Bölüm 56 Tanrıçalar

746 55 14
                                    

Devrimler önemli bir olayla başlayıp o önemli olayın sonlandığı zaman dilimine denir derler.
Ve biz şuan yeni bir devrim yaratıyorduk.
Kendimi üstün görmüyordum, lakin yaşadıklarım, duyduklarım, duyumsadıklarım, gördüklerim ve hissettiklerim.
Bunlar benim yeni devrimim için yeterli olan faktörlerdi, fazlasıyla yeterli.

Sevdiğin adamla, evlendiğin adamla, çocuklarının babası olan adamla, her gece aynı yastığa baş koyduğun adamla, aşkını haykırdığın adamla birleştiğin zaman imkansız olabilir misin?
İşte, ben olabiliyorum.
Beni farklı kılan buydu.
Ayaz'ın içinde bir çok güçlü tanrı vardı, benim içimdeyse ana tanrıçalar, bütün bunların birlikteliği.
Geceyle güneşin.
Zekayla stratejinin.
Doğayla dayanıklılığın.
Ateş ve suyun.
Bu imkansızlar bir araya geldiği an kıyamet kopabilirdi ve biz şuan onu yapıyorduk, kıyameti koparıyorduk.

Kurduğumuz güç bariyeri giderek büyüdü, bütün canavarları püskürttü, süpürge misali süpürülen yaratıkların bazıları ezilerek haykırırken bazıları karşı koymaya çalışıyordu. Ayaz bana destek olmaya devam ederken gözlerim yeterince kararmıştı, önümü göremiyordum. İçimdeki boşluk büyürken tek hissettiğim onun eliydi.
"Viata?" Adeta melodi gibi çıkan sesiyle ismimi mırıldandı, kafamı kaldırdığım an görüntü biraz daha netleşti. Giderek kendime gelirken derin nefes aldım, gözleri endişeyle bana bakarken kırık bir tebessüm dudaklarımda yer edindi, amacı sadece onun telaşlanmasını, içindeki endişeyi bir nebze kırmaktı.

"İyiyim." Diye mırıldandım doğrulurken, eli hala belimi sarıyordu. Kendimi ona yasladığımda gözlerimi kapatarak ona sığındım.
Ah bu his çok güzeldi, o hep sıcacıktı.
"Keşke hep sarsan beni böyle, her şeye, herkese karşı."
Gülerek saçlarımı okşadı.
"Sen izin versen ben zaten seni saracağım her şeye herkese karşı." O kadar çok istiyordum ki şuan kendi evimizde tek derdimin Aleda ve Atlas olmasını.
O kadar çok istiyordum ki geceleri yine uykusuz kalmayı.
Şu anı yaşamaktansa saatlerce uykusuz kalabilirdim ve asla şikayet etmezdim.

Yeter ki o ana dönebileyim.
"Bahçeye çıkalım." Diye mırıldandım, başıyla onayladığında ondan destek alarak yukarı çıktık, Cassandra, Flora ve Hekate peşimizden gelirken sarayı saran büyük bariyerin dışındaki yüzlerce yaratık gözlerimin dehşetle açılmasına neden oldu. Hepsi gürültüyle bariyeri yumruklarken bariyerin kırılmak üzere olduğu fark ettim.
"Ateş vârisi, eğer Demeter'i aktifleştirebilirsen onları bir süre oyalayabiliriz." Flora mırıldanırken başımla onayladım, ikimizde bir adım öne ilerlediğimizde Flora zarifçe elini kaldırdı, arkasındaki ormandan yükselen sarmaşıklar hepsini bir bir sararken ellerimi havaya kaldırdım.
"Demeter, bana doğaanayı bağışla." Diye mırıldanıp elimi yere doğru indirerek bariyerin dışına büyük bir çukur açtım, içinden çıkan sarmaşıklar yaratıkları bir bir içine çekerken kimisi kaçmaya çalışıyor ama sarmaşıklar onları sıkıca tutarak çukura çekiyordu.

Neredeyse hepsi çukurun içine girdiğinde elimi serbest bıraktım, çukur kapandığında Flora hafifçe gülümsedi, ben ise yorgunca gözlerimi kırpıştırdım. Kanım çekiliyordu, ayakta zor duruyordum, dizlerim titrememek için savaş veriyordu, bu savaş ne kadar devam edecekti bilmiyorum lakin ben böyle olmaya devam ettiğim müddetçe bu savaşın sonunu görebilir miyim bilmiyorum.
Viata, sadece saçmalıyorsun.
Umarım.

Bu savaşın sonunu görmek, zafer kadehi kaldırmak o kadar çok istiyordum ki.

Bir kaç dakika içinde portaldan yeni yaratıklar girmeye başladı, bıkkınca nefes alırken Hesperidler onlarla savaşmaya başlamıştı. Bu onları biraz oyalardı.
Yani sanırım.
"İçeri girelim, yeni bir planlama yapmamız gerekiyor." Diye söylenirken çoktan arkamı dönmüş, saraya ilerlemiştim.
Bu böyle olmayacaktı, burayı temizlemek imkansızdı, çünkü biz onları yok ettikçe onlar çoğalıyordu.

Gecenin Mührü (DÜZENLENİYOR)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin