Diana elindeki tepsiyi komidine bırakarak yaptığı baş işaretiyle kalktım, Viata'dan bir kaç adım uzaklaştım, o ise ara ara gözlerini kapatıyor, uyurken mırıldanıyordu.
"Kont Dionsos getirildi. Arındırma işlemi yarın sabah gerçekleşecek. Doğan onu görünce olay çıkardı, hücreye attılar, engel olmak için gidecektim lakin sen çağırdın." Dionsos, Viata'nın çocukluğunun katili aynı zamanda gözlerindeki derin hüzünün nedeniydi.
Yargılanmak için getirilmişti. Lakin yargılanma sebebi Viata'ya saldırmış olması değildi, çünkü o olayla ilgili hiç bir kanıt yoktu. Lakin kılık değiştirip kendini ölü olarak gösterdiği için yargılanacaktı, bu Solyetluna'da önemli bir kuraldı ve o sırf Viata'nın canını yakmak için bunu çiğnemişti. Onun yüzünden yıllarca ıslahevinde işkence görmüştü.
"Doğan işini sen hallet, Viata yanlız kalmaktan korkuyor, zaten bu halde onu bırakmam." Bırakamam değil bırakmam.
Başıyla onaylayıp odadan çıktı, şuan aşağı inip o adamı ben kendi ellerimle öldürmek istiyordum lakin onu tek başına bırakmazdım. Çorba daha fazla soğumadan yatağa oturdum, Viata'yı yavaşça kaldırdığımda gözlerini açtı, sırtını yatak başlığına yasladım, mırıldanmaya devam ederken ne dediğini gram anlamıyordum. Tepsiyi kucağıma alarak içindeki kaşığı çorbaya daldırdım. "Hadi güzelim. Bu çorbayı içip ilacını vereceğim." Gözlerime boş boş bakarken çorbayı içirmeye başladım, en başlarda inat etse de hepsini bitirmişti. Dudaklarını peçeteyle silip ilacını verdim. Yatağa uzanırken gözleri üzerimdeydi. "Bari sen sarıl. Üzerime bir şey örtmeme izin vermiyorsun." Bu teklife hayır der miydim?
Elbette hayır!
Gülümseyerek yanına uzandım küçük bedenini kendime çekerek sıkıca sarıldım, gözlerini kapatırken onun yanında olmanın rahatlığıyla derin nefes aldım.
Viata Lidya Hazan...
Gözlerim aniden aralanırken odada kimse yoktu, kapı açılırken dışarının ışığı giren kişinin silüetini ortaya çıkarıyordu, Ayaz değildi.
"Ayaz?" Diye sordum yanılma umuduyla, bu saatte ondan başka kimse gelmezdi, lakin ses gelmedi, korkuyla beklerken ışık yanmadı, hırıltılı nefesin ardından gelen nefesin ardından ağzımı örten ellerle boğuk çığlık attım, çırpınırken yatağın başındaki ışık açılmıştı, gördüğüm yüzle korkudan bayılacak gibi hissettim. Elini çektiğim an çığlık atmıştım. Bu oydu, burada ne işi vardı?! Şuan bana saldıran bir yaratık veya başka biri olsaydı kurtulabilirdim lakin şuan bana saldıran kişi çocukluğumun katiliydi. Hıçkırarak ağlarken elini tekrardan ittim. "İMDAT!" boğaz yırtan çığlığımla tepinirken ellerini üzerimde hissediyordum. Kapı aniden açıldığında hızla üzerimden kalktı, kaçmak için yol aramasına kalmadan Doğan onu tutmuştu, ani bir yumrukla onu yere yatırırken odaya üzeri dağınık Ayaz girdi, gözleri önce Doğan'a gitti ardından bana döndü, muhafızlar odaya girip adamı alırken ben elimle yüzümü kapatmış ağlıyordum. Yine. Eğer onlar yetişmeseydi ben kendimi yine koruyamayacaktım. Yine ona yenilecektim. Beni sarmalayan tanıdık ellerle ellerimi çektim. Ayaz beni kucağına alırken odadan çıkardı, koridora dökülmüş bütün öğrencilerle yüzüm kızarırken başımı Ayaz'ın boynuna gömdüm. "Sen utanılacak bir şey yapmadın kaldır başını." Yine de kaldırmadım. Beni odasına çıkardığında narin bedenimi yatağın üzerine bıraktı. Kendi de büyük cam balkona geçti, onu öylece izlerken cebinden bir sigara ve çakmak çıkardı. Onu ilk defa sigara içerken görüyordum.
Arkası dönüktü, elini balkonun demirlerine yaslamıştı. Ayağa kalkıp yalın ayaklarla balkona çıktım, soğuk mermer zemin irkilmeme neden oldu. Kollarımı sırtına doladım, başımı sırtına gömdüm, nefes alış verişi çok tuhaftı. Ağlıyor gibiydi. Başımı korkuyla kaldırıp gözlerine çevirdiğimde dolduğunu fark ettim. Şok içinde gözlerine baktım, ağlıyordu. Tanrım Ayaz benim için ağlıyordu!
"Yapma! Ölürüm Ayaz yapma." Burukça gülümseyerek elindeki sigarayı söndürdü, sağ eliyle yüzümü avuçladı. Dudakları dudaklarıma değdi, dona kaldım. Geldiğinde beri bir kere bile beni dudağımdan öpmemişti. Ve ona ne kadar hasret kaldığımı bir kez daha fark ettim. Sıcak dudaklarına karşılık verirken ayaklarım yerden kesildi. Belimden kavrayarak kaldırmıştı beni.
Açlıkla beni öpüyor, bir yandan benim gibi içindeki ateşi söndürmeye çalışıyordu bir yandan da bana zarar vermeden ürkütmemeye çalışıyordu. İkimiz de nefessiz kaldığımızda geri çekildik. Alnını alnıma yasladı, "Hayatımdaki en güzel detaysın." Ona o kadar özlem duymuştum ki tekrardan dudaklarını kavradım, bir şekildeki içimdeki bu öfkeyi hafifletmem gerekiyordu ve bunu ondan başka yapabilecek kimse yoktu.
O benim merhemimdi.
Ayaz geri çekildiğinde gözleri gözlerime kenetliydi, ikimizde nefes nefeseydik. Alnını alnıma yasladı, gözlerimi sıkıca yumdum, sadece ona odaklanmaya çalıştım. "Daha fazla ilerlemeyelim. Yoksa... Yoksa kendimi tutamam." Gözlerim büyürken hızlıca onayladım, onunla daha ileriye gitmek istemiyordum. Henüz çok erken.
Beni yatağına bırakıp üzerimi örttü, yanağıma sıcak bir buse kondurdu, gidecek miydi? Korkuyla ona döndüm, tek başıma kalamazdım. "Nereye?!" Yavaşça tebessüm edip bana doğru eğildi, incitmemeye çalışıyor, sesine dikkat ediyordu. Tek başıma kalmaktan korkuyordum, o adam yine gelebilirdi ve ben yine hiç bir şey yapamazdım. "Sakin, üzerimi değiştireceğim. Bu odadayım." Başımla onayladım. O dolabına ilerlerken bir süre onu izledim, üzerindeki tişörtü çıkarttığında gözlerimi kapatarak bekledim, burnundan güldüğünü duymuştum. Bir kaç dakika sonra yanıma uzandığında yatağın en ucuna gidip ondan uzaklaştım, pikeyi başıma kadar çekip yastığa sarıldım. Ayaz'ın kokusu yastığına sinmişti.
Kokusunu içime çekerken Ayaz bıkkınlıkla nefes alıyordu. Gözlerimi sıkıca yumdum ve bugünü unutmak istedim.
Bundan tam on iki sene önce yine aynı şeyi yaşamıştım. On iki sene önce bu adam yine bana saldırmıştı ve ben o zaman yedinci yaşıma girmiştim.
