Bölüm 51 Medusa

819 85 13
                                    

Dik bakışlar üzerimde geziniyordu, üzerimde bir zırh vardı da onun bakışlarından koruyordu. O zırh olmasa bakışları yüzünden delik deşik olacaktım.
O kadar derin bakışları vardı ki, beni ezip geçiyordu.
Son konuşmamız yüzünden ikimizde gergindik, kahvaltıyı yapmış, ardından Ayaz beni salona yollayarak mutfağı toplayıp salona gelip tekli koltuğa oturup beni izlemeye başlamıştı. Yaklaşık yarım saattir aralıksız beni izliyordu. Kendi kendine küfür savurup ayağa kalktı, kendini yanıma atıp sıkıca bana sarıldı.  Televizyona bakmaya devam ederken iç çektim, nabzımın attığı yere buse kondururken inleyip ittim, hassas noktamı öpüyordu!
"Dışarı çıkalım mı?" Sorusuyla hevesle ona döndüm, uzun süredir onunla dışarı çıkmıyorduk. Başımı aşağı yukarı sallarken gülümsüyordu. "Kalk bakalım."
Beraber kalkıp merdivenlere ilerledik, odamıza girdiğimizde ikimizde dolaba ilerlemiştik. Elbiselerin arasında göz gezdirirken Ayaz arkama dikilmişti, hava güzel olduğu için renkli elbise giyinmek istiyordum, lakin elim siyah deri takıma gidiyordu. Deri şort ve kısa kollu deri bluzu üzerime geçirip saçlarımı at kuyruğu yaptım. Ayaz üzerine siyah bir gömlek ve krem rengi bol bir pantolon geçirmişti. Saçlarını dağınık bırakırken dolaptan siyah kol çantası çıkarıp makyaj masasına ilerledim. Telefonumu, cüzdanımı alıp aynadan Ayaz'ı kontrol ettim, saçlarını düzeltmekle meşguldü.
  Çekmeceden silah ve hançer çıkarıp çantama yerleştirdim. Her ihtimale karşı.
Ayaz çekmeceden iki tane silah alıp beline yerleştirdi. İşimiz gereği her yere silahla gidiyorduk. Bu durum en başlarda can sıksa da bir süre alışılmış bir durum oluyordu.

Evden çıkarken Ayaz'ın eli elimi sarmıştı, evin yan tarafında duran arabanın kapısını benim için açarken arabaya binip kemerimi taktım.   Nereye gideceğimiz konusunda herhangi bir fikrim yoktu, doğrusu umurumda da değildi.

Onun olduğu her yer benim için hem eğlenceli hem de huzurluydu.

"Bu mühür işi kapandı. Huzursuzluk istemiyorum." Sesimi çıkarmadım. Kavga çıksın istemiyordum, Ayaz müzik açarken ekranda yazan yazı kaşlarımı çatmama neden oldu.
Kafile.
"Bendeki bu ateş sönmeden,
Mevsim yazdan hazana dönmeden.
Gözlerine uykular inmeden,
Göğsüne yatır beni,
Düşlere götür beni."
Ayaz'a baktığımda sırıtıyordu, elini ritimle birlikte hafifçe direksiyona vuruyordu. "Festival varmış, oraya gidiyoruz. Biraz orada dolaşır, oradan da alışverişe geçeriz. Dördüncü ayı doldurduk, bir zıbın bile almadık." Başımla onu onaylarken direksiyonu çevirdi, camı indirirken rüzgar direktmen yüzüme vurmuştu, dudaklarım kıvrılırken Ayaz bir bana bir yola bakıyordu.

Kalabalık, bir çok arabanın dizildiği açık otoparka arabayı bırakıp arabadan indik. Müzik sesi şimdiden kulaklarıma dolmaya başlamıştı.
"Konser mi var?" Sorumla Ayaz elimi tutarak beni başıyla onayladı.
"Evet, Madrigal'in konseri de var."

Festival alanına girdiğimizde etrafta göz gezdirdim, bir sürü çadır vardı. Renkli çadırlarda bir sürü el yapımı eşya vardı.
"Bu son değil, ne zamandır sendeyim."
Konserin olduğu taraftan gelen sözler Ayaz'ın sırıtıp bana bakmasına neden olmuştu. Gülümserken şarkıyı mırıldandı.
"Ceza gibi, hislerimin bu hali.
Bu son değil, ne zamandır sendeyim."
İç çekip ilerlemeye devam ettim, festival alanının içinde gezmeye devam ettik, ara sıra müziğe eşlik etmiştik.
Ayaz önden giderken koşarak sırtına atladım, "Viata! Yaptığın çok tehlikeli." Kıkırdayarak dudağımı ensesine bastırdım. "Sevgilim benim adım tehlike." Kollarıyla bacaklarıma destek olurken kollarımı boynuna sarmıştım.
Sırtında gezerken bu kadar uzun olduğunu yeni fark ediyordum, yerle aramda metreler vardı resmen! Gören zannedecek babası su değilde süt kralı!
"Hangi yakışıklı bana kestane alacak acaba?" Gözlerim kestane satan adama kaymıştı, sıcak kestanelerin kokusu o kadar güzel gelmişti ki canım çekmişti. "Beleşçi oldun iyice." Alayla dediği şeyle sırıttım. "Yavrum, baban kral değil mi senin? Zenginsin. Kestanenin pazarlığını mı yapıyorsun?" Beni sırtından indirip bana doğru eğildi, burun buruna gelirken ifadesinden çok keyif aldığını anlıyordum. "Kocanın parasında gözün mü var?" Dudak büküp geri çekildim, bunu sorması bile çok ayıptı. "Niye evlendim lan ben seninle?" Somurturken kahkaha atarak geri çekildim, parmaklarıyla burnumu kıstırdı. Dil çıkarıp kendimi geri çektim.
"Yeşil gözlü uyuz!"
O kestane almak için ilerlerken gidişini izliyordum. Başımı gökyüzüne kaldırıp teşekkür ettim.
Bugün için, birlikte olduğumuz için teşekkür ederim.
****
"Ayaz! Daha cinsiyetini bile bilmiyoruz, farkında mısın?"
"Kızım, sen daha bu sabah kocamın parasında gözüm var demiyor muydun? Gelir cinsiyetine göre tekrardan alışveriş yaparız, ne olacak sanki?"
Ayaz elindeki elbiseyi de ağzına kadar doldurduğu sepete atarken inanamaz gibi ona bakıyordum, beğendiği bütün kız ve erkek bebek eşyalarını alıyordu!
"Bu kadar kıyafet şimdilik yeterli, bebek odası için eşya bakalım. Onun için cinsiyete gerek var mı Viata Varis?"
Gözlerimi devirerek bebek odası eşyalarının bulunduğu tarafa ilerledim, o peşimden sepetle gelirken sağ solda gördüğü oyuncakları ağzına kadar dolu olan sepete sıkıştırmaya çalışıyordu.
  Ayaz baba olmanın hakkını fazlasıyla iyi veriyordu, mobilyalarda göz gezdirirken dikkatimi çeken beşikle yüzümde aptal bir gülümseme belirdi.
Ahşap bir beşikti, beşiğe sarkan yıldız ve aylar çok güzel görünüyordu.
Ayaz biraz ötede beni izlerken elimi beşiğin içine soktum, yumuşacıktı, elimi karnıma götürdüm.
"Bu nasıl annem? Sever misin?"
"Senin ağzını yerim." Ayaz'ın sesiyle sırıttım, bize yaklaşan kadınla gözlerim kısıldı. Ayaz'ın yanına gidiyordu. "Yardımcı olabileceğim bir şey var mı?" Hızla atıldım.
"Gereği yok, biz hallediyoruz." Kadın yüzündeki yapay gülümsemeyi sürdürdü, cinnet geçirecektim! Niye  bütün dişi sinekler onun peşindeydi!?
"Emin misiniz?"
"Ya kadın defolsana! Tepemi arttırma!" Cırlarken Ayaz gözlerini belertip beni susturmaya çalıştı, kadın inanamaz gibi bana bakarken yüzü kızarmıştı.
Uzaklaşırken gülümseyerek Ayaz'a dönerek beşiği gösterdim. Bu beşiği istiyordum.
"Bunu alalım mı?" Gülerek beni onayladı, dolaplarda göz gezdirirken Ayaz yeni bir görevli çağırıyordu.
 
Alışveriş bittiğinde neredeyse bütün oda tamamlanmıştı, ufak tefek şeyler kalmıştı. Ayaz alışverişi fazlasıyla abarttığı için neredeyse her şey tamamlanmıştı.
"İnanamıyorum, dört aylık alışverişi bir güne sığdırdık!" Ayaz elindeki poşetlerle beni onaylarken arabanın arka kapısını açıp elinde bütün poşetleri bagaja yığdı.
"Tatlı ne istersin kraliçem?"
Dudak büktüm, yeşil gözlerini bana dikmiş o kadar güzel bakıyordu ki.
"Eve gidelim. Ben çok yoruldum!" Diye mırıldandım. Kapımı açarken hala gülümsüyordu. Arabaya binip kapımı örttükten sonra o da arabaya bindi, arabayı çalıştırırken uyku öyle bir bastırıyordu ki gözlerim kapanıyordu.

Gecenin Mührü (DÜZENLENİYOR)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin