezmeye kalkmadan havuzda gördüklerim yetmişti. Asla ummadığım kişileri görmüştüm. İlk önce Niall'ın sarı saçları dikkatimi çekmişti. Onu çok özlemiştim. Uzun zamandır konuşmadığım ama en sevdiğim kişiyi gördüğümde ağlamaya başlamıştım. Yanına gidecekken görüş alanıma diğer çocuklar girmişti. Kalbim patlayacak şekilde atmıştı. Gözlerim yana kaydığında sımsıkı kapattım ve o anın gerçek olmaması için dua etmiştim. İçim o kadar acıyordu ki...Harry bir çocuğu kucağına almış yüzdürüyordu. En fazla bir yaşındaydı çünkü Harry'nin göğüsüne vurup oyun yapıyordu. Göz yaşlarım yanaklarımı yakıp geçerek süzülürken Paul ve Elisa yanımda neler olduğunu anlamaya çalışıyorlardı.
Sudan çıkmaları anlık bir kaç saniye sürmüştü.Akşam olduğundan fazla ses yoktu. Bu yüzden bir senedir duymadığım sesi kulaklarımı doldurmuştu.
"Annesi mis kokutur şimdi onu!"
Konu git gide değişiyorrr :)) umarım beğenirsiniz.. Ekşın geliyor gibi gibi.
Sizi seviyorum :* en yakın zamanda görüşmek üzere
ŞİMDİ OKUDUĞUN
You're Mine//h.s
Fiksi PenggemarHayattan bir tat alamadığında,bazen kendini bir boşluğa bırakmak istersin ama sonra ne olacağını düşünmezsin... Ben kendime yapılmadık işkence bırakmadım ama hiç bir zamanda ölüp kurtulamadım. Tam veda edecektim hayata ki,karşıma o çıktı...HARRY... ...