Şimdi ise, gece itibariyle on dokuz olmuştum.
İyi ki doğdun Viata Lidya Hazan bugün senin doğum günün.
Bugün 15 Mayıs.
1 Hafta Sonra...
"Viata!"
"Uyumadığını biliyorum aç gözlerini."
"Hadi güzelim." Ayaz adeta yalvarırken ben hala yatıyordum. Olayın üzerinden bir hafta geçmişti lakin ben henüz atlatamamıştım. Bir haftadır yatağımdan sadece ihtiyaçlarım için kalkıyordum, yemek yemiyordum, su içmiyordum.
On dokuzuncu yaşıma o kadar güzel girmiştim ki!
Ve Ayaz hala bilmiyordu. Yatağa oturduğunda gözlerimi araladım, başını yastığıma koymuş yorgun gözlerini bana dikmişti. Onu bu kadar bitiren ben miydim? "Lütfen. Sadece kalk, biraz dolaş." Başımı hayır anlamında salladım, bir hafta boyunca defalarca kez yanıma gelmiş ve beni kaldırmaya çalışmıştı, bir ara beni zorla çıkarmaya çalıştı lakin ona verdiğim tepkiyle beni zorlama fikrinden vazgeçti. Çünkü kendimi hala kötü hissediyordum. Odanın kapısını sürekli olarak kilitliyordum lakin bu uyuz herif bir şekilde açıyordu! "Bana ikinci defa saldırdığı gece yedinci yaşıma girmiştim. Üçüncü kez saldırdığında ise on dokuzuncu yaşıma girdim. En güzel yaşlarımı hep ağlayarak geçirdim." Şaşkınlıkla bana bakarken elini başımın altına yerleştirip beni kaldırdı, ona izin verirken gözlerinden ayıramadım gözlerimi. O kadar yorgun, o kadar bitkindi ki. Artık kendine gel Viata. Sen bu değilsin.
"Senden özür dilerim." Şaşkınlıkla gözleri tekrardan aralandı, ardından devam ettim. "Sen... Ben seni çok yordum bunun farkındayım. Lakin ayakta durmaya gücüm yok." Onunla bir hafta sonra ilk defa konuşuyordum, şaşkınlığı kaybolurken yerini tatlı bir telaş aldı. Hala yorgundum, gözlerimin ağlamaktan şiştiğini hissediyordum. Gözlerim aynı acıyla sızlarken derin nefes aldım, yanağımı okşadı. Sıcak eli yanağımda daireler çizerken gülümsüyordu. "Seni hak edecek ne yaptım ki ben?"
Gülümsemekle yetindim, kalktığında tepeme dikildi, beni kaldırmak için elini uzattı lakin kalkıp insan içine giremezdim, çok utanıyordum.
"Ayaz yapamam." Bıkkınlıkla nefes aldı, bana uzanıp kaldırdı, eli ensemi okşarken üzerime eğilmişti, yeşil gözleri tüm netliğiyle bana bakarken sesli bir şekilde yutkunmuştum. "Hadi kalk. Yoksa sen benim yatağımda bu kadar güzel şekilde yatmaya devam edersen ben pek rahat duramayacağım." Gözlerim kocaman açılırken o dikkatle bana bakmaya devam ediyordu. Hızla kalkıp kapıya ilerledim, kapıya yapışıp açmaya çalıştım lakin kilitliydi anahtarda üzerinde yoktu, umarım lanet yeşil gözlü bu adam bana bir şey yapmazdı. "Sapık herif! Aç şu kapıyı çıkacağım." Yavaş adımlarla yanıma geldi, sırtım kapıya yapışırken giderek bana yaklaşıyordu karnımda adeta kelebekler uçarken irkilip duruyordum. Heybetli bedeni tam önümde durduğunda sırıtıyordu. Bana doğru eğildiğinde kokumu içine çekti, şuan kedi fare misali ondan kaçıyordum. Kapının "tık" sesiyle boşluğa düşerken kendimi yerde bulmuştum, kalçamın acısıyla inlerken Ayaz sırıtmaya devam ediyordu. "Adi sapık! Pislik herif!" Öfkeyle bağırırken kalçamın acısı geçmemişti, sinirle ayağa kalkıp merdivenlere ilerledim kendi katıma ulaştığımda beni gören Aybar ve Doğan şaşkınlıkla bana bakıyordu. Odama girip kapıyı sertçe kapattım, "Aptal!" İnleyerek dolabıma yöneldim, bulduğum gri eşofman ve gri hırkayı alıp hızla giyindim, çıkardıklarımı sepete attım. Odadan çıktığım an Doğan'la çarpmışmıştım, yüzünde kocaman aptal bir gülümsemeyle bana bakıyordu. "Hayata dönmüşsün?" Sırıttım. Rica ediyorum Doğancığım ben Viata Lidya Hazan'ım illa ki toparlayacaktım!
