"Dikkat et!" Diye bağırdım, Ayaz'ı mağaradan çıkarmak için uğraşırken Doğan ve ben bir kolundan girmiş onu taşırken Doğan homurdanıp duruyordu. "Ulan dua et şu kız sana aşık. Yoksa ne uğraşırım seninle!" Ayaz gözlerini devirirken Doğan homurdanmaya devam ediyordu. Aybar'la ikisi en az benim kadar şok olmuştu, diğerleri zaten biliyordu.
Onların bildiğini nerden bildiğimi soracak olursanız. O balo günü üzerimde şüphe vardı zaten çünkü Ayaz şampanyadan nefret ederdi ve asla benim vücuduma bakmazdı, o gün benim dans ettiğim kişi Ares'ti. Ayaz'ın bedenine dönüşmüştü hareketleri ve bakışlarından sezinlemiştim ve bir kaç kez Atalan'la Afra'nın konuşmasını yakalamıştım. Aradan aylar geçtikçe Ayaz'ın yaşadığına dair olan bütün inancım yerle bir olmuştu çünkü Ayaz hayattaysa bir şekilde bana ulaşırdı. Portaldan içeri girdiğimizde üssün bahçesine girmiştik, kalabalığın arasından geçerken bütün ekipler bir bir portaldan geçiyordu. Bu görevi de başarıyla gerçekleştirmiştik. Hava kararmaya başlamıştı, üsse girdiğimizde asansöre girdik, Ayaz'ın odasının bulunduğu katı tuşlayacakken birinin eli araya girdi, Aybar'dı. O da asansöre bindiğinde bana göz kırptı. "Herkes ölümden dönüyor, azraile fake atıyoruz." Dayanamayıp güldüğümde o da kendi esprisine güldü.
Asansörden çıkıp Ayaz'ın odasına girdiğimizde onu yatağına yatırdık, üstü fazlasıyla kirliydi ve çık fazla yarası vardı. Aybar içimden geçirdiğim şeyi fark etmiş olacak ki göz kırptı, ellerini havaya kaldırdı, havada garip desenler çizdi, Ayaz'ın yaraları kapanırken üzerindeki kan gitmişti. "Bundan sonrasını halledebilirim." İkisi odadan çıkarken Ayaz beni izliyordu, dolabına yöneldim, siyah bir tişört ve bulduğum gri şortu aldım. Yanına gittiğimde kolundan tuttum, zorla kaldırarak üzerindeki kanlı kıyafetleri çıkardım, heosini yere atarken tişörtü giydirdim. Ardından ona şortunu uzattım, hızla yataktan kalkıp cama döndüm, aylar sonra yanımdaydı ve ben biraz sonra onunla uyuyacaktım, o da benim gibi onunla uyuduğumuz günleri özlemiş midir? Bende onun dolabından bir kaç parça eşya alıp banyoda üzerimi değiştirdim. Yanına gittiğimde hayran bakışları üzerimdeydi. Bedenimi yanına devirdiğimde belimi kavrayıp beni kendine çekti. Kokusu burnuma dolarken içime çektim. Gözlerim dolarken önce burnumu, ardından yanaklarımı öptü. Dudakları tenimde gezerken bir yaş tam dudaklarının yanına yuvarlandı. Kaşlarını çatarak gözlerime baktı, "Ağlama. Bundan sonra ağlamak yok." Kollarımı sıkıca boynuna dolayıp başını boynuma gömdüm, lanet olsun niye hıçkırıyordum? "Aptal! İlk defa mutluluktan ağlıyorum, sus." Başını geri çekti, belimi kavrayıp beni kendine yapıştırdı. Yemyeşil gözleri gözlerimi keşfe çıkmıştı, eli belimi okşuyordu. "Güçlerini nasıl kaybettin?" O konuyu inan bende hiç bilmiyorum Ayaz. Güçlerimi kaybetmiştim lakin mağaradayken Sol'ün izi belirmişti. Hades güçlerimi alamadı mı yoksa? Kafam o kadar karışıktı ki bu durumu düşünmeye takatim yoktu. "Hades, Doğan ve Aybar'ı öldürdü. Kaderi o değiştirdiği için bir şekilde onları tekrardan hayata döndürebilirdi. Bir cihaz vardı, cihaz güçlerime karşılık onları takas etmemi istemişti. Bende kabul ettim, Hades güçlerimi aldı." Kaşları çatıldı, sorgular gibi baktı bana. Ardından güldü, bu sefer kaşlarını çatan bendim, neye gülüyordu? Komik bir şey söylememiştim. "Güçlerini almadı güzelim. Aldığını zannediyor. Güçlerini alması için kalbini sökmesi gerekir." Gözlerim kocaman oldu, gerçekten mi? Neden kendimi eksik gibi hissediyordum? Artık dinlen Viata, bu kadar çok sorgularsan kafayı yersin.
Başımı Ayaz'ın boynuna gömdüm, gözlerimi kapatıp kokusunu içime çektim.
Ve uykuya dalmadan önce bunların bir rüya olmamasını diledim.
****
Yanağıma değen yumuşak dudaklarla dudaklarım yana kırıldı, gözlerimi açtığımda Ayaz tam karşımda beni izliyordu.
Bana öyle bakma çocuk.
Ölürüm.
"Öyle bakma." Dudakları yana kıvrıldı, gözleri çok derin bakıyordu.
"Nasıl?"
"Aşık gibi."
"Aşık değil miyim?"
"Öyle misin?" Sorum heyecanlanmama neden olmuştu, cevap vermek yerine dudaklarını burnuma bastırıp geri çekildi. Dona kalırken gülüyordu, "Çooook." Kelimeyi uzatarak söylerken sanki saatlerdir koşmuş gibi nefes nefeseydim. Gözlerimi sıkıca yumdum, "Ölürüm." Yataktan kalkmak istemiyordum, kendimi hala yorgun hissediyordum.
"VİATA KURTAR BENİ!" Aybar'ın cırtlak sesinin ardından kapı açıldı, içeri dalan Aybar koşarak üzerime gelirken peşinden Doğan geliyordu. Odanın içinde birbirlerini kovalıyorlardı, Ayaz arsız bir kaç küfür savurup yataktan kalktı, bense gülümseyerek ikisini izliyordum, Aybar Ayaz'ın kalktığı yere geçip arkama saklandı. "Ulan gel lan buraya! Sapık herif!"
"Viata bebeğim bu dana beni öldürecek! Bu arada sabahları daha güzelmişsin."
"Lan!" Diye bağırdı Ayaz. "İki gramlık keyfim vardı onunda ağzına sıçtınız!" Gülümseyerek ayağa kalkıp yanına gittim, yanağına buse kondurdum, "Bir şey olmaz. Hallederim ben." Sırıtıp saçımı öptü, Aybar ve Doğan yüzünü buruşturmuş bizi izlerken Doğan Aybar'ın elini tutup kendi gözlerini kapattı. "Kusacağım." Gözlerimi devirip odanın kapısına doğru ilerledim. "Üzerimi değiştirmeye gidiyorum. Sizde Ayaz'dan dayak yemek istemiyorsanız odayı bir an önce terk edin." Uyarımı yapıp odadan çıktım. Merdivenlere güle oynaya ilerledim, kendi odamın bulunduğu iki kat alta inip odama girdim. Dolabıma yönelip güzel bir şeyler bulmaya çalıştım, güzel görünmek istiyordum. Bulduğum açık mavi kısa elbiseyi kapıp incelemeye başladım. Açık mavi kalçalarımın üzerini kaplayacak bir elbiseydi, sırt dekoltesi vardı, kolları ise salaştı. Hızla üzerimdekileri çıkarıp elbiseyi giyindim, Betty'in bol dekolteli elbiseleri işime ilk defa yaramıştı. Çıkardığım kıyafetleri banyoya atıp sade bir makyaj yaptım, saçlarımı topuz yapıp odadan çıktım, hava fazlasıyla sıcak olduğu için dilediğim gibi serbest giyinebiliyordum. Bahçeye indiğimde bütün ekip bahçedeydi, yanlarına gittiğimde Ayaz en başta sırtı bana dönük oturuyordu, oturduğu kısım tek kişilik olduğu için yanından geçmek için yeltendim lakin belime dolanan ellerle bedenim geri devrilmişti, yere düşmemek için masaya tutunurken Ayaz'ın kolları bedenimi sarmış beni dizine oturtmuştu. Gözlerim kocaman olurken o gayet normal bir şeymiş gibi davranıyordu. Ekip gülerek bize bakarken utançtan kıpkırmızı olduğuma emindim. "Bu kadar güzel olmanın nedenini öğrenebilir miyim?" Dudaklarımı ısırıp sırıttım. Elbette ki ona onun için süslendiğimi söylemeyeceğim! Gözlerim bir anlığına bana öfkeyle bakan Afra'ya takıldığında kaşlarımı çatarak ona döndüm, gözlerim masada Kıvanç'ı aradı lakin yoktu. Kavga mı etmişlerdi? "Kıvanç nerede?" Sorumla Afra yapay bir kahkaha attı, herkes aniden ona dönerken öfke doluydu. "Birde soruyor musun? Senin yüzünden ayrıldık! Uğursuzun tekisin!" Öfkeyle yumruğumu sıkarken ikimiz de birbirimize atlamak için an kolluyorduk, Kıvanç ondan bana ettiği laflar yüzünden ayrılmış olabilirdi lakin bunun nedeni ben değildim, onun ettiği laflardı! Kabul ediyorum, başımıza bir çok şey gelmiş olabilirdi lakin en çok hasarı alan her daim ben oluyordum, Ayaz güçlerimi kaybetmediğimi söyledi lakin güçlerimi kullanamıyorum! "Sen kendinde misin? Ne bu kıskaçlık, kin? Başımıza bir çok şey geldiğini kabul ediyorum lakin bu masada kimse Viata kadar hasar görmedi! Ulan bu kız bizim için kendinden vazgeçti! Bu kız sizin yaşadığını bildiğiniz bir adam için canından oldu oluyordu ve sen bunu bilmene rağmen sesini çıkarmadın Afra!" Doğan! Gözlerimi kocaman açarak ona bakarken bu küçük sırrı daha fazla taşıyamamıştı, hepsi aynı anda bana döndüğünde Ayaz'ın dizinden kalktım, lakin Ayaz gitmeme fırsat vermeden beni tuttu. "Ne demek canından oluyordu?" Birden tıslarken kalbim korkuyla atıyordu, kollarından kurtulmak için adım atmaya çalıştım ama beni o kadar sıkı tutuyordu ki kaçış yolum yoktu. Doğan'a baktığımda umursamaz gibi bakıyordu, Doğan senin çenenin bağına!
"Ayaz!"
"Viata!" Diye öfkeyle bağırdı, olduğum yerde sıçrarken gözlerimi sıkıca yumdum. Kasılan bedenini hissediyordum, hepsi bana diktiği gözleriyle açıklama bekliyordu. "Yaptın mı?" Diye sordu ürkünç bir sesle. Karnımdaki eli sıkılaştığında korkuyla onayladım. Sakin ol Viata o Ayaz, merhem dediğin adam sana zarar vermez. "Yaptın mı?" Diye sordu tekrardan gür bir sesle. Başımı aşağı yukarı salladım, elleri çözüldü, korkuyla gözlerine baktım. O kadar öfke doluydu ki bu öfkeyi nasıl yenecektim bilmiyordum. "Başarılı olmanı dilerdim. En azından daha az can yanardı." Herkesin gözleri dehşetle açıldı, bakışlar ona değil bana döndü. Ne tepki vereceğimi, ne durumda olduğumu ölçmeye çalışıyorlardı. Afra, Afra çok kırıcı konuşuyordu. Bir kaç yaş benden izinsizce akarken burukça gülümsedim. "Keşke. En azından senin kötü kalbini görmemiş olurdum. Evrende bu kadar karanlık kalp olduğunu görmemiş olmanın rahatlığıyla can verirdim." Yaşlarımı silip üsse girdim, odama çıkıp kapıyı ardımdan bir kaç kez kilitledim ardından banyoya girdim. Küvetin musluğunu açtım, soğuk su akarken küvet yavaş yavaş doluyordu. Odama girip daha önce görmediğim mini dolabı açtım, içindeki buzları aldım, paketleri açarak küp buzları tekrardan banyoya girip küvetin içine döktüm. Kendime en iyi bu şekilde gelebilirdim. Üzerimdeki elbiseyi çıkardım, ayak uçlarıma düşerken ayakkabılarımı da fırlattım. İç çamaşırlarımla kalırken kapıyı ardımdan kilitleyip ayağımı suya soktum, irkildim. Diğerini de sokarak kasıla kasıla küvete girdim. Su bedenimi ele geçirirken göğsüm hızla inip kalkıyordu. Gözlerimi kapatarak iyice yerleştim, zorlanarak nefes alırken biraz olsun kendimi toparlamak istedim.
Ayaz Pars Varis...
"Yalan mı konuşuyorum! Bana sesini yükseltemezsin! En azından senin gibi gurursuz değilim!" Diye bağırdı Afra bana, gurursuzluktan mı bahsediyordu? Sinirle konuştum, "Ne gurursuzluğumu gördün?" Kahkaha attı, bir insan, bir kız, bir kadın bu kadar itici olabilir miydi?
"Kirli bedenli bir kızı yatağına almandan bahsediyorum, başkalarının dokunduğu bir kıza dokunmak hiç gururunu incitmiyor mu?" Diana bana gerek kalmadan Afra'nın saçına yapıştı, ben dona kalırken Diana öfkeyle bağırıyordu. "Sen ne dediğini sanıyorsun! Densiz!" Afra'yı yere itip karnına tekme attı, Azad onu geri çektiğinde Diana öfkeyle bağırdı, "Afra Ahsen üç haftalık hücre cezası!" Diye bağırdı, onun sesiyle kapıdaki muhafızlar bize doğru ilerledi Afra'yı götürdüklerinde ben hala dediklerinin ağırlığıyla öylece kalmıştım. Başkasının dokunduğu bir kıza dokunmak gurunu hiç incitmiyor mu? Dedi.
Sakin ol Ayaz.
O bir kadın, sana bir kadına el kaldırmak yakışmaz.
Viata intihar etmeye kalkmıştı. Benim sevdiğim kadın ölmek istemişti, Allah benim belamı versin.
Onun kendini ölümü layık görmesine neden olduğum için belamı versin.
Hızla üsse doğru adımlayıp asansörü tuşladım, en üst katlarda olduğu için sabırsızca davranıp merdivenlere ilerledim. Viata'yla konuşmam gerekiyordu, giderkenki hali hiç iyi değildi, ona karşı o kadar öfkeliydim ki! Ölmek istemişti, ölmek!
Hızla odasının kapısını açmaya yeltendiğimde kapının kilitli olduğunu fark ettim, bir kaç kez denedim, içeriden ses seda gelmeyince uyuduğunu anlamıştım.
Uykucu.
Parmağımı havada anahtar desenini çizip kapıya tekrardan asıldım, kapı açıldığında yatağın boş olduğunu fark ettim. Kaşlarım aniden çatılırken banyoya ilerledim kapıyı bir kaç kez tıklattım lakin ne su sesi vardı ne de başka bir ses. Kapıyı açmak için kola uzandım lakin bu kapı da kilitliydi, "Viata!" Korkuyla seslenirken ses gelmedi. Tekrardan aynı deseni çizip kapıyı açtım. Şok içinde bakakalırken dudaklarım arasından arsız bir kaç küfür savurdum. "Siktir!" Küvetin içinde hareketsiz bir şekilde yatıyordu ve suyun üzerinde süzülen buzları fark edebiliyordum. İç çamaşırlarıyla öylece dururken hızla ona uzandım, suyun içinden çıkarırken teni çok soğuktu, "Ah be Viata!" Hızla odaya girip yatağına bıraktığımda korkuyla nabzına baktım, atıyordu.
Rahatlıkla nefes aldım. Hızla kapıya ilerledim, merdivenlerde Azad yardımıyla çıkan Diana'yı gördüğümde bağırdım. "Diana! Viata, Viata çok kötü!" Kaşlarını çatarak bana doğru ilerlemeye başladı, yüz ifademi görünce koşarak odaya girdi, Azad peşinden girecekken durdurdum. "Sen dur." İç çamaşırıyla duruyordu! Elbette odaya giremezdi.
"Ne yaptın Viata! Ah Viata ah!" Öfkeyle bağırırken çekmece sesleri geliyordu Azad yorgun şekilde bana bakarken öfkeden hareket edemiyordum. Bir kaç dakikanın ardından ona döndüğümde Diana onu kurutmuş yeni çamaşır giydirmişti. Elini yanağına değdirdiğimde cayır cayır yanıyordu. Neden hep bunu yapıyorsun Viata. Neden hep kendine zarar veriyorsun.
"Kalın bir şey verme! Ateşi var." Telaşla dolaba gidip bulduğu siyah şort ve atleti bana attı, atleti başından geçirerip kollarını da askılardan geçirdim. Diana şortu giydirdiğinde elimi yüzünde gezdirdim, irkilirken biraz olsun hareket etmesi rahatlamanı sağlamıştı. "Viata. Aç gözlerini güzelim, aç okyanus gözlerini. Hadi bebeğim." Gözleri aralanırken titremeye başladı, dudakları hareket ederken onu daha net duymak için ona daha çok eğildim. "Üşüyorum. Ayaz." Üzerini örtmeye çalışırken ona engel oldum, Diana'ya yaptığım baş işaretiyle dolu gözleriyle odadan çıktı. Kısık gözleri yalvararak bana bakıyordu. "Hak ettin. Üzerine hiç bir şey örtmeyeceksin." Öfkeyle inledi, titrerken örtüye uzandı lakin elini ittim, bana karşı koyamayacak kadar yorgundu. İlaç alması gerekiyordu lakin kahvaltı bile yapmamıştı. Ayağa kalkıp odanın kapısında ilerledim, ilk önce yiyebileceği bir şeyler hazırlayacaktım ardından da ilaç içirecektim.
"Ayaz! Yalvarırım gitme! Bir daha yapmam, üzmem seni." Yalvaran sesiyle ona döndüm, onu terk edip gideceğimi zannediyordu, olduğum yere çivilenmiş dolan mavi gözlerine bakıyordum. Dudaklarım yana kıvrılmak için beni zorlarken ciddiyetimi bozmadan ona bakmaya devam ettim. "Söz mü?" Hızla başıyla onayladı, yapma kadın ölürüm. Bu kadar zarif olma, bu kadar kırılgan olma.
"Geleceğim." Kapıya tekrar döndüğümde hıçkırık sesi beni olduğum yere tekrardan çivilendim, ağlıyor muydu? Ona döndüğümde yanına gidip oturdum, elimi yüzüne yerleştirip sıcak yanağını okşadım. "Tamam, sakin ol. Yemek getirmeye gidecektim, Diana'dan isterim." Hızla onayladı, komidindeki telefonuma uzandım, bir kaç çalışın ardından telefon açıldı. "Diana Viata için bir çorba ve ilaç getir. Acele et." Cevap vermesine izin vermeden telefonu kapatıp tekrardan komidine koydum. "Ne yapacağım ben seninle?" Sorumla cevap vermek için dudaklarını araladı, lakin cevap veremeden öksürmeye başladı, hırıltılı nefes alırken su vermek için uzandım lakin beni durdurdu. Ardından dudakları arasından çıkan kelimeler dona kalmama neden oldu.
