Palyaçoların olduğu bir diyardaydım. Sahi neredeydim ben? İnsanların arasındayken kendimi birden bire özel güçleri olan insanların arasında bulmuştum, çok merak ediyorum benim annem ve babam normal insanlardı. Para peşinde dolanan, para kokusuyla aşk yaşayan sefillerdi, ben nasıl bu dünyanın dışında kalmıştım? Annem ve babam normal insanken, sefilken ben nasıl böyle biri olmuştum? Aranan, özel güçleri olan bir kız. Acıları olan değilde güçleri olan bir kız. Tuhaftı. Anlam veremiyorum, doğruyu söylemek gerekirse para kokusundan boğulmaktansa burada ölmeyi tercih ederdim. Gözlerim aralanırken bedenime sarılan kolların kime ait olduğunu kavramaya çalışıyordum. Boğuk sesler kulağımda çınlarken yavaş yavaş algılamaya başlıyordum. Spor salonundaydık, sanırım Palyaço hepimizi fazlasıyla korkutmuştu. Yeşil Göz 'ün kolları beni sıkı sıkı sararken irkildim. Gözleri gözlerime değerken doğrulmaya yeltendim, fakat her yerim ağrıyordu. Kıpırdayamıyordum. "Ne oldu?" kısık çıkan sesimle yorgunluğum soğuk bir su gibi yüzüme çarptı. "Palyaço herkesi etkiledi. Tekrardan gelme olasılığına karşı spor salonuna geçtik. Uzman görevliler araştırma yapıyor." sesini zar zor ayırt ederken sessiz kaldım. "Sen neden gitmedin?" sorduğum soruyla derin nefes aldı. "İyi değilsin. Ve ben senin badinim senden ben sorumluyum." Benim için mi duruyordu cidden? Sessiz kalıp gözlerimi kapattım. Hareket etmeye mecalim yoktu, ağlamalar ve haykırışlar devam ederken tam karşımızda duran buğulanmış cama baktım. Onun yansımasını gördüğümde olduğum yerde sıçradım. Hıçkırmaya başladığımda Yeşil göz kaşları çatılı bir şekilde bana bakıyordu. "Orada!" gözleri aniden cama çevrildiğinde başımı göğsüne gömdü. "Kafanı kaldırma, yat zıbar kızım işte." hıçkırmaya devam ederken yaşlarım üzerindeki kazağa damlıyordu. "Aptal herif, aklımdayken nasıl uyumamı bekliyorsun. Yine rüyalarımı kabusa çevirecek." bir eli ensemde başıma baskı uyguluyor, diğer eli belimde beni sıkıca tutuyordu. "O adam sana ne yaptı? Ne yaptı da bu kadar korktun ondan?" sesimi çıkaramadım. Sessizce olduğum yere sinerken o hala benden cevap bekliyordu. "Viata?" meraklı sesi kulaklarıma dolarken sustum. Cevap vermedim, uyuduğumu zannetmesi için hiç kıpırdamadım fakat dediklerinden sonra yemediğini anladım. "Uyuyormuş numarası yapma, düzensiz nefes alıyorsun aptal." sessizce kıkırdadığımda nedense onun da güldüğünü hissettim. "Viata ben senin badinim. Bana anlatmak zorundasın. Senin neler yaşadığını veya yapabildiğini bilmeden sana eğitim veremem." Başımı kaldırdım, sinirle gözlerine baktım. O benim aksime sakindi. "Güçlerim umurumda değil, mümkünse geçmişim de senin umurunda olmasın!" derin nefes aldı. Gözlerimi etrafta gezdirdiğimde Afra bir kenarda tek başına ağlıyordu. Hemen ayağa fırlayıp yanına ilerlediğimde Yeşil göz peşime gelmeye yeltendi fakat Afra'ya ilerlediğimi fark ettiğinde durdu. Muhtemelen kaçmaya çalıştığımı zannetmişti. Yanına eğilip kollarını tuttuğumda hıçkırarak ağlıyordu. "Burada! Buldu beni, almaya geldi." kendi kendine sayıklarken ona bir kaç kez seslenmiştim fakat beni duymamıştı. "Afra bana bak. Afra! Gözlerime bak." yeşil gözleri doğrudan gözlerime değdiğinde sakinleşmeye başlamıştı. Sol... "Sakin ol, böyle yaparak ona güç veriyorsun. Elini yüzünü yıkayalım mı?" başıyla beni onayladığında belinden tutup kaldırdım ve o an bir şey fark ettim. Afra'yı bu halde görmeden önce kafamı kıpırdatmaya halim yokken şuan ona destek olmam? Gözlerim dehşetle Yeşil göze döndüğünde bakışları doğrudan bendeydi. Spor salonunun sonundaki tuvalete insanların arasından geçerek ilerlediğimizde kimse yoktu. Aynadaki yansımamla göz göze gelirken rahat nefes verdim. Avuçlarıma aldığım suyu özenle yüzünde gezdirdim, saçlarını bileğimdeki tokayla topladım. Birden attığı çığlıkla aynaya baktım. Bu sefer Palyaço belirmişti. Bize doğru gelirken Afra kapıya koştu fakat kapı kilitliydi! Dehşete kapılırken o bize gelmeden yumruğumu aynaya sertçe geçirdim. Kırılan parçaları ayağımla ezdiğimde Palyaço yok olmuştu, ellerim kan olurken kapı açılmıştı. Yeşil göz ve Betty kapıda belirirken dehşetle bize bakıyordular. "İyi misiniz?" başımla Betty'i onaylarken Afra'nın bedeni birden yığılırken sıkıca beline sarılıp bir elini dizlerinin altına geçirerek kaldırdım. O Palyaçoyu elime geçirdiğim an öldürecektim. Spor salonuna girip Betty'in yönlendirdiği tarafa ilerledim. Sarı saçları aşağı sarkarken titriyordu. Üst üste gelen minderlerin üzerine yatırdığımda ellerimdeki kanın üzerine bulaştığını fark ettim. Sabır dilenip tekrardan tuvalete girdim. Ellerimi yıkayıp kuruyan kanı sildim. Peçeteyi sardığım an peçete kıpkırmızı olmuştu. Hızla bunları çöpe fırlatıp yeni peçeteleri yarama bastığımda bir kaç parçanın elimde olduğunu fark ettim. Bunları çıkarmadan kan durmazdı. Salona geçip boş bir yere yerleşip camı almak için elimi uzattım fakat ellerim titriyordu. Bir delilik yaparak camın ucunu dişlerimin arasına alıp çektim. Boğuk iniltimle camı tükürdüm. Kalan diğer küçük parçaları da çekip fırlattım. Pelerinimin eteğinden biraz yırtıp elime sıkıca sardım. Afra ayılırken Doğan ve Kıvanç başındaydı. Kıvanç onunla uğraşırken keyfini yerine getirmek istediğini anlamıştım. Gülümseyerek onları izlerken Kıvanç'ın da ne kadar korktuğunu anlamıştım. Bu Palyaço bizim en büyük korkumuzun kılığına giriyordu. Korkularımızla beslenip bizi öldürüyordu. Luna... Doğan ise bizim aksimize korkmamıştı. Saldırıya uğradığı anı görmemiştim fakat yüz ifadesi hiç bir şey belli etmiyordu. Badilerin hepsinde gözlerimi gezdirdiğimde tanımadığım bir kaç badiyle göz göze gelmiş fakat hemen kaçırmıştım. Elimin acısı azalırken bir kaç kişinin bakışlarını üzerimde hissettim. Bazı gruplar bana bakıyor fısıldaşarak bir şeyler konuşuyordu. Onları görmezden gelip olduğum yere iyice pineklerken yanımdaki hareketlilikle başımı yana çevirdim. Azad'dı. "Lidyaaaaa!" ismimi söyleyerek yanıma kurulurken yana kaydım. "Azad şu ismi kullanmaktan vazgeçer misin? Sevmiyorum." omuz silkti. "Ama ben seviyorum. Ben seni ilk tanıdığımda Lidya'ydın, hala da öylesin!" dil çıkarıp sırıttığımda burnumu sıkıp göz kırptı. Azad bir eğitmenden fazlasıydı. Onunla mazimiz vardı, kötü olsa da birbirimizi seviyorduk. "Azad bir şey soracağım?" onaylayan bakışlarını gözlerime çevirdi. "Sen ıslah evinden nasıl kurtuldun?" gülümsedi, olduğu yere yayıldı. "Güçlerimin olduğunun farkındaydım zaten. Fakat nasıl kullanacağımı bilmiyordum. Küçük yaşta güçlerini öğrenen ikinci kişiydim." Merakla sordum. "Birincisi kimdi?" dedikten sonra kusursuz ses kulaklarıma doldu. "Bendim." Yeşil göz yanımıza yerleşirken sesimi çıkarmadım. Onun benim hakkımda bir şeyler bilmesini istemiyordum. "İşte, bir gece gardiyanların hepsi birinin peşine düşmüştü." Benim peşime. "Kapıyı bir şekilde kırıp oradan kaçtım. Buranın eski birliği beni bulup eğitti. Ve şuan buradayım." kaçmasına bir nevi bende yardım etmiştim. Minnettarlıkla bana bakarken Yeşil göz onun bakışlarını takip ediyordu. "Hangi tanrının özelliğini aldın peki?" en merak ettiğim soru buydu sanırım. "Mnemosyne." kaşlarım hayretle havalandı. "Hafıza ve hatıra tanrısı." başıyla onayladı. "Zihin okuyabiliyorum, mesela ilk geldiğin zamanlar bana hayvan demen gibi? Ardil'e kahve göz demen. Ve Brutal Betty?" dudağımı ısırıp utançla bakışlarımı kaçırdığımda sırıttı. "Kafama vurduğun için öyle demiştim. Ardil 'in ismini bilmiyordum ve gözlerinin tonu hoşuma gitmişti ona o yüzden kahve göz diyordum. Afra'nın eğitmeni de taş gibi olduğu için acımasız güzel diyorum. Hakkım bence!" ve ince kahkaha sesi.. Betty arkama dikilmişti. "Fena yakalandım değil mi?" Azad beni onaylarken sırıttım. Betty tam yanıma yerleştiğinde gülümsüyordu. "İltifatlar için teşekkür ederim." otuz iki diş sergileyip bakışlarımı bize doğru gelen ekibe çevirdim. Kıvanç kolunu Afra'nın omuzuna atmıştı. Doğan ise arkalarındaydı. "Afra iyi misin güzelim?" Betty'in sorusunu Afra başıyla onaylarken onun bakışları doğrudan elimdeydi. Yanıma eğilip bez parçayı açtı. Bez parça tamamen kan olmuştu, kırıkların izleri duruyordu. "Mikrop kapabilir, düzgün sarmamışsın ayrıca kanaman devam ediyor. İçine cam parçaları kaçmış. Acilen çıkarmazsak daha derinlere gidebilir." omuz silktim. Kötü kötü bana bakarken sırıttım. Acımı umursamıyordum fakat o hala ısrar ediyordu. Kıvanç koşarak ilk yardım çantası getirmişti fakat Yeşil göz Afra'dan hızlı davranıp çantayı almış Betty'i kovup yanıma yerleşmişti. Onun varlığını bile unutmuştum, değişik makası alıp yaramın içine soktuğunda gözlerim yaşarmıştı, parçayı çekip attığında istemsizce canımın acıdığına dair iniltiler çıkarmıştım. Pamuğa döktüğü tentürdiyodu yaramda gezdirip sıkıca sardı. Önüne döndüğünde herkes sohbete başlamıştı. En sessizleri Yeşil gözle bendim. Onlar iyi anlaşıyordular fakat ben burayı hala kabullenemiyordum. Birden kabullenmem saçmaydı fakat huzursuzdum. Güçlerimin farkındayım, diğer insanlardan değişik olduğumun da farkındayım. Ve onlara zarar veriyorum. Tek zeki ben olamazdım, buradaki herkes mi aptaldı? Ayrıca Azad buradaydı. Ona güvenim tamdı. Konuşmasını yarım kesip bana gülümsediğinde aklımdan geçirdiklerimi duyduğunu anlamıştım. Göz kırpıp konuşmasına devam ettiğinde derin nefes alıp arkama uzandım. Yorgundum, elim sızlıyor, kalbim korkudan çok hızlı atıyordu. Palyaçodan hala haber yoktu fakat yansımanın olduğu herhangi bir yerden çıkabilirdi. Gelen çığlıkla herkes ayaklanırken olduğum yerden sıçramıştım. Bu ses tanıdıktı. Sarışın! Kodesteydi, sanırım onu unutmuşlardı. Yeşil göz koşarak fırlarken peşine takıldım. "Viata içeri geç!" diye, adeta kükrediğinde dediklerini umursamadan peşine takıldım. Merdivenlerden hızla inerken en alt kata ulaşmıştık. Karanlık koridordan hızla geçip kodese ulaştığımızda demirlerin arkasında olan palyaçoyla gözlerim büyüdü. Büyük dişlerini çıkarmış, kızı yemek için hazırlanıyordu. Birden kızı bırakıp üzerime fırladığında kollarını uzattı. Büküp iteklediğimde Yeşil göz aceleyle kızı çıkarıyordu. Pençelerini bana doğru savurduğunda tekrardan ışığım bütün kodesi kapladı. Işığımla yanarken kaçacak yer arıyordu. Bedenim kasılmaya devam ederken Palyaço aniden patlamıştı. Parçaları etrafa yayılırken yükseldiğimi yeni fark ediyordum. Alnımdaki acıyla çığlığım yankılanırken dizlerimin üzerine düşüp elimi alnıma götürdüm. Işık geliyordu, ve etraf hala parlıyordu. "Sol!" Yeşil göz kendi kendine konuşurken şaşkınlıkla bana bakıyordu. "Melek yukarı çık geliyoruz." Melek şaşkınlıkla bana bakarken hızlıca yukarı fırladı. "Kalkabilecek misin?" başımı onaylarcasına salladığımda dişlerimi sıkıyordum. Demirlere tutunarak kalktığımda alnımdaki acı devam ediyordu. Elini belime atıp hızlıca merdivenlere ilerledik. Yukarı çıktığımızda herkes şaşkınlıkla bana bakıyordu. Ekibin badileri bana şok içinde bakıyordu. Betty koşarak bana doğru gelirken Yeşil göze şaşkınlıkla bakıyordu. "O nasıl Sol olabiliyor? Artemis olduğuna emindik." Yeşil gözün bakışları üzerimde geziyordu. "Expontia." inanamaz gibi bana baktı. "İmkansız. Hayır hayır! Yapamaz o, iki gücü kontrol edemez." yeşil göz derin nefes aldı. "İki değil, daha fazlası da var."
************
Herkes yavaş yavaş toparlanırken odama çekilmiş kendimi doğrudan yatağa atmıştım. Yorgundum. Aynada kendime bakmış ve alnımda Güneş işareti olduğunu görmüştüm. Fakat hemen kaybolmuştu. Acımda onunla beraber yok olmuştu. Saçlarımı sıkı bir at kuyruğu yapıp odamdan çıktım. Altımda etek gibi duran bol paçalı pantolon, üzerime de beyaz bir kazak giyinmiştim. Yemekhaneye geçip bizimkileri yanına yerleştim. Onların yanına oturmama şaşırmışlardı. "Hoş geldin." Doğan gülümseyerek bana bakarken tebessüme karşılık verdim. "Oturabilirim değil mi?" sorumla Afra kötü bana baktı. Onu kızdırmayı seviyordum. "Viata!" sırıtıp ona öpücük yolladığımda göz kırptı. O da benim gibi yeniydi ve buraya alışmaya başlamıştı. Doğan'la Kıvanç bizden iki hafta önce gelmişti. "Viata o nasıl bir şeydi ya! Parlıyordun resmen, ne oldu orada öyle?" dudaklarımı büzdüm. "Bilmiyorum. Palyaço beni görünce üzerime gelmeye başladı, sonra birden parlamaya başladım. Palyaço patlayıp yok oldu, sonra alnımda o iz belirdi." bu konuyla ilgili biraz daha konuşup tahmin yürütmüştük. Hepsi gücünü aldığım tanrıçanın simgesi olabileceğini söylemişti. Yeşil göz ve diğerleri bana hiç bir şekilde anlatmıyordu. Nasıl öğreneceğimi hiç bilmiyordum. O izin anlamını öğrenmem gerekiyordu, iz belirdiğinde Yeşil göz ve Betty bununla ilgili konuşmuştu ama ben o an kendimde değildim! Kahvaltımızı edip hep beraber spor salonuna ilerlediğimizde Azad başka bir eğitmenle dip dibeydi. Ardil dişlerin sıkarak karşı tarafa bakıyordu. Yeşil göz ise daha beterdi, patlamaya hazır bomba gibiydi, yeşil gözleri öfkeden koyulaşmıştı. Saldırıya hazırdı, karşıdaki eğitmenlerden birinin başı bana çevrildiğinde kaşları memnuniyetle havalandı. "Ve mükemmel kızımız da burada." Ne saçmalıyordu bu adam? Yeşil gözün öfkeden parlayan gözleri bana çevrilirken karşısındaki eğitmen acıyarak ona bakıyordu. "Ne oluyor burada?" sorumla Betty bana doğru adım attı. "Karşı ekip seni istiyor, seni almak için üs katlara şikayette bulunmuş. Eğer onaylarsan onlara geçeceksin ve ceza alacağız!" ne? Cidden mi? Eh bu iyiymiş, karşı ekip sırıtarak bana bakarken doğrudan gözlerimi onlara çevirdim. "Ne saçmalıyorsunuz?" diye gürlediğimde herkesin şaşkın bakışları bana dönerken öfkeyle onlara adımladım. Yeşil gözü sevmiyordum, birbirimize bayılıyor değildik ama o iyi bir badiydi. "Ne diye şikayet ettiniz onu?" sorduğum soruyla Yeşil göz öfkeyle nefes alıp cama ilerledi. "Onun sana üs dışı eğitim verdiğine dair." sabır dilendim. "Sizin gibi aptallar birde eğitmen olacaksınız öyle mi? Eğitmenime bayılmıyorum, fakat sizden on kat daha iyi! Yarışa girip, uyduruk laflarla büyüme çabası gösteren bir ekip? Ne kadar yazık, eğittiğiniz öğrencilere acıdım." karşı takımın eğitmeni bana adımladığında Doğan kolunu sertçe tutup önümde durmuştu. "Öğrencilerinizi ekibimize alabiliriz, zira böyle eğitmenleri varken eğitim almaları zor." Ardil sırıtırken Azad saldırıya hazır aç bir kurt gibi tetikteydi. Fakat pes etmediler. "Bak sana bir teklifim var. Öğrencilerimin kötü olduğuna eminsin ya. Onlarla dövüş. Eğer yenilirsen ekibime geçersin. Yenersen de bir aylık kodes cezası verirsiniz?" kabul edecekken Ardil'in itirazı hemen geldi. "Asla! Öğrencilerin yirmi yaşında ve yıllardır eğitim görüyor. Bu kız bir haftadır burada." ne yapacaktım? Ya üs ekipler şikayeti ciddiye alırsa? Yeşil göz ve ekip ceza alabilirdi ve bunun sebebi ben olurdum. Herkes vereceğim cevabı beklerken Yeşil göz eski haline dönmüş umursamaz bakışlarını takınmıştı. "Teklifini kabul ediyorum. Yenilirsem ekibine geçeceğim!"
Ve son... Bu bölüm daha çok ekibin arasındaki buzları eritmeye yönelikti. Karakterlerim sadık ve dost canlısı karaktere sahipler. Ve birazda inatçı! Hepsinin ayrı ayrı özelliği var, aklımda bir sürü fikir var fakat bu kitap benim için çok çok değerli aceleye getirmemeye çalışıyorum. Bu kitaptan olan beklentim nedeninin bilmediğim şekilde çoook yüksek. Umarım beklentilerim karşılanır. Başka bölümlerde görüşmek üzere!
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Gecenin Mührü (DÜZENLENİYOR)
Ciencia FicciónHayatını sokaklarda geçiren bir kız, metroda kalmaya karar verirse. Gözlerini kapatıp, açtığında kendini metro da değil de büyük bir askeri üssün odasında bulursa ne olur? Tanımadığı insanlanlar ona özel olduğunu söylerken kast ettikleri şey başk...