Ben Viata Lidya Hazan, güldüğü sabahın gecesinde ağlamaktan ölen ama hayata küsmeyen o kızdım. Çünkü bir günah işleniyor ve ben bu günahı işleyen olmuyordum, ben bu günahın kurbanıydım. Ve elbette ki verdiğim şeyleri bir gün kazanacaktım.
Doğan ve Aybar hayata geri dönmüştü.
Güçlerimi kaybetmemiştim.
Ayaz geri dönmüştü.
Ve çocukluğumun katili ölüme terk edildi.
Verdiğim her şeyi yavaş yavaş kazanıyordum, her ne kadar güçlerimi eskisi gibi kullanamıyor olsam da. Betty bunun özgüven eksikliğinden dolayı olduğunu söylemişti.
"Bebeğim kısa bir süreliğineydi o. Şimdi gayet iyiyim."
"Gel kız buraya!" Sıkıca bana sarıldı, gülümserken duyduğum çığırtının ardından üzerime ahtapot gibi yapışan kollarla gözlerim kocaman oldu, Aybar!
"Ah benim bebeğim sonunda hayata döndü. Şükür namazı kılacağım! Bebeğim çok özledin beni değil mi?" Cırtlak sesi kulak tırmalarken Doğan doğrulup kafasına sertçe vurdu. "Kendine gel zevzek herif."
Ben ikisine gülerken odasından çıkan Kıvanç Aybar ve Doğan'ın sesine bu tarafa dönmüştü. Beni görünce şaşkınlıkla aralamak gözleri onu buraya çekmeye yetmişti. Gülümseyerek yanıma geldiğinde kolunu omzuma atıp beni kendine çekti, ikimiz Doğan ve Aybar'ın atışmasını izlemeye devam ederken ekibin badileri çoktan yanımıza toplanmıştı, tek eksiğimiz elbette ki Ayaz'dı! Kıvanç saçıma sıcak bir buse kondururken gülümsemem daha da büyüdü, bu ekibi gerçekten çok seviyordum.
"Ekip haftalar sonra tam." Ardil'in neşeli sesiyle gülümseyerek ona döndüm, sanırım bazı şeyleri boş vermeye başlamıştım ya da delirmeye. Deliriyorsun Viata.
Ayaz bütün ciddiyetiyle yanımıza geldiğinde tüm bakışlar ikimiz arasında gezmeye başlamıştı. Ayaz'la adı olmayan ilişkimiz hepsinin ilgisini fazlasıyla çekiyordu. Gözlerim ekip arasında dolaştığında bir kişinin eksik olduğunu fark ettim. Afra...
"Afra nerede?" Dedim, sevecen ses tonumla. Ekibin tam olduğunu söylemişlerdi lakin o yoktu, hepsinin bakışlarına bir an nefret çöktü. Betty sinirden titremeye başladı. "O, o artık bu ekipte değil." Kaşlarımı çattım, neden değildi?
"Sebep?"
"Sen ciddi misin?" Betty'in sesli sorusuyla başımı aşağı yukarı salladım. Hepsi şok içinde bana bakarken beynimin içinde bir şeyler yankı yapıyordu. Gözlerimi zoraki şekilde kırpıştırıp kendime gelmeye çalıştım, kulaklarım uğuldarken hepsi dikkatle bana bakıyordu. "Aşağı mı insek? Hadi!" Aybar beni sürüklerken yaşadığım andan çıkamıyordum. Bir şeyler bana engel oluyordu, içimde tuhaf bir huzursuzluk vardı. Kalbim fazlasıyla hızlı atarken merdivenlerden tek tek indik. Bahçeye indiğimizde hepimiz çimenlerin üzerindeki geniş banka ilerledik, erkekler iki bankı birleştirip yerleştirdiğinde Ayaz tam karşıma, Betty sağıma oturmuştu.
Viata.
İrkilip kendime geldiğimde hepsi dikkatle bana bakıyordu. Kaşlarımı çattım, neden bu kadar dikkatli bakıyorlar? "Hayatınız da ilk defa mı beni görüyorsunuz? Ne o tuhaf bakışlar?" Ayaz ayağa kalktığında hepimiz ona dönmüştük, yüzünde öfkeli bir ifade vardı, bana mı sinirlenmişti? İyi de hiç bir şey yapmadım ki! "Ben Devran'la konuşacağım. Bizim kısa bir molaya ihtiyacımız var." Ayaz üsse ilerlerken başımı ellerimin arasına aldım, o haklıydı. İyi değildim, deliriyordum ve ben burada durmaya devam ettikçe delirmeye bir adım daha yaklaşıyordum.
"Betty ben deliriyorum." Fısıltıyla dediğim şeyle gözlerim dolarken Betty'in narin elini sırtımda hissetmiştim. Beni kendine çektiğinde hıçkırmaya başladım, deliriyorum! Yanıyorum biri su atsın, değil. Deliriyorum biri yardım etsin!
"Bebeğim sadece bu aralar iyi şeyler yaşamadın. Eminim kısa bir tatil sana çok iyi gelecektir. Pars'la birlikte bol bol vakit geçir. Biraz gez, geceleri dışarı çık, onunla birlikte denize git, hmm bara da gidebilirsin. Onu baştan çıkarmak için iyi bir mekan. Tabi sarhoş olup onu delirtme de, sen sarhoş olduğunda bile şey demişti, "Lanet kadın sarhoşken bile çok güzel"," ardından bir kahkaha patlattı, bende onunla birlikte gülmeye başladım. Ayaz'la olan bar maceramız çok güzeldi. Her ne kadar onu delirtmiş olsam da.
"Çok yoruldum Betty. O kadar yoruldum ki, bir haftadır yatıyorum lakin hala kendime gelemedim. O kadar kötüyüm ki, kötü olduğumu herkese haykırmak istiyorum." Saçlarıma küçük buseler kondururken güzel kokusu burnumu gıdıklıyordu. Birden belimdeki ve bacaklarımın altında hissettiğim iri ellerle gözlerim kocaman oldu. Beyaz misk ve amber kokusu beni rahatlatırken gözlerimi kızgınca Ayaz'a çevirdim, herkesin içinde beni kucağına alması hiç iyi değildi! "Kötü olmanın sırası değil. Biz şimdi güzel bir tatile çıkıyoruz ve sen iyi olmadan geri dönmüyoruz. Duydunuz mu ekip?" Hepsi bizi onaylarken Ayaz açtığı portala ilerledi, panikle çırpındım. Yanıma eşya güç bir şey almamıştım! "Ayaz çanta bile hazırlamadık!"
"Ben hallettim."
"Gerçekten mi?"
"Bana güvenmiyor musun aptal kız?" Sırıtıp başımı hayır anlamında salladım, ona güvendiğim kadar kendime güvenmiyorum. Diğerlerine el sallayarak portaldan içeri girdiğimizde yine o evdeydik. Beni koltuğa attığında huysuz homurtular çıkardım. "Hayvan! Eşya mıyım ben fırlatıyorsun?" Yosun yeşili gözlerini devirdi. Ağır hareketlerle üzerindeki gömleği çıkardı, kocaman olmuş gözlerle ona bakarken o gayet rahat bir tavırla koltuğa oturdu, büyük televizyonun kumandasını biçimli parmakları kavradı, tuşlara bastı, ardından televizyonun boğuk sesi doldu kulaklarıma. Parmakları tuşlarda özenle gezerken dikkatle onu izliyordum. Bana bakmadan elini dizine vurduğunda beni çağırdığını anladım, L koltukta dizlerimi sürterek dizine ulaştım. Oturduğumda çıplak gövdesi hemen sırtımdaydı. Hızla inip kalkarken hala tuşlara basıyordu. Sonunda kumandayı ortadaki sehpaya bırakıp bacaklarını uzattı, dizlerimi kavrayıp dizlerinin üzerine koyduğunda dokunuşu yüzünden heyecanlanmıştım, ona bu kadar çabuk yenilmek sinirlerimi bozuyordu. Eli karnımı okşarken mayışmaya başlamıştım. "Daha iyi misin güzelim?" Başımı usulca aşağı yukarı salladım, onunlayken kötü olma gibi bir şansım yoktu. Burnunu serçe saçlarıma sürtüp kaba bir sesle kokumu içine çekti. "Lanet kadın, çok güzel kokuyorsun." Dudakları boynumda gezerken başımı geriye atmıştım, başım tam boynuna denk geliyordu ve kokusu doğrudan bana geliyordu. Yavaş yavaş gerdanıma inen dudaklarıyla irkildim. Bu kadar ileriye gidemezdim, başını geri çekti, beni ani hareketle döndürdüğünde göğsüm hiddetle inip kalkan göğsüyle çarpıştı. "İstiyorum." Diye fısıldadı açlıkla. Sesinin tınısı nedensiz bir heyecana sürükledi beni, bedenim ona hazır olduğunu çığlık çığlığa haykırsa da içim de hala bir şeyler iyileşmemişti. Ve ben onlar iyileşene kadar hareket etmek istemiyordum. "Ayaz. Ben, üzgünüm." Kekelerken buruk bir gülümseme sundu, burnunu burnuma sürtüp geri çekildi. Yanağıma sert bir öpücük bıraktı, içim giderken gözlerim kapanıp onun göğsüne sığınarak uyumak için can atıyordu. "Üzülme güzelim. Sadece bilmeni istiyorum, bunu sen istediğin an gerçekleştireceğiz. Daha vaktimiz çok." Gülümseyerek kucağında rahat bir pozisyon aldım, başım hızla atan kalbinin, elim ise nabzının tam üzerindeydi.
"Seni seviyorum yeşil göz."
"Seni seviyorum Okyanus gözlüm."Bitti..
Sınav haftasına girdiğimiz için atıyorum, belki sizi biraz olsun rahatlatır. Taslakta iki bölüm daha var bu bu haftanın bölümü diğer bölümü pazartesi günü bir aksilik çıkmazsa atacağım.
Büyük sınavım var bu yüzden fazla bölüm yazma gibi bir şansım yok elimde olanı yavaş yavaş atacağım şu iki hafta geçsin bölümler daha sık gelecek.
Sizden ricam güzel yorumlarınızı eksik tutmayın hepinizi seviyorum başka bölümlerde görüşmek üzere<3333
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Gecenin Mührü (DÜZENLENİYOR)
Science FictionHayatını sokaklarda geçiren bir kız, metroda kalmaya karar verirse. Gözlerini kapatıp, açtığında kendini metro da değil de büyük bir askeri üssün odasında bulursa ne olur? Tanımadığı insanlanlar ona özel olduğunu söylerken kast ettikleri şey başk...