"Sev... Sadece sev beni."
Derin nefes alıp devam etti. "Bir babanın kızını sevdiği gibi, bir abinin kardeşini sevdiği gibi, bir erkeğin sevgilisini sevdiği gibi sev beni. Sadece sev." Ardından durdu, yüzünde buruk bir tebessüm belirdi, devam etmesini istiyordum. Onun dudağından çıkan her kelime beni ona daha çok bağlıyordu ve ben bunun sonunu merak ediyordum. Daha ne kadar sevebilirim onu?
"Gerçi bir baba gibi sevme. Benim babam sevmemişti ki beni. Eğer..." Gözleri doldu, bir kaç kez daha öksürdü. "Eğer o olmasaydı ben belki de daha güzel bir hayat yaşardım." Dudaklarımı alnına bastırıp geri çekildim yüzünü avuçladım. Nefesi boynumu süpürürken doğrudan gözlerine bakıyordum. Bunu düşünmesini istemiyordum, geçmişini hatırlamasını istemiyordum. O çok yaralıydı, çok acılı. Ama bu kadar yaraya rağmen o kadar güzeldi ki, o kadar temizdi ki. Yaranın bu yakıştığı bir kadın hayatım ömrüm boyunca görmemiştim.
"Bunları düşünme güzelim." Kendini çekti, gözleri tekrardan doldu, bir kaç yaş şakağından süzüldü. Hastaydı ve şuan bir sarhoştan farkı yoktu, ağzına geleni sayıyordu. "Ben. Ben seni hak etmiyorum. Be...benim bedenim çok, çok kirli. Ben sana yakışmam." Duymuştu.
Lanet kadının dediği her şeyi duymuştu.
Onu öldürmek istiyordum!
Gözlerim şok içinde açılırken boncuk boncuk dökülen yaşlarına takıldı gözlerim, o ağladıkça ölecek gibi oluyordum. Devam edecekken elimi dudaklarına bastırdım öfkeyle, bunu nasıl düşünürdü? "Sakın!" Kendine bu kadar haksızlık etmesine, kendini bu kadar küçük görmesine dayanamıyordum! "Kendini nasıl bu kadar küçük görürsün Viata? Ben sana deli gibi tutulurken sen nasıl kendini bu kadar yetersiz görüyorsun? Sen mi bana layık değilsin? Esas bana bak! Seni bu kadar kahreden kişi benken sen mi bana layık değilsin?" Ellerimi yanaklarına yerleştirip yüzüne yaklaştım. "Ben sana deli gibi aşıkken seni kendime nasıl uygun görmem?" Yaşları akmaya devam etti. Kollarını boynuma sıkıca doladı. "İyi ki varsın."
Sende iyi ki varsın okyanus gözlüm.Bitti..
Bölüme başlarken kendime şunu diyorum "Çok soft ol Hilal." Öyle başlıyorum sonra bir bakıyorum kaos, yazıp bitirdikten sonra "ay noluyo noluyo" modunda oluyorum jdifnfjf sevgili okurlarım ileride çok güzel şeyler olacak buna o kadar eminim ki bir gün kitabım ve ismim rafınızda olacak inanıyorum hepinizi çok seviyorum başka bölümlerde görüşmek üzere<3333333
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Gecenin Mührü (DÜZENLENİYOR)
Bilim KurguHayatını sokaklarda geçiren bir kız, metroda kalmaya karar verirse. Gözlerini kapatıp, açtığında kendini metro da değil de büyük bir askeri üssün odasında bulursa ne olur? Tanımadığı insanlanlar ona özel olduğunu söylerken kast ettikleri şey başk...