Bölüm 40 Canımın Canı

1K 78 3
                                    

Oy vermeyi unutmayın güzellerim..

Hayat benden sürekli bir şeyler almıştı, hiç bir zaman kazanan taraf olmayı beceremedi. Hayata giriş şeklim fazlasıyla felaketti.
Gömülmem.
Hayatta kalabilmeyi başarabilmem.
Yurda alınmamam.
Yurttan atılmam.
Affedersiniz, siz hala nasıl hayatta kaldığımı bilmiyorsunuz?
Demeter'in bana hediye ettiği doğa ve yaşam gücüyle elbette, her ne kadar doğayla ilgili çok fazla gücüm olmasa da , büyük bir bağlantı kuramasam da doğa beni tanıyordu. Ve beni gömüldüğüm o çukurdan yukarı itmişti.
Yurttan atılmamın sebebi ise birinin bana kurduğu kumpastı.
Kim olduğunu hala öğrenmesem de öğrenmek gibi bir niyetim de yoktu.
Hayat benden çok şey almıştı lakin bana birini vermişti. Evim, yuvam, nefesim olan bir adam vermişti.
Hayat bana sadece bir kez istisna göstermiş ve tüm zorluklara el ele tutarak, birbirimize destek olarak göğüs gerebileceğimiz birini vermişti.
Hayatın bana en büyük ödülü buydu.
En büyük kefaret.

Haftalar Sonra..

"Sevgilim."
"Bebeğim."
"Aşkım."
"Güzelim." Dayanamayıp yanımdaki yastığı doğrudan Azad'ın suratına fırlattım, o daha kendine gelemeden bir diğerini Betty'e attım. İkisi de suratına çarpan yastıkla büyük bir öfkeyle bana döndü.
"Sovgolom, aşkom, boboğom, gozolom! Siz hayatımda gördüğüm en iğrenç çiftsiniz, ne bu vıcıklık ya!" Diye adeta ciyaklarken bahçeden çıkan Ayaz doğrudan yanıma oturup yanaklarımı sıktı. "Ağzını şöyle yapma. Yerim." Gözlerimi devirip arkama yaslandım.
Kollarımı göğsümde toplamış etrafı süzüyordum, evdeki herkes çiftleştiği için evde pek durmak istemiyordum.
Aybar ve Asena favori çiftimdi, işlerini sessiz hallediyordular.
En azından gözüm kirlenmiyor!
Dün gece bizim için fazlasıyla yorgun geçmişti, sabah zorla erken kalkıp kahvaltı yapmış ardından tekrar uyumuştuk. Diğerleri, saf bizim cilveleştiğimizi zannediyordu oysa biz horul horul uyuyorduk.
Doğrusu bu durumda saf olan taraf biz oluyoruz.
"Doğan nerede?" Sorumla Aybar başını telefondan kaldırdı, Asena kucağında onu izlerken o telefonla uğraşıyordu. "Bahçede kahve içiyordu en son." Onaylarcasına bir kaç mırıltı çıkardım.
"O adam, öldü mü?" Ani sorduğum soruyla herkesin başı bana çevrildi, hepsi dona kalırken Ayaz'ın kasıldığını hissettim.
"Hangi adam?" Anlamamazlıktan gelirken kilimde gezen dalgın bakışlarımı gözlerine çevirdim, beni aptal mı zannediyordu?
"Öldü. Hak ettiği gibi."
Öldü.
Bedenimi çamurlayan, beni lekeleyen adam ölmüştü. Lakin ne faydası vardı? Ölmemesi gerekiyordu, acı çekmesi gerekiyordu, ölmek için yalvarması, ama asla ölüme ulaşamaması gerekiyordu.
O ölünce ben o geceyi yaşamamamış olmuyordum, bu olayı her ne kadar sürekli dile getirmesem de bende bıraktığı iz çok derindi.
O benim çocukluğumun katiliydi.
Dışa ne kadar vurmasam da ölmüştüm, o gece ölmüştüm ben.
Siz benim bu olayı hafife aldığımı, unuttuğumu düşünüyorsunuz lakin öyle değil.
Ben o geceyi ne bugün, ne de yarın unutacaktım.
"Çocuktum. Ne yaşadığımı anlayamamıştım. Büyüdükçe öğrendim ne olduğunu." Fısıltımla Ayaz ayağa kalktı, salondan çıkarken koltuktaki boşluğa bakıyordum.
"Senin bir suçun yok, o yaşadığın bu durumu kabullenemiyor. Hep kendini suçlu hissediyor özellikle de sana tekrardan saldırdığı gece..." Ardil aniden susarken kafamı kaldırdım, benim saldırıya uğradığım gece ne? Ne diyecekti, Ayaz ne yapmıştı? Israrcı gözlerim üzerinde dikiliyken söyleyip söylememek arasında kalmıştı. "Farkında olamayacağın bir şey değil, bildiğimiz Pars öfkelendi, sağı solu tekmeledi kendini hırpaladı." Yanaklarımı şişirip ayağa kalktım, Ayaz'ın peşine bahçeye girdim, havuzun kenarındaki koltukta sigara içiyordu.
Beni fark edince sigarayı mermer zemine atıp ayağıyla ezdi, yanına gidip dizinin üzerine yan bir şekilde oturdum başımı göğsüne yasladım, burnunu saçlarımın arasına daldırdı.
"Sen hatırlayınca, o anı aklına getirince ben nasıl ölüyorum biliyor musun? Her yeri yıkmak, parçalamak istiyorum." Boynuna sıcak bir buse kondurdum, tam nabzının üzerine.
"Yeter bu kadar acı. Ben zaten kahrolurken sende kendini kahrediyorsun ve ben daha çok kötü oluyorum! İyi ol. Sen iyi ol ki beni de iyileştir, hem ne demiştim ben sana?" Sorumla gözleri gözlerime çevrildi, yeşilleri büyük bir merakla bana bakıyordu, dudaklarımı aralayıp şarkımızın bize ait olan kısmını fısıldadım.
"Ben aşkı böyle bildim, gel merhem ol yarama."
Saklamaya çalıştığı tebessümle bana baktı, başını boyun girintime gömdü.
"Her şeyim." Diye fısıldadı.
Bir süre daha orada oturup sohbet ettik, ikimizin de morali yerine geldiğinde içeri girdik. Doğan, Atalan, Aybar ve Ardil dışarı çıkmıştı. Betty ve Azad yemek hazırlarken Asena ve Kıvanç telefonuyla uğraşıyordu. Betty masaya elindeki tabakları yerleştirdi, ardından sıcak yemekleri getirdi, elini beline koyup masayı inceledi, birden gelen devrilme sesiyle yer yerinden oynarken Asena korkuyla çığlık atarak ayağa kalktı, Kıvanç ayağa fırlayıp kollarını Asena'ya yerleştirip onu tuttu, aynı çığlığı bende atarken Betty masaya tutunmuştu, Azad büyük bir dehşetle salona giriş yaparken yukarıdan gelen koşma sesi doğrudan Ayaz'dan geliyordu. Yukarıdan ismimi seslendiğini duyarken ikinci bir devrilmeyle yer daha çok sarsıldı, korkuyla bağırırken tutunacak bir yer arıyordum, deprem mi olmuştu?!
Deprem olsaydı ev sallanırdı.
Yine mi bir yaratık gelmişti?
Belki de depremdi.
Ya da sokakta bir şey mi devrildi?
Kaza olmuş olabilir miydi?
Aklımdaki fikirler üst üste binerken yine sarsıldık, kapının açılma sesiyle içeri giren kişi beni şoka sokmaya yetmişti.
Şaşkınlıkla kapıya bakakalırken etrafa yayılan tuhaf kokuyla yüzümü buruşturdum, gözlerim kapanıp kapanmamak arasında kalırken Asena'nın bedeni koltuğa yığıldı. Kıvanç yere devrilirken zorlanarak ayakta duruyordum.Betty yere yığıldı, Azad zorlanarak duvara tutunurken ben büyük bir öfkeyle kapıdaki bedene bakıyordum.
"Afra! Ne yapmaya çalışıyorsun? Bu kadar mı gözün karardı?"
Yüzünde iğrenç bir gülümseme vardı, kinaye ve alay dolu bakışları doğrudan üzerimde geziniyordu.
"Aptal! Sizi gerçekten sevdiğimi, sana kırıldığımı mı düşünüyorsun? Sence ben, sizinle gerçekten arkadaş mıydım?"
Dizlerimin üzerine çöktüm, hırıltılı nefes almaya başlamıştım. Ne halt yiyordu bu kız, neyi kast ediyordu?
Afra onun bizimle hiç arkadaş olmadığını söylemişti, demek ki aklında bir şey vardı.
Bu değişkenliğinin altında illa ki bir neden vardı.
Kusura bakmayın ama ben bu hikayenin saf kızı değilim! O yolları atlatalı çok oldu.
"Amacın neydi? Ne istiyordun bizden." Hırıltıyla konuşurken boğazıma oturan yumru konuşmamı engelliyordu, yavaş adımlarla bana ilerledi. Gözlerinde düşünce vardı, çok karmaşıktı çözemiyordum, yaydığı gaz düşünmemi engelliyordu!
"Emin olmayı. Annen Ares'i öldürdü, fakat o sırada sen onun karnındaydın. Annenin anlattığına bakıldığı süreçte mühür seninle alakalı olmuyordu."
Devam etti.
"Mühür seninle ilgili bir şey değildi." Kaşlarım çatıldı, mührün benimle bir alakası vardı çünkü o kadar yaratık bana boşuna musallat olmamıştı.
"Annen Ares'i öldürdüğü an mühür daha güçlü birine geçmeliydi o an, annen çok yorgun olduğu için mührün özelliği annene geçemezdi. Mühür anneni reddetti. Lakin mührün tutanabileceği gerçek bir güç vardı, sen vardın. Hem Expontia özelliğin vardı hem de bebektin, annenden bin kat daha güçlüydün.
Mührün senle bir alakası yok çünkü mühür sensin!"
Karanlık.
Karanlık her yanımı sarıp sarmaladı, aynı sevgilimin sıcak kollarının beni sardığı gibi.
Duyduklarım idrak olamazken, sindiremezken bilincim bana ihanet etti. Gözlerim karardı.
Ve ben bugün hayatımın en büyük gerçekleriyle yüzleşiyordum.
****
"Viata!"
"Aç gözlerini hadi!"
Göz kapaklarım yanma hissiyle aralanırken tam tepedeki beyaz ışık doğrudan gözüme vuruyordu, gözlerimi kırpıştırarak açtığımda ellerimi hareket ettirmeye çalıştım, lakin hissettiğim metallerle yüzümü buruşturdum, gözlerimi tamamen açtığımda bir çift yeşil göz yalvararak bana bakıyordu, sağ omzuma düşen başımı zorlanarak kaldırdım. Boynumu sağa sola yatırıp ağrısının dinmesini bekledim.
Gözlerimi bulunduğumuz kapkaranlık odada gezdirdiğimde kendime iyice gelmiş, ne olduğunu idrak etmiştim.
Afra eve yaydığı gazla hepimizi bayıltıp buraya getirmişti, duvarlara bakılacak olursa burası bir mağaraydı. Hepimiz prangalara bağlanmıştık. Asena ağlıyor, Betty ve Azad zincirleri zorluyor, Kıvanç ise durumun öfkesiyle bağırıp duruyordu. Karşımdaki yosun yeşili gözler ise doğrudan bana bakıyordu, ağzımdaki acı tatla öksürmemle hepsinin bakışları bana çevrildi.
"İyisin?" Kıvanç'ın sorusunu başımla onayladım, Afra'nın dedikleri bir bir zihnimde dolanırken kaşlarım çatıldı. Bana mührün ben olduğumu söylemişti. Bu mümkün müydü?
"Afra bana mührün ben olduğumu söyledi." Aniden dilimden dökülen şeyle hepsi şok içinde bana baktı, hepsi hayretle bana bakarken yeşil göz kaşlarını çatmıştı. Ardından Afra'nın bana dediklerini bir bir anlatmaya başladım.
"Annem Ares'i öldürdüğünde mührün birine geçmesi gerekiyormuş, mühür güce çekildiği için ve annem de çok yorgun olduğu için mührün bütün özellikleri bana geçmiş." Anlatırken bile bir mantık aramaya çalışıyordum.
Mühür nasıl ben olabilirdim, mühür dedikleri şey bir iz, bir taş olabilirdi lakin ben olamazdım.
Hem olsam bile yaratıklar nasıl ulaşacaktı?
Afra mühür ben olduğum için mi bize yaklaşıyordu yoksa?
"Emin olamayız." Yeşil gözün ifadesiz sesiyle derin nefes aldım, tavandaki beyaz ışık hariç bizi aydınlatan bir şey yoktu, kapı veya bir çıkış görünmüyordu.
Yeşil göz Zeus ve Atlas'ın özelliğini taşıyordu. Zeus güçken, Atlas dayanıklılıktı. Gazın ona etki etmemesi gerekirdi, ayrıca bu zincirleri kolayca kırılabilmesi gerekirdi.
Rüya sarayında zindandayken zincirleri kolay bir şekilde kırmıştı. Kaşlarım çatılırken onun gözleri doğrudan gözlerimdeydi, neyi kavramaya çalıştığını anlamaya çalışıyordu.
"Güçlerini neden kullanmıyorsun? Normalde o gaza yenik düşmemen, şuan bu zincirleri kırman gerekirdi." Kaşlarımı çatarak söylediğim şeyle zincirlere baktı. Ardından bana döndü.
"Siz bilincinizi kaybettiğinizde yukarıdaydım, her ne kadar gaz beni fazla etkilemese de gözlerim kararmaya başlamıştı çünkü gaz çok kuvvetliydi. Aşağı indiğimde bir kaç Succubus'un sizi götürdüğünü gördüm, müdahale ettim lakin gaz iliklerime kadar dolmuştu. Bilincimi tamamen kaybettim, şuan hiç birimiz güçlerimizi kullanamıyoruz çünkü o şey bizi fazlasıyla yorgun düşürdü. Güçlerim olabilir lakin benim de sınırım var ve Afra o sınırı geçti." Öfkeyle dediği şeyle prangaların zincirlerine biraz daha asıldım, lakin bileklerimi acıtmak harici bir şey yapmıyordu. Gelen topuklu ayakkabı sesiyle dişlerimi sıktım, içeri giren Afra, herkesin öldürücü bakışlarına maruz kalmıştı.
"Hepiniz uyanmışsınız. Desenize sizinle bayağı eğleneceğim." Yapay bir şekilde gülümseyip kahkaha attım. Bizimle eğleneceğini zannediyordu, eğer onun dediği gibi mühür bensem, onunla fazlasıyla eğlenecektim.
"Tatlım kendini kandırıyorsun. Buradaki kimse sana oyuncak olmaz, sen varken bize oyuncak olmak düşmez. Senin gibi basit, güç peşinde koşan bir kız?" Yüzümü buruşturdum.
"Zavallı."
Gülümseyen yüzü soldu, yerini öfke kapladı, bana ilerleyecekken durdu. Betty'e ilerleyerek saçını kavramak için yeltendi lakin Betty oturduğu yerde zıplayarak kasığına çok sert bir şekilde vurdu, Afra dizinin üzerine çökerken öfkeyle kalkıp yerde duran Betty'e tekme savurdu, fakat Betty ayağıyla onu geri ittirdi, Afra bu sefer onun saçına asılıp Betty'in ona vurduğu gibi kasığına çok sert bir şekilde vurdu. Sertçe art arda vururken Betty'in çığlığı bütün mağarada yankılanıyordu, öfkeyle ayağa kalkarken prangaları çekiştiriyordum. "Bana gelsene! Cesaretin varsa aynısını bana da yapsana!" Diye bağırdım, boğazım acırken Afra saçlarını geriye savurarak ayağa kalktı.
Betty bağırarak ağlarken bacaklarını karnına kadar çekmiş, cenin pozisyonunda yere uzanıyordu. Ona yapmamalıydı, hayır hayır ona yapmamalıydı. Azad öfkeyle gürlerken Afra fazlasıyla keyif alıyordu.
Benim yüzümdendi.
Bu lanet mühür içindi her şey.
"Şimdi, boş zırvalıkları kes ve beni dinle. Bana mühür için güç vereceksin, bunun nasıl olduğunu bilmiyorum fakat öğreneceğim. Ben öğrenene kadar burada duracaksınız. Bana her karşı çıktığında bu odada birinin daha canı yanacak." Önümde durduğunda prangalara biraz daha asıldım, göğsüm göğsüne değerken hızlı nefesim göğsümü delip geçiyordu. "Ne yaparsan yap sana o mührü vermeyeceğim. Senin kazanmana izin vermeyeceğim." Diye fısıldadım nefretle. Betty'in çığlıkları bana eşlik ederken. Saçıma asıldı, zıplayarak prangaları gerdirip karnına tekme attım, dirseğimle eğilen yüzüne vurup yüzüne olabildiğince sert bir şekilde tekme attım. Çığlığıyla bana adım atacakken saçını tuttum, zincir beni çekistirdikce onun da saçını çekiştiriyordu. Tırnaklarımı onu öldürmek istercesine saç diplerine bastırırken tırnaklarımı derisine batırarak yüzüne yol oldum. Tırnaklarım teninde derin izler oluştururken beni sertçe geri itti, kanayan yüzünü tutarken hızla odadan çıktı. Haykırarak dizlerimin üzerine çökerken gözlerim Betty'in üzerindeydi, hala kıvranıyordu. Altındaki açık mavi eteği kaplayan kan bizi dehşete düşürürken o hala yerde kıvranıyordu. Sakinleşirken derin nefeslerini işittim.
"İyiyim. Ah... Biraz, biraz daha dayanabilirim... Ah!" Canı yanarken öfkeyle zincirlere asıldım, Azad delirmiş bir şekilde demirlere asılırken Ayaz çaresizce etrafa bakıyordu, yalvaran gözleri gözlerimde dolanırken başımı "bilmiyorum" dercesine salladım, ne yapacağımı buradan nasıl çıkacağımı bilmiyordum. Kıvanç sessizce olduğu yere sinerken gözleri doluydu.
"Lanet olsun! Seni öldüreceğim!" Afra'nın bağırışıyla tekrardan buraya geldiğini anlamıştım. İçeri büyük bir öfkeyle girdiğinde elinde bıçak vardı. Korkuyla ona bakarken bıçağı boğazıma dayadı, duvara yapışırken yere düşmek üzereydim, tenime değen soğuk metalle irkilirken hareket edemiyordum. Kan dolu yüzüyle bana bakarken yüzünde şeytani bir gülümseme belirdi, ardından geri çekildi. Arkasındaki Ayaz'ı işaret ettiğinde ikimizin de kaşları çatıldı. Ona doğru ilerlediğinde öfkeyle bağırdım, ona zarar verecekti! Hayır hayır zarar görecekti. "Afra seni öldürürüm! Seni yeminim olsun ki öldürürüm!" Ayaz hırlayarak ayağa kalkıp üzerine eğildi, dişlerini öfkeyle sıkıyordu. Bakışları da öfkeli hali kadar ürkünçtü. "Beni dinle, çocukça hırsların umurumda değil, bana zarar vermen? İnan o da hiç umurumda değil. Ama buradan bir kişinin daha bir telini çeksen seni bu mağaranın bin kat dibine gömerim. Leşini bulamazlar." Ürkünç sesiyle Afra ellerini iki yana açtı, birden attığı çığlıkla beliren kanatları ve parçalanan kıyafetlerinin yerini alan kanlı elbise beni şoka sokmuştu.
Afra bir Succubus'tu!
Kanatlarıyla havalanan minik bıçaklar Ayaz'ın etrafında uçuşurken Ayaz'ın alay dolu kahkahası mağarada yankılandı.
Bu bir çağırıydı.
Bu kahkaha büyük bir tehlikenin habercisiydi.
"Senin gibi bir kızın böyle bir iblis olduğuna asla şaşırmıyorum. Ahmak iblis." Sakin sesiyle Afra daha deli olurken minik bıçaklar Ayaz'ın üzerine gitti, verdiği hasarlarlar vücudundaki çiziklerden ötesi değildi.
Korkuyla Ayaz'a bakarken o oldukça rahat bir şekilde Afra'ya bakıyordu, canı fazla yanmamıştı. Afra Ayaz'ın karnına defalarca tekme atarken gözlerim korkuyla büyüdü, merhemime yara oluyordu.
"Afra!" Öfkeyle bağırırken kimseden çıt çıkmıyordu.
Afra'nın büyük uğraşları ve benim verdiğim sancılı dakikalar sonucu Ayaz'ın heybetli bedeni diz çökmüştü. Diz çöküşüyle korku dolu bir çığlık dudaklarım arasından firar etti. Atlas bir şekilde ona yardım ediyordu lakin hala güçsüzdü, bileklerim prangaları çekiştirmekten morarmıştı.
Onun canı yanarken ben ölüyordum.
Canımın canını yakıyorlardı.
Ayaz'a elindeki bıçağı saplamak için kaldırdığı an zincirlerden gelen "tık" sesiyle bileklerimdeki zincirler yere düştü, koşarak Ayaz'ın üzerine siper olurken yeşil gözleri korkuyla açılmıştı, sırtımda hissettiğim bedenime yabancı soğuk metale bir sızı ve ona eşlik eden acıyla yeni bir çığlık dudaklarım arasına yer edindi.
Bunu gerçekten yaptın mı Viata?
Yaptım. Ona zarar gelmemesi için her şeyi yaparım.
O benim canımdı.
Canımın canının yanmasına dayanamazdım, ikinci bir ayrılığa gücüm yetmezdi.

Bitti..
Ben mazoşist olduğuma inanıyorum.
Bu tarz sahneleri yazarkenki halimi görseniz beni bir damla suda boğarsınız sanırım çünkü ben kalkıp zıplaya zıplaya oynayacak durumda oluyorum.
Eğer ben duygusal bir sahne yaşıyorsam muhtemelen o an üzgünümdür xjcnjcbx
Tuhaf bir döndü içerisindeyim.
Neyse
Bölümü nasıl buldunuz?
Viata'nın mühür olma konusundaki fikirleriniz peki?
Viata ve Ayaz hakkında düşünceleriniz?
Afra hakkındaki kötü düşünceleriniz??????
Sizi seviyorum başka bölümlerde görüşmek üzere..

Gecenin Mührü (DÜZENLENİYOR)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin