Bölüm 43 Haykırış

914 82 4
                                    

Bedenim sarsılmaya devam ederken terden üzerime yapışmış saçlarımı geriye ittim. Zangır zangır titriyordum, sabahtan beri kusuyor, inliyor ve ağlıyordum. Nedeni ise belliydi..
Burada durmam sağlığım açısından iyi değildi, tek çarem üsse gitmekti.
Hıçkırarak ağlarken zorlanarak ayağa kalktım, elim karnımdayken karnım ara ara sızlıyordu.
Zorlanarak üzerimi değiştirdim, şişmiş olan gözlerimi ve yüzümü öylece bırakıp kalemle yeni bir portal açtım. Açılan portaldan içeri girdiğimde üssün bahçesindeydim. Hava fazlasıyla kasvetliydi, kapıdaki muhafızlar bir an bana baksa da onları umursamadan üsse girdim. Merdivenlerden çıkmaya takatim kalmayınca asansöre bindim, duvara zorla tutunurken nasıl açıklama yapacağımı, kime ne diyeceğimi merak ediyordum.
Ağlamaya devam ederken Ayaz'ı görünce bana vereceği tepki beni korkutuyordu. Benden nefret ettiğine emindim. Koridorda tanıdığım kimse yoktu, çoğu öğrenci bana dikkatle bakarken zorlanarak kendimi odama attım, karnım sızlarken dudaklarımdan acı dolu bir inilti döküldü. Sızlayan gözlerimi kapatarak cenin pozisyonunda uzandım.
  Gürültülü bir kaç sesin ardından gözlerimi araladım, kapıda beni dikkatle izleyen gözler irkilmeme neden oldu. Doğan, Aybar, Kıvanç, Betty ve Ayaz. Ayaz?!
Odaya ilk giren Ayaz oldu, yatağa oturup yüzümü avuçlarının içine aldı, ondan uzaklaştığımda öfkeyle nefes aldı. "Her şeyden haberim var. Fakat kandırılıyorsun." Kaşlarımı çattım, kandırılıyor muydum? Ne demeye çalışıyordu? "Annen bizim birlikte olmamızı istemediği için böyle bir yalan uydurmuş, Lâl sana ulaşmayı denemiş ama bulamamış." Sessiz kaldım, başımı yastığa geri koyup örtüyü üzerime çektim. "Çıkın odadan. Kimseyi istemiyorum." Mırıltımla bıkkınca nefes alıp odadan çıktı.
Ayaz Pars Varis...
"Ne zaman gelmiş?"
"Yaklaşık bir saat önce efendim, geldiğinde çok kötü görünüyordu."
"Pars onu yanlız bırakma, yanına git." Diana'nın dediğini başımla onaylayarak kapıdaki muhafızların yanından ayrılarak merdivenlere ilerledim.
Hera'nın bize kurduğu iğrenç kumpas yüzünden Viata'yla haftalarca ayrı kalmıştık, her şey çok çabuk geçiyor gibi görünüyordu ama sindirmesi zordu.
Ne olursa olsun onun beni terk ettiği gerçeğini sindiremiyordum.
Odasının kapısını açtığımda yatağını dağınık bir şekilde boş buldum. Kaşlarım çatılırken gelen öğürme sesiyle banyoya ilerledim, kapıya asıldığım an kilitli olduğunu fark ettim. "Viata! Aç kapıyı, Viata!" Sesler kesildi, korkuyla kapıya asılmaya devam ederken kendine zarar verebilme ihtimali beni dehşete düşürdü, lakin kilit sesinin ardından karşılaştığım yorgunluk dolu gözleriyle bir nebze olsa da rahatladım. Kapıya tutunacakken başının döndüğünü anlayıp onu tuttum. Vanilya ve tarçın kokusu haftalar sonra benimle buluşurken kokusunu içime çektim. Sessizce onu kucağıma alıp yatağına yatırdım, dağınık olan battaniyeyi üzerine serdim, gözleri halsizce üzerimde geziyordu. Girmemi istiyor muydu? O istese bile gitmek gibi bir niyetim yoktu lakin bu isteği benim canımı sıkardı. Yana kaydığında kaşlarımı çatarak ona baktım, yanına uzandığımda kolunu halsizce üzerime attı.
"Affet." Fısıltısıyla yüzümde aptal bir gülümseme belirdi, ben sana nasıl kızabilirim?
Dudaklarımı şakağına bastırıp geri çekildim, ne olursa olsun, kim ne derse desin benim için tek doğru yol oydu. O ne kadar aksini düşünse de.
Gözleri tamamen kapanırken kendini huzurlu bir uykuya teslim etti, ara kıpırdanıyor, derin nefes alıp sakinleşiyordu. Kokum onu sakinleştiriyordu.
Yanağına buse kondurdum, o uyanana kadar, saatlerce onu izledim. Uykusunda çok ciddi duruyordu, bir o kadar da yumuşak. Kapı hafifçe tıklandığında başımı arkama çevirdim, Diana'ydı. Önce kaşları çatıldı, ardından yanımda uyuyan kızı görünce ise tebessüm etti, gelmem gerektiğini işaret ettiğinde onu çok sarsmamaya çalışarak ayağa kalkıp odadan çıktım. Meraklı gözlerle bana bakarken kapı kolunu çekip kapıyı kapattım. "Nasıl? Konuşabildiniz mi?" Başımı olumsuz anlamda salladım, hasta olduğu için doğru düzgün konuşma fırsatımız olmamıştı lakin bana yer açması aramızın iyileştiğine dair bir işaretti. "Odaya girdiğimde kusuyordu, sonra da yattı zaten. Konuşma gibi bir fırsatımız olmadı." Başıyla onayladı, üsle ve sarayla ilgili gelişen bütün haberleri tek tek sıralarken yanı başımızda Doğan belirdi, Viata'ya olan ilgisi beni delirtse de onun sayesinde gerçekleri öğrenmiştim.
"Nasıl? Kavga mı ettiniz, niye buradasın?" Gözlerimi devirip öfkeli ela gözlerine çevirdim. Onu incitmemden endişe duyuyordu lakin ben onu incitecek son insan bile değildim!
"Hayır, içeride uyuyor. Diana çağırdığı için kapıya çıktım. Oldu mu Doğan?" Sinirle dişlerini sıkıp üzerime gelmeye başladı, tam önümde durduğunda öfkeli gözleri doğrudan gözlerimdeydi. "Seni sorgulamak elbette hakkım, farkında mısın başına gelen her şey senin iyiliğin için gerçekleşiyor. Senden ve ilişkinizden nefret ediyorum, lanet gelsin ki Viata seni deli gibi seviyor. Uğruna intihar ettiği adama aşık olacak kadar kör. Daha önce de söyledim, senin yanında bulunuyorsam, seninle konuşuyorsam Viata içindir bunu bil. Eğer onu kıracak bir laf, bir hareket edersen gücün umurumda olmaz, seni burada barındırmam." Öfkeden gözlerimin karardığını hissederken odadan gelen gürültünün ardından bir bağırış koptu, Viata'ya aitti. Endişeyle odaya daldığımda iki elini karnında birleştirmiş, göğsü hızla inip kalkıyordu. Benimle göz göze geldiğinde ayağa kalktı birden beni göğsümden sertçe iteklediğinde şaşkınlıkla ona bakıyordum, ne oldu da bu kadar kinlenmişti? Gözlerindeki sinir ve nefret bir şey olduğunu gösteriyordu, "Neredeydin?! Bırakacak mıydın beni! Bırakırsın tabi!"
Onu bırakabilme ihtimalimi mi düşünüyordu? Öyle bir ihtimal yoktu.
Sinirle beni yumruklarken sertçe kollarından tutup onu yatağa yatırdım, üzerine eğildiğimde hızla nefes alıyor bana vurmaya çalışıyordu. "Bırakan sen değil miydin? Korkaklık eden sen değil miydin Viata?! Senin beni terk etmeye cesaretin var değil mi? Ama benim yok, ne senin elini bırakmaya, ne de senin olmadığın bir yerde nefes almaya cesaretim yok." Göz yaşları yanaklarından süzülürken kollarını boynuma doladı, sıkıca bana sarıldığında kafamı yavaşça arkama çevirdim, Diana ve Doğan bizi izliyordu. Diana onu fark ettiğimi görünce Doğan'ın kolundan tutup onu dışarı çıkardı. Kapıyı kapattığı da Viata hızla nefes alıyor, bana sıkı sıkı sarılıyordu. Kollarımı beline dolayarak yanına uzandım. Burnuna ufak bir buse kondurup saçlarını okşadım, bu kadın benim nefesimdi.
"Belimi kıracaksın, sakin ol buradayım ben." Omuz silkip sarılmaya devam etti. Lanet olsun, bir insan nasıl böyle kokardı? Böyle güzel koku mu olurdu vicdansız!
Hızlanan nefesi yavaşça düzene girerken uyuduğunu anlamıştım. Ona ne kadar sınırlı kalmak istesem de kalamıyordum! Lanet kadına sinirlenemiyordum bile, normal şartlarda ona bağırıp çağırmam, neden bana söylemek yerine beni terk ettiğinde dair hesap sormam gerekirken şuan onu izliyordum! Aptal, nasıl bana söylemeyip gitmeyi tercih edebilirdi? Kabul ediyorum, normal bir hayat yaşamamıştı, doğrusu iyi bir hayat yaşamamıştı. Hayatı kabuslardan ibaretti! Yaratıklar, tahtlar, güçler, özel bir üs bir kız çocuğu nasıl hepsiyle başa çıkabilir ki? Dünyada daha bebekken yaşadığı olay. Siktir, bunu hatırlamamam gerekiyordu. Ama elde değildi, insanlar onun o hale düşmesine göz yummuş, üstelik hiç bir şey yapmamıştı. O anı sadece izlemişlerdi.
Nereden bildiğimi soruyorsunuz değil mi? Çünkü ben o anı gözlerimle gördüm.
O an Viata'nın kafasının içindeydi, yani zihninde. Azad sayesinde o anın içine girmiş, ve o anları bir bir görmüştüm. Bir süre sonra krize girmiş, her yeri parçalamıştım. Sesleri hatırlamıyordum, çok fazla bakamamıştım. Sadece ilk beş saniyesi, aklımdaki düşüncelerden biri orada ne kadar bağırdığıydı. Çok mu bağırdın sevgilim? Çok mu çığlık attın, boğazın acıyana kadar, gözlerinden kan gelene kadar mı ağladın? İstemsizce irkilirken sinirden kasıldığımı hissediyordum, Viata'nın şakağına dudaklarımı bastırıp geri çekildim. Huzurla kollarım arasında uyuyor, bütün güzelliğiyle beni büyülüyordu.
Haftalardır yaşadığım acıyı kısa bir süreliğine unutmak için kokusunu içime çekerek gözlerimi kapattım.
Viata Lidya Hazan...
"Sen beni dinliyor musun? Defol git şuradan, asabımı bozma benim."
"Varisim-"
"Başlarım vârisine, defol! Kraliçen olacak o kadına selamımı söyle!"
"Bunlar nasıl ithamlar?" Ateş sarayının muhafızı bana şok içinde bakarken mızmız bir çocuk gibi ayağımı yere vurup başımı havaya kaldırdım. "Muhafızlar! Şunları kovar mısınız? Benimle hiç bir alakaları yok." Muhafızlar ateş krallığı muhafızlarına ilerlerken onlar şok içindeydi. Ayaz'la burun buruna uyandıktan sonra Ardil odaya girmiş ve bir kaç muhafızın beni sorduğunu söylemişti. Eh bende yerimde durur muyum? Kıçlarına tekmeyi basmıştım, Aybar, Doğan ve Asena üçlüsü kahkahalarla çekirdek çıtlarken elimi Asena'nın elindeki çekirdek poşetine uzatıp bir avuç aldım. "İddiayı ben kazandım, ben dedim size Viata vurmaz diye."
Doğan çekirdeği gizlice Aybar'ın saçına bırakırken konuşurken Asena gözlerini devirdi. "Oğlum, bizim kız manyak. Ben belki kıçlarına eylemsel olarak tekme basar diye düşündüm, mecazi olarak değil. Zalımın kızı tekme de atmadı ya." Homurdanırken çıtladığım çekirdeği suratına fırlattım. "Lan! Ben ıslaklık hissediyorum saçımda?" Aybar'ın sesiyle ona yandan bir bakış atarak bir avuç daha çekirdek aldım.
"Doğan'ın salyalarıdır, takma."
"Siktir!" Koşarak kattaki tuvalete giderken Doğan kahkaha atmaya devam ediyordu, elini çakmam için kaldırdığında hızla eline çaktım. Asena dudak bükerek saçları salya olmuş sevgilisinin ardına bakıyordu. "Yazık benim bebeğime ya." Gülerek kafasına vurduğumda huysuz bir homurtu işittim, elbette ki bu homurtu benim sevgili yeşil gözlü uyuz badime aitti.
"Önce mışıl mışıl uyu, sonra peşine beni de uyut. Sonra beni bırakıp gel burada şu zevzeklerle çekirdek çıtla. Tebrikler Viata Lidya Hazan." Gözlerimi devirerek Asena'nın elinden poşeti kaptım, Ayaz'a uzattığımda bana "ciddi misin?" Dercesine bakıyordu. Gayette ciddiyim sevgilim. Gözlerimi devirerek paketi tekrardan Asena'nın eline tutuşturup bütün ciddiyetimle Ayaz'a döndüm, aniden gelen ciddiyetimle kaşları çatılmıştı. "Hazırlan gidiyoruz."
"Nereye? Ayrıca sen bana mı emir mi veriyorsun?" Yaklaşarak önünde durdum, dudaklarım dudaklarının bir kaç santim ötesindeydi. Burnum burnuna değerken göz bebekleri büyüyor, yeşillerine siyah parçalar bulaşıyordu. Gözleri dudaklarıma inerken çatılan kaşları düzelmişti. "Bu bir emir. Beraber ateş krallığında düzenlenen partiye katılacağız, birlikteliğimizi herkese duyuracağız." Fısıldayarak konuşurken hipnotize olmuş gibiydi, geri çekildiğimde afalladı, gözlerini kırpıştırıp kendine geldiğinde kaşları tekrardan çatıldı. Gülümseyerek yüzüne baktım. "Giyinip aşağıda seni bekliyorum sevgilim." Merdivenlere ilerleyip odamın bulunduğu kata çıktım, seri adımlarla dolabıma yöneldim. Bulduğum beyaz elbisede gözlerimi gezdirdim, tülden kabarık eteği vardı. Bugün masumluk hakim olacak.
Elbiseyi giyinip altıma bulduğum beyaz topukluları giyindim. İnce topuklular mermer zeminde "tık" sesi çıkarırken saçlarımı dağınık bir topuz yaprak bir kaç tutamını önüme attım. Odamdan güle oynaya çıkarken Ayaz merdivenlerden iniyordu, üzerinde basit beyaz bir gömlek ve bol kahve bir pantolon vardı. Gülümseyerek ona bakarken yüzünde huzursuzluk dolu bir ifade vardı. Elinden tutarak onu sürüklemeye başladım. Bahçeye indiğimizde ekip şaşkınlıkla bize ilerledi.
"Nereye yine?" İlk konuşan Kıvanç olmuştu. Gülümseyen yüzümü ona çevirdim, asla samimi değildim ve hepsi bunun farkındaydı.
"Saraya. Annemin yanına gideceğim, ona sevindirici bir haber vermek istiyorum." Deyip, Ayaz'a yandan bir bakış attım. Gözlerine nedensiz bir korku çöktü, annemi sevindiren bir şey Ayaz'ı yanlızca üzebilirdi.
Bu hikayede yanan biz olmayacağız sevgilim.
Biz kazananlardık.
"Aklından ne geçiyor?" Azad'ın kaşlarını çatarak söylediği şeyler gözlerimi devirdim, neden kıyameti koparacakmışım gibiydiler? Bana güvenmiyorlar mıydı?
"Sıkıldım ben. Gelince her şeyi detaylı anlatırız." Diyerek elimdeki kalemle bir portal açtım, Ayaz'ı peşimden sürükleyerek içeri girdiğimde sesi çıkmıyordu. Huzursuzdu.
Fazlasıyla.
Yapacaklarım seni huzursuz etmesin sevgilim, her şey iyiliğimiz için.
Kapılar bir bir açıldığında saraya girdim, büyük kalabalık doğrudan bahçeye giden kapıya uzanıyordu, beni ve Ayaz'ı görenler başlarıyla selam veriyor, sonra şaşkınlıkla Ayaz'a bakıyordu. Ayaz kulağıma eğildi, "Ne partisi bu?" Gülümseyerek Ayaz'a döndüm. Gülümsemem donuktu, gözlerim ise bir onkadar soğuk.
"Nişanım sevgilim. Ateş muhafızıyla olan nişanımım duyurusu için bu parti." Gözlerinde bir kaç şey parçalandı, eli elimi bıraktığında onu ardımda bırakarak anneme ve yanındaki Arel'e ilerledim. Arel huysuz bir şekilde etrafa bakarken gözleri bana çevrildi, gülümseyerek hafifçe dizlerimi kırdım, ikisine de selam verdiğimde annem rahatlamış gibiydi. "Sonunda Viata. Gelmeyeceksin diye çok korktum." Donuk bakışlarım annemin üzerinde gezerken üzerindeki şarap kızılı elbiseyle fazlasıyla şık duruyordu. Kalabalık benim gelişimle çoğaldığında Ayaz inanamaz gibi bana bakıyordu, topuklumu sertçe yere vurup herkesin dikkatini üzerime topladım.
"Herkese iyi akşamlar dilerim ve bu mutlu günümde yanımda olduğunuz için her birinize teşekkür ederim. Davetin amacı size bir müjdeydi ve o müjdeyi bugün size ben vereceğim. Ateş vârisi, bizzat kendi verecek." Gülümseyen suratımla Ayaz'a ilerledim, gözleri öfke doluydu. "Annemin hepinize anlattığı gibi bugün burada muhafiz Arel ile olan nişanım için toplandık. Lakin bir sorun var..." Ayaz'ın elini tutup kaldırdım, o ise olduğu yere çivilenmiş, ne yapmaya çalıştığımı anlamayan çalışıyordu. "Ben ne kurallara, ne de bu saraya, ne de sizin aptal evrenize uyarım. Ben Viata Lidya, hepinize söylüyorum, ben sizin kurallarınıza boyun eğmem!" Annem şok içinde bana bakarken herkes pür dikkat beni dinliyordu, annem öfkeyle dolup taşarken bana ilerledi, "Sen... Sen ne diyorsun Viata?" Gerçekleri anne. Gerçek olan şeyi söylüyorum. Ayaz'ın elini kaldırıp anneme baktım, gülümsemem kırıldı, onun yerini acı bir öfke aldı. "Ben, bu adama aşığım. Anladın mı? Bu adama, su vârisine, Ayaz Pars Varis'e, beni bu dünyayla tanıştıran adama. Ben bu adama aşığım, tanımadığım bir adama değil. Elini tuttuğum, daima bir adım arkamda olan adama!" Annem öfkeyle bana bakarken aynı şekilde karşılık veriyordum, annem salonu terk ederken Arel derin bir nefes alarak bana göz kırptı. Ayaz'a döndüğümde hayal kırıklığı kaybolmuş, tatlı bir telaş ve gülümseme yerini almıştı.
"Ayaz?"
"Efendim sevgilim?"
"Sana aşığım, bunu biliyorsun değil mi?" Kahkaha atmaya başladı, sol tarafındaki gamzeye takıldı gözlerim, özenerek yaratılmış gibiydi. LANET ADAM ÇOK YAKIŞIKLI.
"Biliyorum sevgilim bunu biraz önce bütün Krallıklara özellikle de annene haykırdın."
"Sana aşığım." Diye fısıldadım, büyülenerek gözlerine bakarken. O da aynı şekilde bana bakıyordu. Uzanıp dudaklarıma sıcak bir buse bıraktı.
"Bende sana çok aşığım Viata Lidya Hazan. Çok." Dudakları dudaklarıma tekrardan saldırdığında bütün krallıkların bizi izliyor oluşu gram umurumda değildi.
"Helal lan!" Duyduğum bağırışla kendimi yavaşça geriye çektim, bütün ekip büyük kapıda bizi izliyordu. Herkes bizi alkışlamaya başladığında Ayaz'a o kadar sıkı sarıldım ki, bir daha onu benden kimse alamazdı.
"Bir daha gitme."
"Sevgilim, buradan giderim, şehirden giderim, her yerden giderim ama senden gitmem." Fısıltımla saçlarıma buse kondurdu, birbirimizi ne öpmeye ne de dokunmaya doyuyorduk. Ben Viata Lidya Hazan, Ayaz Pars Varis'e olan aşkımı bütün krallıkların önünde haykıran kadın. Kimseden çekinmeden, utanmadan haykıran kadındım. Ayaz'ın merhemi olan kadındım.
Hem onun yarası, hem de merhemi olan kadın.
Ayaz Pars Varis, sana aşığım.
Kim ne derse desin, kim bizi ayırmak için ne yaparsa yapsın. Kalbim senden gitmeyecek. Her yerden giderim ama senin kalbinden gitmem.
Senin kalbin benim doğrum.
Sevgilim, bugün biz her şeyi herkese haykırdık, lakin hala kalbimiz deli gibi atıyor.
"Ne zaman diner?"
"Sevgimiz dindiğinde."
"O zaman hiç dinmeyecek desene."
"Dinmesin."
"Dinmesin."

Bittii..
Ay konu kaos olunca artık kendime şey diyorum "yeto Hilal yeto." Vallahi Hades'e döndüm, ölüler diyarı tanrısından farkım kalmadı, birileri ölüp duruyor, birileri diriliyor.
Aybar'ın dediği gibi "Şeytana fake attırıyorum"
Bu bölüme başlarken çok boş dedim sonra kendime şey dedim sen yine bir yerden kaos patlatırsın ama öyle yapmadım.
Neden?
Çok vicdanlıyım.
Ay neyse başka bölümlerde görüşmek üzere asklarim sizi seviyorum<3

Gecenin Mührü (DÜZENLENİYOR)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin