"OHA!?!" Gözlerimi araladığımda bütün ekip tepeme dikilmişti, kaşlarımı çatarak onlara bakarken neyin bu kadar tuhaf olduğunu sorguluyordum lakin karnımdaki hareketlilikle gözlerim aniden açıldı.
Kucağımdaki kafa yeşil göze aitti?
Ve biz salonda uyuyakalmıştık.
Herkesin rahatlıkla girebileceği ortak salonda.
Lanet olsun!
Yeşil göz başını kaldırıp ekibe sonra da gözlerini kocaman açmış bana baktı. "Defolun gidin odanıza, sabahın beşi ve kızı korkutuyorsunuz." Diye söylendi. Ardından başını tekrardan karnıma koydu. Bu rahatlıkta nereden geliyordu böyle?
"Viata kapat gözlerini uyu, şu zevzeklere uyma." Diye tısladı, delireceğim! Bu rahatlık ne ya?! Soğuk nevale umursamadan odasına çıkarken diğerleri inanamaz gibi bize bakmaya devam ediyordu.
Neye bu kadar fazla tepki verdiklerini anlamıyordum, Kıvanç ve Afra deli gibi öpüşüp birbirlerini sömürürken ben onlara böyle bakmış mıydım?
Tam olarak böyle bakmıştın Viata.
Onları boş verip yaklaşık dört saat daha uyumuştum, yeşil gözde ben kalkana kadar kalkmamıştı, gözlerimi açtığımda beni izlediğini fark etmiştim lakin sesimi çıkarmadan kalkıp odama gitmiş ve üzerime pileli bir etek ve bluz giyip aşağı inmiştim. Betty yani Diana güçlerini kullanabildiği için yemeği kısa yoldan o hazırlıyordu lakin iş toplamaya gelince yok oluyordu.
Kahvaltı etmiştik. Kahvaltı yeşil gözün ters bakışları yüzünden sessiz ve gergin geçmişti. Yeşil göz sinirli değildi lakin salonda uyuyakaldığımız ve diğerlerinin buna şaşırıp utandığım için daha fazla utanmamam için bu konuyu açtırmıyordu.
Odama çıkıp dolaba astığım mavi mini pileli kalp yaka büzgülü elbiseyi alıp üzerime geçirdim. Kolları dardı lakin omuz kısmı balon koldu. Krem rengi çizmeleri giyinip saçımı açık bıraktım. Hafif bir makyaj yapıp odamdan çıktığımda herkes koridora dökülmüştü. Erkekler her zamanki gibi sportifti, gömlek pantolondu lakin Betty sarı kısa sırt dekolteli, pileli kareli bir elbise giyinip kısa bot topuklu giyinmişti, saçlarını dağınık bir topuz yapıp güzel bir makyajla yüzüne renk vermişti, Afra ise yeşil dizlerine kadar gelen balon kol bir elbise giyinmişti. Sarı saçlarını örgü yapıp arkadan taç gibi bağlamıştı, o da benim gibi hafif bir makyaj yapmış, altına stiletto giymeyi tercih etmişti. Betty'in ısrarlarıyla önce şehirde gezip akşam bara gidecektik. Erkekler her ne kadar itiraz etse de! Yeşil göz üzerine siyah bir tişört, siyah kot ve siyah ceket giyinip saçlarımı dağınık bırakmış, siyah bir gözlükle kombini tamamlamıştı, Atalan yani soğuk nevalenin ondan çok bir farkı yoktu. O da kendini siyahların içine atmıştı, Ardil ise kahve bir ceket ve pantolon tercih etmişti. Azad'da turkuaz bir takım giyinmişti. Aybar ise sarı bir takım giyinmişti. Herkes arabalara dağılırken yeşil göz ve ben başka arabaya binmiştik. Hatırladığım kadarıyla Afra, Kıvanç, Betty ve Azad bir arabada, Aybar, Doğan, Ardil ve soğuk nevale bir arabaydı. Toplam üç araba yola koyulmuştuk, kendimi elbisenin içinde fazlasıyla tuhaf hissetmiştim, elbiseler bana göre değildi bende kendimi kot, tayt ve tişörtlerle rahat hissediyordum. Üstelik bu elbise fazlasıyla kısaydı! Her an herhangi bir yerimin açılmaması için çok uğraş vereceğimden emindim.
Kırk dakikalık bir yolculuğun sonunda şehre inmiştim, hepsi akşam olana kadar ne yapabileceğini bilmediği için kararı bana bırakmıştı. Bende sinema fikrini ortaya atmıştım, sinema salonuna defalarca gitmiştim lakin film uzldmek için hiç girmemiştim.
Düşünsene Viata, önceden uyumak için sinema salonunda yatarken şuan annen bir kraliçe ve sende vârisisin.
Büyük AVM'ye girip sinema salonunun bulunduğu kata çıktığımızda vizyondaki filmlere bakıyorduk. Badilerimiz bu tarz şeylerden anlamadığı için kararı öğrencilerine yani bize bırakmışlardı.
Doğan ve Aybar altımıza işeyeceğimizi ima ederek korku filmi seçmişti. Korku filmi fikriyle yeşil göze bakıp sırıttım. O ise yeşillerini devirdi.
Yeşil göz biletleri alıp ödemeyi yapıp yanımıza geldiğinde Afra ve Kıvanç mısır almaya gitmişti, bizde salona girip en arka koltuklara yerleştik. Yeşil göz sağ en köşeye ben onun yanına benim soluma da Ardil oturmuştu lakin yeşil göz onu kıskanıp benimle yer değiştirip beni en köşeye atmıştı. Ardil'in yanında soğuk nevaleyle Betty vardı, Kıvanç ve Afra mısırları bize verip diğer en köşeye yerleşmişti, Doğan ve Aybar ise hemen önümüzdeki koltuklara yan yana oturmuştu.
Film başladığında ben aynı dün geceki gibi pür dikkat filmi izlemeye koyuldum, özel ekipler uzun süredir başımıza bir şeyler geldiği için bizi serbest bırakmıştı, doğrusu tekrardan dünyaya dönüp şuan bir film izleme gerçeği tuhaf hissettiriyordu.
Filmin ilk bir saatini normal geçirirken birden ekrana fırlayan yaratık ve koltuğun altındaki ses sistemi yüzünden titremesiyle Betty çığlık atarak Azad'a, Afra Kıvanç'a sarıldı. Ben ise kıpırdamadan ekranı izlemeye devam ediyordum. Ekipteki diğer erkekler kıkırdarken kaşlarımı çatarak onlara döndüm, yeşil göz huysuz çocuk nidasıyla kollarını göğsünde birleştirmiş somurtarak filme bakıyordu.
Korkup ona sarılmadığım için mi böyle surat asıyordu, bir süre onu izleyip ekrana döndüğüm an canavar birinin kafasını koparıp çiğniyordu. Aniden çığlık atarak yeşil gözün üzerine yapıştım.
Lanet olsun o neydi öyle?
Film miydi gerçek miydi belli değildi, canavar kan ağzıyla ekrana koşarken üzerime geliyormuş gibi hissediyordum. İrkilip yeşil göze daha çok yapıştım. "Anasını sikeyim!" Doğan ve Aybar birbirlerine sarılarak yapışırken ben yeşil gözün üzerine çıkmıştım.
Ne?!
Ben yeşil gözün üzerine mi çıkmıştım?!
Ah Viata! Ah!
Gözlerine baktığımda zevkten dört köşeydi, koluna vurup kendimi koltuğa attım. O ise sırıtmaya devam ediyordu, "Adi sapık!" Diye tısladım. Aptal mısın kızım sen, korkmak senin neyine? Hadi korktun adamın üzerine çıkmak nedir?
Film bittiğinde saat altıya geliyordu, çıkıp yemek bölümüne geçmiş ve yemek yemiştik, utancımdan sesimi asla çıkarmıyor yeşil göze bakmayı kendime yasaklıyordum.
Betty'in ısrarıyla AVM'den çıkıp internetten Bar aramaya koyulmuştu.
Yarım saatlik bir araştırmanın sonunda arabalara dağılmıştık, bar fikri yüzünden yeşil göz fazlasıyla huysuzdu. "Hiç bir şey içiyorsun, duydun mu?" Dediğiyle kaşlarımı çatıp ona döndüm. Ne dediğini zannediyordu? Bana mı karışacaktı, izin vereceğimi kim söyledi ona?
"Ne saçmalıyorsun? Orada herkes eğlenirken ben boş boş oturacak mıyım?" Diye gürledim, öfkeli gözlerini bana çevirdi, şuan öfkelenmesi gereksizdi. Herkes eğleniyordu, bende eğlenecektim mal gibi bekleyecek halim yoktu.
"İyi, ne halt yersen ye!" Diye bağırdı.
Atalan'ın arabası durduğunda peşine hepimiz arabaları durdurduk.
Arabadan hırsla inip kapıyı sertçe kapatıp diğerlerinin yanına ilerledim, diğerleri öfkeli halimizi fark etmiş olsa da olayı uzatmamak için seslerini çıkarmamışlardı. Kapısında iki koruma olan bara girdiğimizde ağır alkol ve parfüm kokusu şimdiden burnuma ilişmişti. Yüzümü buruşturup boğuk müziğin geldiği büyük kapıya ilerledim. Diğerleri önden giderken benle yeşil göz en arkadaydık, en köşede olan boş masaya ilerleyip hepimiz yerleştiğimizde ben en uçtaydım. Deli gibi dans eden kızlar, kenarda birbirleriyle yiyişen çiftler, kafaya diken gençler, sarhoş olup saçmalayanlarla dolu bir mekan.
Betty umarım buradan sağ çıkabiliriz.
Soğuk nevale,
"Ben bize içecek bir şeyler almaya gidiyorum, şarap harici bir şey isteyen?" Diye sorduğunda ayağa kalktım. "Bende seninle geleceğim." Baş işaretiyle uzun bar tezgahına ilerledik, bar taburelerinden birine çıkıp soğuk nevalenin siparişini bekledim. "Sen istersen alkolsüz bir şeyler iç, çarpmasın sonra?" Dudak bükerek barmenin arkasında asılı olan panoya baktım, alkolsüz simli şampanya yazısını gösterince parmağımla panoyu gösterdim. "Simli şampanya alabilirim?" Başıyla onaylayıp barmene siparişi verdi. Barmen arka tarafa ilerlerken soğuk nevale gözlerini aniden telefona çekti, "Sen burada siparişleri bekle, ben geleceğim." Başımla onaylayıp çıkışa gidişini izledim, gözlerimi bizim masaya çevirdiğimde hepsi derin bir sohbete dalmıştı, işin tuhaf kısmı yeşil göz de bıkkınlıkla onlara bakarak bir şey anlatıyordu.
"Selam." Aniden yanı başımda beliren silüetle kaşlarım çatıldı, başımı hemen o silüetin sahibine çevirdim, üzerinde beyaz tişörtü olan kot giyen, kumral kahve gözlü yaklaşık yirmi yaşlarında olan biriydi. Gözleri bedenimde dolaşırken boş boş ona bakıyordum, birde bana uzattığı eline. Ardından gülümseyip elini çekti, "Anlaşıldı, yabani olan kızlardansın. Ya da sevgilisine düşkün olan mı demeliyim?" Diye sorduğunda bedenimi ona çevirip ayaklarımı boşlukta sallamaya başlayıp dik dik gözlerine baktım. "Ne demeye çalışıyorsun?" Omuz silkip hemen karşımdaki tabureye oturdu. "Daha demin ki sevgilindi. Ona değer verdiğin için beni tersliyorsun ama o seni burada böyle bir barda yalnız bırakacak kadar çok düşünüyor." Diye alay etti. Gözlerim aniden bize dik dik bakan yeşil göze çevrildi, kaşlarım meydan okurcasına kalktığında bana "yapma" dercesine bakıyordu. Sırıtıp önümdeki çocuğa döndüm. "Sevgilim değildi, arkadaşım." Gülümsemesi büyüdü, "Güzel. Duyduğum kadarıyla şampanya sipariş ettin. Sanırım daha önce alkollü bir şey içmedin?" Omuz silktim, doğruydu. Daha önce alkole dudak sürmemiştim, sadece kokusunu biliyordum. Bir insanın nefesinde nasıl durduğunu çok iyi bilirdim.
Barmenin ona uzattığı bardağı bana uzattı, içindeki kırmızı sıvıyı dudaklarıma doğrulttu, içmem ne kadar doğruydu bilmiyorum lakin içmek istediğim kesindi. Şeytan beni bu günaha itiyor ve içmem için zorluyordu. Çocuğun eli belimi kavradı, ardından bardağı dudaklarıma dayadı, dilimin ucundaki ekşi tatla yüzümü buruşturdum lakin içmekten kendimi alıkoyamadım.
Başım aniden ağrımaya başlarken devamını da istedim, bütün bardağı içirip geri çekildiğinde gözlerimi kısmış başımı bar tezgahına dayamış toparlanmaya çalışıyordum. Gözlerimi açıp başımı kaldırdığımda her şey daha netti, parmağım benden izinsiz havaya kalktı ve o sözler dudaklarımdan döküldü. "Barmen! Yolla bir tane daha koçum!"
Ayaz Pars Varis...
Kafaya dikti. Üçüncü bardağıydı, yanındaki herif her kimse fazlasıyla eğleniyordu.
Viata yaklaşık yarım saattir içecek bir şeyler almaya diye kalkıp o tezgaha gitmiş yanındaki herifin ona içki içirmesine izin verip onunla sohbete girmişti.
Çocuk elini Viata'ya uzatıp onu kaldırdı, Viata dengesini sağlayamazken çocuğa sıkı sıkı tutundu, yakınlığı dişlerimi sıkmama neden olurken çocuk ellerini onun beline yerleştirmiş sağa sola sallayarak dans ediyordu. Viata ise ayakta durmanın etkisinden hala çıkamamıştı. Azad, "Eğer sana gerçekten değer veriyor olsaydı şuan senin yanında olurdu." Deyip aklımı çelmiş, ona giden yolların kapanmasına neden olmuştu.
O orada eğlenirken ben burada hırstan dört köşe olmuş o çocuğu tenhada sıkıştırıp nasıl döveceğimin planını yapıyordum.
Birden çocuk onu iyice kavradı, gözlerini açlıkla Viata'nın üzerinde gezdirdi, ayağa kalkacakken çocuk Viata'yı çekiştirerek otele çıkan kapıya çekiyordu. Ben kalkana kadar o çoktan o kapıdan girmişti, kalabalığın arasından geçerek kapıyı açtım lakin gördüğüm şey asla beklemediğim şeydi. Viata kahkaha atarak yerde iki büklüm olmuş çocuğa bakıyordu, "Beni içki içip anında sarhoş olup yararlanabileceğin biri mi sandın lan? Allah'ın gerzeği, sevgilim var lan benim, hem onun yeşil yeşil gözleri varken sen kimsin? Hödük!" Diyerek bana döndüğünde bedeni bana çarpmıştı, yeşil gözleri olan sevgilim mi demişti? Yüzümde aniden sıcacık bir tebessüm belirdi, parmağını havaya kaldırdı, "Aa yeşil yeşil bakan sevgilim gelmiş. Of ne yakışıklı adamsın sen ya!" Diye bağırdığında gülmeye başladım, başımı sallayarak belini kavradım, deli kızım beni uğraştırmadan duramayacaktı. Bar kapısını açıp içeri girdiğimizde içeceklerimizi alıp masaya ilerledik, Viata sarhoş olmanın etkisiyle bir şeyler diyordu, doğrusu saçmalıyor aylak aylak hareket ediyordu. İçecekleri masaya koyduğumda Viata içkilerden birine uzandı ama hemen durdurdum, mavi gözleriyle kötü kötü bana bakmaya başladığında gülümsedim, "İç hadi. Ben varken kim ilişebilecek sana?" Otuz iki diş sergileyip tepsideki içkiye uzanıp kafaya diktiği an tutup kadehi aldım, "Yuh be kızım, o kadar da değil!" Masadakiler Viata'ya gülerken Afra ve Diana kalkıp dans pistine ilerledi, onların peşine Azad ve Kıvanç'ta kalkıp gitti. Masada Ardil, Aybar ve Doğan kalmıştı, Atalan hala telefon görüşmesi yapıyordu. "Ne ya?! Bırak içicem! Hödük herif, valla kaşınma seni de o adam gibi benzetirim." Diye bağırdığında kaşlarımı hayretle kaldırdım, "Nasıl olacak o iş?" Kadehi kapıp içmeye devam etti, cevap vermeye tenezzül etmeden içmeye devam ediyordu.
Yarım saatlik bir uğraşın sonunda tuvalete gitmişti lakin o gideli on dakikadan fazla olmuştu.
Kalkıp tuvaletlerin bulunduğu tarafa ilerledim, ince koridorda ilerleyip kızlar tuvaletinin önünde durdum, duyduğum öğürtüyle kapıyı tıkladım. "Viata, iyi misin?" Kapıyı ittiğimde Viata kabinin içindeki klozete eğilmiş kusuyordu, hızla yanına gidip çöktüm, kusmaya devam ederken nefes nefeseydi. Sifonu çekip elini yüzünü yıkadıktan sonra tuvaletten çıktık, kolumu sıkıca tutarken sarhoşluğun etkisiyle beni durdurup duvara itti, "Şimdi, ben uyicam. Dimi? Uyandığımda bugünle ilgili hiç bir şey hatırlamayacağım?" Başımla onayladım, elleri üzerimdeydi, duvarla arasında kalmış mavi gözlerine bakıyordum, hayatımda gördüğüm hem en koyu gözlere sahipti. Maviyi aşıyor, laciverte kaçıyordu, uzaktan bakıldığında siyah gibi gözüken gözleri masmaviydi. Mavi rengi onun gözlerini görseydi kendinden utanırdı. "O zaman şöyle yapalım." Dedi ve yüzünü yüzüme yaklaştırdı, dudakları dudaklarımı kavradığında inanamaz gibi ona bakıyordum.
Viata, beni öpüyordu.
Merhemim dediğim, aşkın tanımını o saydığım kadın şuan beni öpüyordu.
Onu öpen taraf ben olmuştum, daha önce hiç karşılık vermemişti lakin itiraz da etmemişti. Şimdi ise öpen taraf oydu, ilk defa ikimizde birden birbirimizin öpüşüne karşılık verirken elim belini kavradı.
Sıcacık dudakları dudaklarımı okşarken birden çalan müzikle geri çekildi.
"O gözler o kaşlar bal gibi dudaklaaaaaar!
Yetişsin birisi, kalbim duracak şimdiiiiii!
Doktor yazma reçete, benim ilacım sende!"
Deli gibi bağırırken kahkaha atmaya başladım, o ise sarhoşluğundan ödün vermiyor şarkıya eşlik ediyordu.
"Oha kızın gözlere bak!" Duyduğum sesle kaşlarım aniden çatıldı, Viata'ya hayranlıkla bakan genç grupla bütün öfkem yerini aldı, çocuk sarhoştu ve ayakta durmayı bile beceremiyordu. Viata'ya adımlarken çocuğun koluna yapıştım, "Hayırdır, ne bu cesaret?" Çocuk bir an durup beni süzdü, eğer şuan çekilip gitmezlerse burayı dağıtacağım kesindi.
"Vaay, artiste bak sen, o silikon kaslara mı güveniyorsun?" Silikon mu demişti o bana? Gülüp hızla yüzüne yumruğu geçirdim, yere yapışırken arkadaşları üzerime geldi lakin onlara da aynı şekilde yumrukla karşılık verip hepsini yere serdim.
Kalkıp bana yumruk atacakken onun kolunu Doğan tutmuştu, omzunu dostça sıvazladı, "O biraz zor." Deyip, diğer eliyle yumruğu yapıştırdı, çocuğun kaşı açılırken diğerleri ise korkudan gelemiyordu. "Ekibe söyle hazırlasındılar." Başıyla onaylayıp diğer tarafa döndüğünde arkama döndüm, karşılaştığım görüntü yüzümde sıcacık bir tebessüme yer verdi. Viata duvarın dibine çökmüş uyuyordu, hızla kucağıma alıp mekandan çıktım.
Bar maceramız buraya kadardı.
Bugünün en güzel anısı beni öpmesiydi, Viata çekingen bir kızdı, doğrusu bana karşı çekingendi lakin sarhoşluğu ona cesaret vermişti ve o da cesaret edemeyip yapmak istediği şeyi yapmıştı. Beni öpmüştü.
Küçük kalbi beni derinden bu kadar etkilerken onunla ne yapacağımı bilmiyordum.
Onun kalbi bana gelen en büyük armağandı belki de.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Gecenin Mührü (DÜZENLENİYOR)
Science-FictionHayatını sokaklarda geçiren bir kız, metroda kalmaya karar verirse. Gözlerini kapatıp, açtığında kendini metro da değil de büyük bir askeri üssün odasında bulursa ne olur? Tanımadığı insanlanlar ona özel olduğunu söylerken kast ettikleri şey başk...