Baby ı don't want to feel alone

331 28 17
                                    

2 GÜN SONRA...

HARRY'den;

Gözlerimi açar açmaz başımdaki sızıyla kıpırdandım. Kaç gündür uyuyamıyordum. Bir kaç saniye kendime gelir gelmez gözlerimi ovaladım ve yattığım sedyeden bağımı kesip ayaklarımı yer ile buluşturdum. Kapıdan ağır adımlarla çıkıp yoğun bakıma ilerledim. Gözlerimin şişmiş olduğunu zaten biliyordum. Fakat uykudan değil,uykusuzluktan....

Sonunda geldiğimde karşımda duran manzara hiçte şaşırtıcı değildi. Kapının tam yanındaki sandalyede Niall oturuyordu ve ellerini göğüsünde birleştirmiş,başını kendi omzuna yaslamış aynı zamandada duvarla bütünleşmiş halde uyukluyordu. O da benim gibi doğru düzgün uyumamıştı.

Tam iki gündür uçak seferlerini takip ediyorduk. Buradan gidemiyorduk,ki buradan bile çıkamıyorduk. Hava öylesine kasvetli,soğuk hatta dondurucuydu ki.

Neyse ki bugün tam bir saat sonraya seferler geri işlemiş ve bizde anında bilet almıştık. Buradan bir an önce gitmeliydik. Günlerdir çocukları da arayamamıştık çünkü telefonların şarjı bitmişti,hem zaten çekmiyordu.

Kapının tam dibine geldiğimde yavaşça araladım ve bir adım attım. Burada olduğumuz her saniye için sövüyordum. Her şey benim yüzümdendi...

Bir kaç adımla perdeye ulaşıp kavradığım parçayı açtım ve görmeye içimin burulduğu manzarayla karşılaştım. Yüzüne bakacak halim olmadığından onun yanında olsamda iki gündür Niall ve doktorlar benimle ilgili mazeretler uyduruyorlardı.

İlaç almaya gitti... tuvalette... Uyuyor...

-ama aslında hep yanında-

Görmediğinden anlayamıyorduda. Onun bu halini her gördüğümde kalbimin sızısıyla dışarı çıkıyordum. Acaba bundan sonra ne yapacaktık. Onun çevreyi,en önemlisi beni görememesi ne olacaktı..

Yanına iyice yaklaşıp yatağının kenarına oturdum ve elini kavrayıp bir kez dudaklarıma bastırdım. Yaklaşık on beş dakika önce uyutacaklarını söylemişlerdi yolculuk için. Bu demek oluyor ki geriye kalan sekiz saat uyuyacak...

Elimi saçlarına geçirip alnına gelen kısmı geriye sıyırdım. Yüzü solmuş,dudakları pembeliğini kaybedip yerine moru bırakmıştı. Kaç gündür ellerinde dahi güç yoktu.

***

"Niall yavaş ol!"

Başıyla onaylayıp ters bir bakış attı ve daha dikkatli olacak şekilde uçak kapısından yavaşça içeri alarak soğuk havadan kurtardı. Niall Kimber'ı kucağına almış ve içeri götürmüştü,sırf üşümesin diye kat kat battaniyeler ile korumuştuk.

Kimber'ı o almıştı çünkü benim halletmem gereken işim vardı. Uçağın kalkmasına yirmi beş dakika kalsada bu önemli işimi bitirmem için olanak bir süreydi.

"Harry bundan önemli ne işin olabilir."

Kafasını kapıdan uzatınca yüzünü buruşturdu. İçeriden başını soğuğa uzatmasının gereğiydi. Ellerimi paltomun cebine tıkıştırıp yüzümü yakalarımın arasına aldım.

"Yirmi beş dakikaya geleceğim."

Gözlerini devirdi.

"Zaten yirmi beş dakika var Harry. Ayrıca Kimberly'nin sana da ihtiyacı var."

"Yedi saat daha uyuyacak Niall emin ol yetişeceğim. Sadece yirmi beş dakika ve şu an süremden çalıyorsun."

Sıkıntılıca göz kırptım ve arkamı dönüp hızlı adımlarımla iki blok ileride gelmiş olduğumuz uçağa yöneldim. Sonuçta herkes yaptığının bedelini katbe kat fazlasıyla ödemeli...

You're Mine//h.sHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin