Ve gürültü... Bağırışlar, onların takımı benden çok daha güçlüydüler. Anladığım kadarıyla üç senedir burada eğitim görüyordular. Ben ise bir hafta. Özgüvenli bir karaktere sahip değilim, çoğu zaman çekingen ama yeri geldiğinde çirkefleşebiliyorum. Normalde şuan çirkefleşerek itiraz etmem gerekirken mantığımla ilerlemiş, gereksiz özgüvenimle kabul etmiştim. Yarım saat sonra dövüş başlayacaktı ve herkes beni caydırmaya çalışıyordu. Ama asla caymayacak, onları yenecektim. En sessizleri yine yeşil gözdü. O an bana dik dik bakmış ve her zamanki gibi bir şey demeden öylece durmuştu. Zaten bir şey dese de benim için çok fark etmeyecekti. "Viata kendine gel lütfen! Delirdin mi ?" Afra tepemde bağırırken Kıvanç gülüyordu. "Kızın olayı bu, başını belaya sokup yatmak. Güzel plan ama işlemiyor! Çünkü seni seven bir ekibin var." omuz silktim. Doğan bana deliymişim gibi bakıyordu. "Kızım manyak mısın sen? Delirdin mi?" gülümseyerek başımla onayladığımda dayanamayıp kahkaha attım. Hepsinin surat ifadesi çok güzeldi. Betty ve Azad karşı ekibin eğitmenleriyle beraber gitmişti. Yeşil göz bir köşede düşünüyor, Ardil ise atışmamızı izliyordu. "Tescilli manyak!" Doğan bağırırken karşısına dikilip dibine girdim. Boy farkımız kolaylıkla belli olurken başımı kaldırmak zorunda kalmıştım. "Bana güven. Yapamayacak olsaydım eğitmenlerimizi tehlikeye atmazdım." sakin sesimle sakinleşmesini bekledim fakat aksine daha çok köpürdü. "Eğitmenler umurumda değil. Tamam mı? Onlar senin gibi kendilerinden dört yaş büyüklerden dayak yemiyor! Doğrusu yemeğe razı gelmiyor." sonra aklımdan o şarkının sözleri geçti. İyi gelmiyor bana hayatım leş. Geçmişim ve yaşanmışlıklarım bir bir gözümün önünden geçti. Düş çukurlarımı gördün tek tek . Düz dediğin yolların hep tümsek uçurumdan hallice. Şarkının sözleri daha çok gülümsememe neden oldu, onlar bana deliymişim gibi bakıyordular, fakat onlar benim kulağımda çalan müziği duymuyordular. "Dayak yiyeceğimi kim söyledi? Yersem de yerim. Onların ekibine girmekten iyidir." Doğan sabır dilenirken saçlarını yoluyordu. "Viata!" Betty bana seslenirken yaptığı baş işaretiyle vaktin geldiğini anlamıştım. Koşarak ilerlerken merdivenlerden aşağı ilerledim. "Kız dayak yemeye bile koşarak gidiyor! Deli fişek bekle bizi!" Kıvanç arkadan bağırırken bu sefer onları dinledim. Hep beraber aşağı inerken yeşil göz ortalıkta yoktu. Zemin kata gelmiştik içeri girecekken yeşil göz sıkıca kolumu tutmuştu, diğerlerine yolladığı bakışla onlar içeri geçmişti. "Gerçekten istiyor musun? Zorunlu değilsin, halledebilirim." omuz silktim. Yapabilirdim. Yapacaktım da. "Yapacağım." kolumu serbest bıraktığında içeri adımladığımda ağzım açık kalmıştı. Kafes dövüşü yapacaktık! Derin nefes alarak kafese ilerlediğimde Doğan bana doğru gelecekti fakat karşı ekibin eğitmenlerinden biri onu kolundan tutmuştu. İçeri adımladığımda kalbim yerinden çıkacaktı. İçeri girdiğimde peşime giren cılız kızla biraz da olsa rahatlamıştım. "Kurallar basit, karşındakini yere serene kadar devam edecek. Pes ettiğin an iddiayı biz kazanmış olacağız. Dört öğrencimizi de yere serersen kazanırsın." ekibim bunun haksızlık olduğuna dair bağırırken kızın saldırmasını bekledim. Çalan zille kız üzerime atıldığında yana kayıp ayağından sertçe tuttum, karnıma geçirdiği yumrukla gerilerken yüzüne sert bir yumruk geçirip boğazını tutup kafesin demirlerine yasladım. Beni tekmelemeye çalışırken aniden geri çekilip yere düşmesine izin verdim. Karnına aniden geçirdiğim tekmeyle dizlerinin üzerine düştü, anında ayağımı sertçe çekip beni yere yapıştırırken bacaklarımı boynuna dolayıp at kuyruğu yaptığı saçından tutarak kafasını geri çektim. Kalkmaya yeltenirken ayağını sert bir şekilde çevirdiğimde kitlenmişti. "Pes! Bırak ayağımı!" bıraktığımda zorlanarak ayağa kalktı. İçimde yeşeren umut tohumları büyürken kafese giren oğlanla kaşlarım hayretle havalandı. Fazla yapılıydı. Yeşeren tohum köklerinin dibine girerken derin nefes aldım. Terden alnıma yapışan saçları kulağımın arkasına sıkıştırdım. Çalan ikinci zille üzerime atılıp yumruğunu bana doğru salladı, kafamı geri çekip bacağımı karnına geçirdim, eğilirken omuzuna asılıp tepesine çıktım, bacaklarımı boynuna sarıp ağırlığımı verdiğimde dengede duramayıp yere serildi. Karnına ayağımla baskı yaparken kalkmaya çalışıyordu. Birden ayağımı tutup ben çektiğinde sırtımız üstüne çok sert bir şekilde düşmüştüm. Kolumu bükerken dudaklarım arasından firar eden çığlıkla pes etmem için bağırırlarken kafamı ani cesaretle yüzüne yapıştırıp yumruklarımı yüzüne sıraladım. Karşılık verip o da yumruğunu yapıştırdığında karın boşluğuna vurdum. Kitlenirken dudağımdan akan kanı umursamadan karnına sertçe tekme geçirdim. Bedeni yere serilirken yerde kıvranıyordu. Kapı açıldığında nefes nefeseydim. Daha ne kadar dayanabilecektim bilmiyorum, nefes almam zorlaşıyordu. Kafese giren üçüncü kişiyle ağlamak istedim. Bir kişi daha vardı ve ben yorgunluktan geberecektim. "Öh be kardeşim bir bitmediniz!" söylenip dururken diğeriyle de uğraşmaya başladım. Bu oyun bir an önce bitmeliydi. Bana sürekli tekme savuruyor, çekirge gibi zıplayıp duruyordu? Amacı beni yenmek miydi benden kaçmak mıydı? Bir an önce karar vermeli sanırım. Tekrar zıpladığında ayağından tutup sertçe yere yapıştırdım. Tepesine çıkıp bütün hıncımı almak adına saçlarını iyice çekiştirmeye başladım. "Pes!" diye bağırdığında sırıtıp göz kırptım. Yeşil göz gururla bana bakarken diğerleri hayrete düşmüştü. Amanın o neydi! Gördüğüm şeyle küçük dilim daha da küçülürken içeri giren iki metre ve benim on katım olan kıza baktım. Ben bunu nasıl yenecektim? Şaşkınlık nidaları kafesi kaplarken sinirle demir parmaklıklara ayağımı geçirdim "Cidden mi?! On katım kızı dikecek kadar mı düştünüz?" öfkeyle gürlerken sessizlik oldu. Kız üzerime doğru koşarken ani refleksle zıplayıp kenara geçmiş, karnını bir kaç kez tekmelemiştim fakat işe yaramamıştı. Bu dev bebek devrilirse bir daha kalkamaz, kaçarak yormam gerekiyor. Üzerime adımlarken altından hızla geçip dizine vurdum, hızla bana dönerken yumruğunu salladı. Boşa attığı yumrukla boşluğa düşerken demirlere tutunup kalktı. Sinirle nefes alıp yumruğunu karnıma geçirdiğinde yeri boylamış fakat o bana gelmeden hemen kalkmıştım. Birden beni kaldırdığında bacaklarımı boynuna sarıp yarasa gibi ters durduğumda yumruğumu yüzüne geçirdim. Bu sefer yere devrildiğinde geriledim. Ve bağırışlar! Kafes açılırken içeri dalan Doğan sıkıca bana sarılmıştı. Sıkı sarılışına aynı şekilde karşılık verdim. "Kazandın." fısıltısıyla gülümsedim. "Söylemiştim." öfkeyle bize bakan karşı ekibin eğitmenleri bana ilerlerken muhafızlar onları tutmuştu. Kollarına geçirdikleri kelepçelerle sürükleyerek götürdüklerinde gözlerimin parladığını hissettim. Kodese gireceklerdi. Afra ilacımı getirebilir misin?" Afra gidecekken yeşil göz onu tutup cebinden çıkardığı ilacımı bana verecekti ki Doğan kaptı. Dudaklarımın arasına yerleştirmesine izin verdiğimde bir kaç kez sıktı, derin nefes alıp havayı içine çekerken bir kaç kez öksürüp toparlanmaya çalıştım. "Daha iyi misin?" sorusunu usulca onaylarken topladığım saçlarımı serbest bırakıp havalandırdım. "Odana git, kendine gel temizlen. Öğlen yemeğine geçiyoruz." yeşil gözün soğuk sesini onaylayıp merdivenlere yöneldim. Odama girip odamdaki banyoya girdim. Kısa bir duş alıp üzerimi değiştirdim. Siyah taytımın üzerine göbeğimin yarısını açık bırakan bluz giymiştim. Düğmeli pelerini üzerime geçirip kol bağcıklarımı bağladım. Saçlarımı salıp odamdan çıktım. Doğan'la Kıvanç asansöre biniyordu. Peşlerine koşup ikisin omzuna asılıp ortalarına geçtim. "Ooo şampiyonumuz geldi! Dudağının orada kısa bir yara mı var? Ay sen dayak mı yedin?!" Kıvanç benimle dalga geçerken gözlerimi devirip asansöre binip yemekhanenin katını tuşladım. "İyisin değil mi? Ağrın yok?" Doğan sorularını dizerken başımla onayladım. Son yediğim tokat biraz acıtmıştı ama yine de iyiydim. "Şuan diğer, geriye kalan, on dört ekibin ortak hedefi sensin, kafeste yaptıkların onları fazlasıyla etkiledi. Badinin başı da belada, bütün eğitmenler ona sardı. Seni almak istiyorlar." gözlerimi devirip yemekhaneye girdiğimde Kıvanç araya girdi. "Ben senin yerinde olsam eğitmenimi değiştirirdim. Bataklık göz çok soğuk, bakışı bile beni ürkütüyor. Sahi sen nasıl katlanıyorsun ona?" cevap vermek için yeltendiğimde buz gibi bir ses arkamızdan yükseldi. "Sorunun doğrusu, "eğitmenin sana nasıl katlanıyor?" olmalıydı Kıvanç Sözen?" Kıvanç pörtlettiği gözlerini yere çevirirken Doğan gözlerini devirip masamıza ilerledi. Afra orada oturuyor bizi izliyordu. "Öyle olmalıydı efendim." diyerek, masaya ilerlediğinde peşinden gidecektim ki o soğuk ses beni durdurmuştu. "Viata Hazan, badinle beraber oturduğun masaya geçiyorsun." oflayarak atıştırmalık bir şeyler alıp yeşil gözle oturduğumuz masaya geçtim. Tam karşıma yerleştiğinde hızlıca yemeğimi yiyordum. "Kimse önünden yemeğini almıyor, ayrıca ben kalkana kadar kalkmıyorsun." sabır dilenip yemeğimi yemeye devam ederken sessizce yemeğini yiyor ben ise ona inat hızla yiyordum. Bir tane sandviçle vişne suyum vardı, bitirip ayaklandığımda yeşil gözün delici bakışları bana dönmüştü. "Tuvalete gideceğim." sitemime karşılık matarasındaki kahvesini kafasına dikti. Omuz silkti. "Gitme." gözlerimi kocaman açarak ona baktım. "Yok artık! Seni seçmekle hata yaptığımı şimdiden düşündürdüğün için teşekkür ederim!" sessizce sandviçini yemeye devam etti. Gitmek için yeltenecektim fakat çok sert bakıyordu. Yemeği bittiğinde bir süre yediklerini sindirdi. "Spor salonunda görüşürüz!" diye, seslenip koşarak ondan kaçtığımda asansöre binmeden hızla merdivenlere yöneldim yukarı çıkıp spor salonuna girdim. Çoğu kişi çalışmaya başlamıştı. Sessizce yeşil gözle her zaman çalıştığımız yere geçtim. Yere oturup etrafı gözetlerken kapıya dikilen yosun yeşili gözlerle birleştiğinde somurtup başımı başka tarafa çevirdim. "Buraya gel." bu adamın içine Hürrem sultan falan mı kaçmıştı? Fısıltısı bile oradan buraya kadar geliyordu. O gelecekti buraya. Kalkmadığımı görünce başını tavana çevirip sabır dilendi. Gözleri bana döndüğünde öylece durdu. Yeşil gözleri doğrudan gece mavisi gözlerimdeydi. Size bahsetmiş miydim? Koyu, gece mavisi gözlerim de vardı! Sert sert ona bakarken o da aynı şekilde bana bakıyordu. Herkesin bakışları bize döndüğünde meydan okurcasına bana bakıyor, kaşlarını kaldırmıştı. Ona sırtımı dönüp eldivenlerime gerek duymadan boks torbasını yumruklamaya başladım. Birinin bana emretmesinden ve beni küçük görmesinden nefret ediyordum. Eğitmen olabilirdi fakat her şey onun dediği gibi olamazdı. Ara sıra tekmemi torbaya geçiriyor, ardından yumruklamaya devam ediyordum. Yaramın acıdığını hissederken umursamadan devam ettim. Omzuma dokunan elle olduğum yerden sıçrarken karşı ekiplerden bir kız sinsi bakışlarıyla bana bakıyordu. "Badim seni çağırıyor." yeşil gözün bulunduğu tarafa döndüğümde orada yoktu. "Sebep?" ağzı açık kalırken bunu dememi beklemiyordu. "Bir şey diyecekmiş." sabır dilendim. İnsanların her şeyi ayağına beklemesi ne kadar gurur okşayıcıydı. "Badine söyle karşı ekibin eğitmenlerinin dediklerini umursamıyorum." yalancı bir tebessümle ona bakarken çocuksu bir sinirle arkasına dönüp ilerlediğinde. Kum torbasını yumruklamaya devam ettim. Kolumu tutan sert elle sesli ofladım. "Ne var lan ne?!" arkama döndüğümde burun buruna geldiğim bedenle gerileyecektim fakat belimde olan eli buna engel oluyordu. Elini çevirip onu kendimden uzaklaştırdığımda sırıttı. "Gerçekten çok inatçısın Viata Hazan." sanırım bu adam o kızın eğitmeniydi. "Beni ne zaman rahat bırakacaksınız? Sabah uyanır uyanmaz herifin tek badimi üs katlara şikayet etmekle tehdit ediyor, şimdi de siz? Benimle olan derdiniz ne?" gülümseyip çenesinin ucuyla beni gösterdi. "Gücün. On altı yaşındasın ve buraya geleli bir hafta olmadan gücünü, çok pardon güçlerini kullanmaya başladın. Eğitmenin de seninle fazla ilgilenmiyor gibi. O yarım akıllılar gibi şikayet etmiyorum. Teklif ediyorum." cidden mi? Anlamaları için alnıma 'Badime aşığım' yazmalıyım sanırım. "Peki, bende teklifinizi reddediyorum. Badimden memnunum." en başta heveslense de memnunum kısmı onu üzmüştü. "Badin seninle ilgilenmiyor bile. Seni daha güzel e..." derken lafını sert bir söz böldü. "Onun gibi inatçı bir kıza itaatkar bir badi değil, ondan daha inatçı bir badi gerekir. Sende de o yok." yeşil gözün lafı onunkini bölerken gözlerimi devirdim. O mu benden inatçıydı? Buna anca gülerim. "Kızı harcıyorsun. İzin ver eğiteyim." beni eğitince ne olacaktı sanki? Neden benim için bu kadar çok dil döküyorlardı anlamıyorum! Yeşil göz yine umursamaz bakıyordu. Karşısındaki ise daha çok yalvarır gibiydi. "Geldiği ilk gün bu kızdan hiç bir şey olmaz diye herkesi kandırıp kendin aldın." yeşil göz böyle mi demişti? Hayır hayır bunu bilerek söylemiş olmalı. Yeşil göz akıllı bir adamdı, benim için gerçekten öyle düşünüyor olsaydı beni seçmezdi. "Viata bahçeye çıkıyoruz." dediğiyle kavga çıkmasını istemediğim için kapıya yöneldim. Onu beklerken bana doğru ilerliyordu. O adam ise dik dik bana bakmaya devam ediyordu. "Aptal herif, seni alabileceğini düşünüyor." yeşil göz ilk defa doğru düzgün bir şekilde benimle konuşurken merdivenlere ilerledik. Ben durduğumda o da durdu, ona soracak sorularım vardı. "Neden herkes beni almak istiyor? Benden daha iyi öğrenciler var." etrafı gözetleyip bana doğru eğildi. Eğilmesi gururumu incitse de ona odaklanmaya çalıştım. "Bak, şüphelerim vardı. Diğerleri gibi değilsin, farklı olmanın nedeni yaşın değil. Güçlerin. Bu fark yüzünden herkes seni istiyor. Seni eğiten kişi daha üst kademelere geçebilir. Yönetici olabilir. Herkes bu yüzden seni istiyor!" ilk defa uzun konuşmuştu. Kendine gel Via! Zevzekliğin sırası değil. Benim onlardan ne farkım vardı, beni onlardan üstün kılan şey neydi? "Anlam veremiyorum! Benim neyim var da herkesi kendime çekiyorum?" yeşil göz cevap vermezken kaşlarım aniden çatıldı. O da mı beni üst kademeye geçmek için yanında tutuyordu? Hayır!" diye tısladı. Zihnimi mi okumuştu o? "Üst kademeye geçmek istemiyorum, senin üst kademeye geçmek isteyen bir avuç aptalla eğitim görmene müsaade edemem!" saçlarımı geriye çekiştirirken merdivene oturdum. Ne yapacaktım? Kimseye güvenemiyordum, burayı kabullenmem hataydı! "Neden gitmeme izin vermiyorsunuz?" sesli bir şekilde sabır dilenirken önüme çöktü. "Sana özelsin diyorum, farklısın diyorum tık yok! Seni ben bıraksam başkası alır, bak tek üs biz değiliz. Bir sürü askeri üs var ve bunlardan biri senin dışarıda olduğunu görürse sana zarar verebilir, hiç istemeyeceğin şeyler yapabilirler." lanet gelsin! Kurtulamazdım, buradan kurtulsam bile başım yine belaya girecek. Ben nasıl bir çıkmaza girmiştim? Sokakta yatmak bile bu kadar kötü değildi. Buraya alışmayacaktım. Asla kabullenmeyeceğim. Ayağa kalkıp aşağı inmeye başladım. En alt kata geldiğimde bahçeye çıkan kapının yandaki şifresini girdim. Şifreyi Afra söylemişti. Etraf sırılsıklamdı, yağmur şiddetini arttırıyor bana adeta meydan okuyordu. "Viata içeri geç." yeşil göze kulak asmadan bahçeye çıktım. Yağmur beni anında etkisi altına alırken kapıdan uzaklaştım. Koşmaya çalışırken açılan bağcıklarımla yere kapaklandım. Dizlerimin kanadığını hissederken yaşlarım akmaya başlamıştı. Başımı gökyüzüne çevirip nefretle baktım. "Böyle hayata lanet gelsin!" dizlerimin acısı umurumda değildi. Yağmur her yanımı ıslatırken yere uzanıp bacaklarımı karnıma kadar çektim. Ölmek istiyorum. Biri bir bıçakla tepeme dikilse teşekkür ederdim. O kadar çaresizdim, o kadar savunmasızdım, hayattan o kadar bıkmıştım. En büyük şansım bazen cebime giren beş kuruş fazla para, bazen bazı gecelerin soğuk olmaması, bazen de giyindiğim kıyafetin beni ısıtmasıydı. Bu üç şey hariç iyi hiç bir şey olmamıştı hayatımda, hep kötü şeyler olmuş fakat ben asla pes etmemiştim. Beni yoran yaşadıklarım değildi, insanlardı. Çünkü her şeyi tek başıma yaşamıştım. Şimdi ise etrafımda bir sürü insan vardı. Ve onlar beni bir hafta da bitirmişti. İlk defa daha fazla mücadele etmek yerine pes etmiştim. Bu savaşta bu sefer geri çekilen korkularım değildi, bendim...
Bir bölümün daha sonuna geldikkkk...
Viata özünde çok güçlü bir karakter fakat hayatını yalnız geçirdiği için insanlara alışkın değil. Onu en çok zorlayan şey de bu. Ne kadar arkadaşlarıyla iyi anlaşsa da ilerde bu devam edecek mi bilemiyorum. Karakterlerimi kendini tanıtırken tanımanızı değil, hareketleriyle tanımanızı istediğim iççin bir kaç karakter eklemesi yapacağım. Bu kitabın bozulmasından çok korkuyorum, eğer böyle güzel gitmeye devam ederse kitap olacak. Tabi bu biraz uzun sürebilir ama kitap olacak ilk kitabım muhtemelen Gece Mührü olacak. Kitapla ilgili yorumlarınızı bekliyorum başka bölümlerde görüşmek üzereee...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Gecenin Mührü (DÜZENLENİYOR)
Ciencia FicciónHayatını sokaklarda geçiren bir kız, metroda kalmaya karar verirse. Gözlerini kapatıp, açtığında kendini metro da değil de büyük bir askeri üssün odasında bulursa ne olur? Tanımadığı insanlanlar ona özel olduğunu söylerken kast ettikleri şey başk...