Bölüm 55 Son Savaş

663 57 9
                                    

"Doğan Lâl'i götür!"
"Viata!"
"Viata arkanda!"
Ellerimi iki yana savurarak kendimi ateşten bariyerin içine aldım, zihnimde dolaşan güneş simgesiyle bariyer yavaş yavaş parlamaya başladı.
"Gözlerinizi kapatın!" Diye bağırdım, Dionysus bariyeri kırmaya çalışırken Hekate ve Cassandra Dionysus'a akım yolluyordu lakin onların büyüsünden kurtulan Dionysus doğrudan beni hedef alıyordu.
Ben daha büyük bir felaket beklerken o bize basit hamleler yapıyordu.

Odayı parlatan ışık aniden patlayarak onu geri savurdu, Dionysus'un neden hedefi olduğum hakkında bir fikrim yoktu, Doğan Lâl'le beraber çoktan odadan çıkmıştı.
Bütün odayı ateşle kaplarken alanını daralttım, çember içinde sadece ikimiz kaldığımızda Hekate ve Cassandra ateşimi geçmeye çalışıyordu lakin başarısız oluyordu.
Bir atkı gibi etrafımızı saran ateş onun alanını kısıtlandığı kadar bana yaklaşmasını mümkün kılıyordu.
"Bana mührü nasıl aktif getireceğimi öğreteceksin Viata Hazan!" Diye bağırdı. Dehşetle ona bakarken bu nedense gülüncüme gidiyordu, mührü nasıl aktif hale getireceğini bilmiyordu.
Asasının üzerindeki taşla göz göze geldiğimde o savunma iç güdüsüyle mührü avucuyla örttü, elimi dalgalar şeklinde havada sallarken ateş giderek bedenini sarıyordu, mühür aniden parladı. Onu bariyer içine alan mühür doğrudan beni hedef edinmişti,  vücudumdaki abi çarpılma hissiyle bedenim geriye yığıldı. Ani   acı yüzünden inlerken tekrardan bana hamle yapmaya çalıştı, kendimi bariyer içine tekrardan aldım.
Mühür onu koruyordu, aynı zamanda bana karşılık veriyordu.

Mühürle olan savaşım devam ederken mühür birden bire çok fazla parlamaya başladı. Güçlerim yavaş yavaş çekilirken aramızda duran ışık şimşek görünümündeydi.
Benim kalbimle mühür arasında gidip gelen şimşek birden çaktı, kalbimdeki acıyla bağırarak kalbimi tuttum, lanet olsun! Bu çok acımıştı.

Dionysus kaybolurken sıkça nefes alıyor, toparlanmaya çalışıyordum. Cassandra elini uzattığında ondan destek alarak ayağa kalktım, lakin kararan gözlerimle ona tutundum.
"Mühre karşılık verdin, epey güç harcadın. Biraz dinlen." Başımı olumsuz anlamda salladım, ateş sarayı istilaya uğramaya başlamıştı, ateş sarayı yıkılırsa bir daha geri dönmesi çok zordu.
Üstelik ateş sarayının yıkılışı kaosun başlangıcıydı.
"Dinlenemem. Saray istila altında, bizim karşılık vermemiz gerekiyor."

"Sanırım ben sana yardım edebilirim ateş vârisi."
Duyduğum ses başımın hızla kalkmasına neden oldu. Kapıda dikilen kadının kolunda parlayan iz bir tanrıça olduğunu gösteriyordu.
Ah giderek zevkli oluyordu bu iş.
İzinde çiçeğe benzer bir şey vardı, karşımdaki kişi Demeter olabilir miydi?
Üzerinde tıpkı Hekate gibi beyaz bir elbise vardı.
Yeşil gözleri, kahve saçları olan çok güzel bir kadındı.
Yavaş adımlarla yanıma gelip elini uzattı.
"Ben Flora, Çiçek tanrıçasıyım." Gülümseyerek elini sıktım, bir dakika ya, çiçek tanrıçası benim ne işime yarayacaktı?
"Viata." Gülümsemesi genişledi.
"Ben seni zaten tanıyorum Demeter'in torunu." Kaşlarım çatıldı, Demeter'in torunu mu demişti o? Bu kadın ne diyordu? Hekate'yle göz göze geldiğimde o da sorgular şekilde ona bakıyordu.
"Sana çok önemli şeyler söylemem gerekiyor ateş vârisi."
Gülümsemesi soldu, ardından bir süre Cassandra'ya baktı. Hekate'yle bir süre bakıştıktan sonra derin nefes alarak gözlerini bana dikti.
"Mührün kalbinde olmasının nedeni ananenin Demeter olmasıydı, o kendine bir taş yarattı. Bu taşla sadece doğaya kontrol edebiliyordun, Demeter kazandığı her savaş sonunda güçleniyordu. Güçlendikçe gücünü o taşa aktarıyordu. O taş ateş krallığının geleceğiydi, sadece ateş krallığı zor duruma girdiği an kullanılacaktı.
Taşın amacı buydu lakin deden, yani annenin babası bu taşı çalarak tanrılara götürdü. Tanrılarda bu taşa güç ekledi. Dedenin niyeti ateş krallığını daha güçlü olmasıydı, daha fazla güç, daha fazla üstünlük. Lakin bu taş Ares tarafından çalındı, dört büyük güç içindeydi. Doğa, gökyüzü, ateş ve su. Bu taş annenindi lakin annen sarayına ihanet ederek bir faniye aşık olduğu için bu taş senin kaderine yazıldı. Mührü sadece birleşerek elde edebiliriz, ben, sen, gökyüzünün tanrısı ve suyun gerçek vârisi. Dionysus mührü aktif hale getirdiğinde dördümüz bir olursak mührü yok edebiliriz."
Bunun için Ayaz ve Noros'a mı ihtiyacımız vardı?
Hayır hayır, bu kadar kolay olamazdı.
"Tek eksiğimiz gökyüzü vârisi. Doğrusu gökyüzü tanrısı." Başımı onaylamaz şekilde salladım.
"Sen ve gökyüzü tanrısı, bir tanrı ve tanrıça. Biz ise sadece vârisiz, bize ihtiyacınız olduğuna emin misiniz? İhtiyacınız olan ateş ve su tanrısı olabilir mi?" Gökyüzü tanrısı ve çiçek tanrıçası Flora. Ateş ve Su vârisi Ayaz ve Viata?
Basit varisler dünyayı kurtaramazdı.
"Bebeğim sen zaten bir tanrıçanın torunusun. Pars ise bir tanrının torunu." Gözlerimi sıkıca kapatarak elimi başıma götürdüm, derin nefes alıp gözlerimi açtım.
Kafam çok karışıktı, annemin annesinin bir tanrıça, üstelik Demeter olduğunu söylüyordu.
  Bunun için annemin de tanrıça olması gerekiyordu, lakin benim annem sadece ateş kraliçesiydi.

Gecenin Mührü (DÜZENLENİYOR)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin