Ayaz Pars Varis...
"Ah!" Karanlıkta duyduğum iniltiyle hızla başımı yatağa çevirdim, Viata gözlerini açmış eli başında öylece duruyordu. Kalkıp yanına gittiğimde gözlerini bana çevirdi, "Ne oldu bana ya?" Gözlerini sıkıca kapatmış başını tutarken sanki görebilecekmiş gibi gözlerimi devirdim. "O kadar çok içersen böyle olur Viata!" Diye homurdanırken kaşlarını çattı, ardından gözlerini açtı, sırtımı pencereye döndüğüm için güneş tam arkamdan vuruyordu, inleyerek gözlerini tekrardan kapattı. "Kapat şu lanet perdeyi!" Diye bağırdı, camın önüne ilerleyerek kalın bordo perdeyi çektim, gözlerini kısarak açtı, gözleri üzerimde geziyordu. Göz altları çökmüş, gözleri kıpkırmızı olmuştu. Yüzü ise solgundu, dün her ne kadar o adama tekmeyi koymuş olsa da dakikalarca o adamla birlikte oturmuş ona dokunmasına izin vermişti. Bu bile sinirlenmeme neden olacak bir sebepti.
"Of başım ağrıyor!" Dudak bükerek tavanı izlemeye koyuldu, bende dikkatle onun yüzünü izlerken o tavanı izlemeye devam etti. Sessizce odadan çıkıp aşağı indim, Afra ve Diana koltuğa sızmıştı, Azad ve Kıvanç ise yorgunluktan kendilerini tekli koltuklara atmıştı, Atalan sapasağlam bir şekilde Diana'nın ayak ucunda bir elinde tabletini tutarken diğer eliyle de kahve kupasını tutuyordu, Ardil ise L koltuğun diğer tarafında yayılmış telefonuyla uğraşıyor, Doğan ise onun yanında oturmuş boş boş tavana bakıyordu. Adım seslerimle hepsinin başı bana doğru çevrildi, Atalan'a yaptığım baş işaretiyle tableti koltuğa bırakıp elindeki kupayla sürgülü bahçe kapısına ilerledi. Peşine bahçeye girip havuzun önündeki koltuklara yerleşti, yanına oturup derin nefes aldım. Burası şehre uzak bir alandaydı, bir sürü yazlık evin bulunduğu lakin kimsenin olmadığı bir yer.
"Viata'yla aranda ne var?" Bana bakmadan sorduğu soruyla iç çektim, onunla aramda ne olduğunu bende bilmiyordum. "Bilmiyorum. Aramızda bir şeyin olması için adım atmam gerekiyor ama atmıyorum."
"Sebep?"
"Viata çok ürkek, reddederse ondan vazgeçmem lakin o benimle arasına mesafe koyarak aramızda olabilecek bütün her şeyi bitirebilir. Onu bekliyorum, hazır olduğunu hissettiği günü bekliyorum." Viata'yla konuşmaya çalışsaydım reddedip aramıza mesafe koyacaktı, olan ufak belirtiler bile o mesafeyle kaybolacak ve her şey hiçlikten ibaret olacaktı. Her ne kadar onu öptüğümde bir huzursuzluk olmasa da konu ad koymaya gelince Viata'nın arkasına bakmadan kaçağına emindim.
"Aranızda bir şey var Pars. Dün o kızın seni öptüğünü gördüm, sen ve birini öpmek? Aynı şeyi bundan iki gün önce söylemiş olsaydın kahkaha atardım fakat o kız seni öptü sende ona karşılık verdin. Eğer kız boş olsaydı seni öpmezdi." Bana bakmadan açıklama yaparken asla aceleci değildi, bir yandan kahvesini yudumluyor bir yandan rahatça konuşuyordu. Viata'nın bana boş olmadığını bende biliyorum lakin bu kadar karmaşanın içinde ona "Sevgilim olur musun?" Desem bana hayır diyecek.
"Onu öpen taraf hep bendim."
"Yani dünkü şey ilk değildi?"
"Değildi, onu defalarca öptüm. Hiç birinde karşılık alamadım, kızın bana boş olmadığını biliyorum ama eğer cesareti olsaydı bana karşılık verirdi. Dün sarhoşluğunun etkisiyle beni öptü, çünkü içtiği şey ona zevkin yanında cesaret vermişti."
Derin iç çekti, ardından başı bana çevrildi, Atalan iyi bir gözlemciydi her şeyi detayı detayına görebiliyordu ve rahatlıkta konuşabiliyordu.
"Neden peki? Kız ilk geldiği zamanlar ondan ölesiye nefret ediyordun?"
Gülümsedim. İlk geldiği zamanlar cesaretini ve bize baş kaldırmış olmasını aptallık olarak görüyordum, basit sokak kızı zannediyordum ama öyle değildi. "Ona yaklaşmamın sebebi güçleri, çok güçlü. Mühürle bir ilgisi olabileceğini tahmin ediyordum zaten, eğer ona yakın olmasaydım benimle hiç bir şeyini paylaşmayacaktı. Ve mühürle olan ilgisini öğrenemeyecektim." Duyduğum hıçkırık sesiyle kaşlarım çatıldı, aniden arkama döndüğümde eşzamanlı olarak Atalan'da o tarafa dönmüştü, Viata inanamaz gibi bana bakıyordu.
Lanet olsun, o konuştuklarımızın ne kadarını duymuştu? İçimden küfür savurup ayağa kalktım, ama geri gidiyordu. Atalan şok içinde bana bakarken dehşetle Viata'ya bakıyordum. Dolu dolu olan gece mavisi gözlerine.
"Viata saçmalıyorsun şuan!" Diye tısladım, lakin kulak asmadan içeri fırladı, peşine içeri girdiğimde hızla merdivenleri tırmanıyordu, peşine koşarak merdivenleri hızla tırmandım, odasına girmesiyle kilit sesi bir oldu. Kapıya ulaştığımda kapıya bir kaç kez vurdum, hıçkırık sesi hariç hiç bir şey gelmiyordu, sesi bile beni mahvederken düştüğüm duruma lanet okuyordum. "Viata, aç şu kapıyı, kırmak zorunda kalmak istemiyorum!" Kapıyı adeta yumruklarken Viata'nın açması için dualar ediyordum lakin asla ses gelmiyordu, kapının arkasında olabilme ihtimali yüzünden kapıyı kıramıyordum, ses giderek uzaklaşırken omzumla sertçe kapıya vurmakla açılması bir oldu, Viata odada yoktu...
Burada değildi.
Kahretsin! Portal açmıştı.
Sinirle kapıya tekme geçirdim, beni yanlış anlayıp öfkesine yenik düşüp gitmişti.
Yeni bir portal açmak için kaleme uzandığım an biri kolumu kavramıştı. "Viata'yı biraz yanlız bırak. Çok sinirli şuan, yanına gitsen de seni dinlemeyecektir." Azad'ın sakin sesiyle derin nefes alıp başımla onayladım, ona kısa bir süre tanıyabilirdim.
"Ne konuştunuz da bu kadar sinirlendi? Neyi yanlış anladı?" Bıkkınlıkla ona döndüm, "Atalan'a sor. O daha net anlatır sana." Deyip yanından ayrıldım, herkes kapının önünde bizi dinliyordu, sesimi çıkarmadan aşağı inip bahçeye çıktım.
****
"Abi kız ateş mektubuyla haber yollamış işte."
"Onu görmek istiyorum Ardil!"
"İyi de kız seni görmek istemiyor. Ne yapalım yani, bilmiyor musun Viata'nın inadını?"
Bilmez olur muyum?! Viata'nın terk ettiği günün akşamı ateş mektubuyla bize annesinin yanında olduğunu ve uzun bir süre onun yanında kalıp ona yardım edeceğini söylemişti.
Ateş mektubu ise saniyeler içinde bize ulaşan bir mektuptu, normal bir kağıda yazıp ucunu tutuşturup havaya atmamızla aklınızdaki kişiye gidiyordu, Viata bu mektubu Azad'a yollamıştı. Bana bile bir mektup yollama tenezzülüne girmiyordu!
"Pars Viata gitti diye diğerlerinin tatilini mahvetme." Oflayarak ayağa kalktım, odama yönelip içeri girdim. Dolabın önüne geçip üzerimdeki tişörtü yatağa fırlattım, üzerimi giyinmekten vazgeçip duşa girdim, üzerimdeki fazlalıklardan kurtulup soğuk suyun altına girdim.
Tanrıların gücü yetmezmiş gibi birde su gücümde vardı.
Krallıklara gelirsek, Hava krallığı yıllar önce bir savaşta kral, kraliçesini ve bütün varislerini kaybetmişti. Toprak krallığı ise sadece kral ve kraliçelerini.
Ateş krallığı da kral ve kraliçelerini.
Ben ise kraliçemi. Annemi kaybetmiştim.
Savaşın nedeni ise mührün ortaya çıkmasıydı. Ares, bu mührü bir şekilde elde edip içindeki kötülüğe yenik düşüp dört büyük krallığa savaş açmıştı, kral ve kraliçelerin içlerindeki tanrı ve tanrıçaları kontrol edebilir olmuştu. O yüzden sadece krallıklarının onlara verdiği gücü kullanabiliyordu.
Onun sonunu getiren kişi ise Ateş Varisiydi. Yani kraliçe Hera.
Onu ateşe mahkum edip bir meşaleye çevirmişti, Hera fazla alaycı ve öfkeli olduğu için onu ateş gücüyle alt etmişti.
Bütün evrenleri kurtaran kişi Hera'ydı lakin kendi krallığı ondan hala nefret ediyordu.
Ve o günden sonra mühür kaybolmuştu, neredeyse herkes onu Hera'nın çaldığına emin olmuştu ama Hera dünyaya kaçıp bir dünyalıya aşık olduğu için herkes bu fikirden vazgeçmişti.
Havluyu belime sarıp odaya girdim, dolabın önüne yönelmemle kapının açılması bir oldu, sesli bir küfür savurup başımı kapıya çevirdim. "Pars... Ow kaslı adamım. Neyse, Umay ve Asena geldi?" Ardil odaya dalarken göz devirdim, patavatsız.
"Ne yapabilirim?"
Sorumla dişlerini göstererek sırıttı. "Bilmem, Asena haber vermemi söyledi." Omuz silkip dolaba dönüp siyah bir tişörtle siyah kargo pantolon çıkardım.
Üzerimi giyinip saçlarımı hafif nemli olana kadar kurutup aşağı indim. Diana ve Afra öldürücü bakışlarını yayılarak oturan Umay ve Asena'ya çevirmişti.
Onları umursamadan mutfağa yönelip kahve makinesini çalıştırıp kendime kahve yaptım.
Geri içeri geçtiğimde hepsi dikkatle beni izliyordu, Afra dışarı çıkmak istemişti lakin ben izin vermeden çıkamazlardı.
Çünkü ekibin lideriydim.
"Hazırlanın hadi." Diana ve Afra hemen yukarı fırladı, Viata olmadığı için dışarı çıkmak istemiyordum lakin kendi hatam yüzünden onları kısıtlayamazdım.
"Viata nerede? Duyduğuma göre sevgilisi varmış?" Asena'nın kinli sesiyle sabır dilenip nefes aldım. "Annesinin yanında." Kaşlarını hayretle havaya kaldırıp gülümsedi. "Daha çok sevgilisinin yanına kaçmış gibi geliyor." Tam cevap verecekken benden önce tabletine odaklanmış Atalan cevap verdi. "Sevgilisi tam karşında Asena. Sevgilisine kaçmış olsaydı Pars'ın yanında olurdu." Asena gözlerini kocaman açıp inanamaz gibi bana baktı, gülümsememek için zor durdum. Gülümsememe neden olan şey Asena'nın tepkisi değildi, Viata'yla sevgili olabilme fikriydi.
"Ne demek sevgili? Pars ve Viata neden fahişe sevgili mi?" Ne demişti o? Umay inanamaz gibi Asena'ya bakarken ben öfkeden kıpkırmızı kesildim. Ona nasıl o kelimeyi kullanabilirdi? "Tatlım sen hiç aynaya baktın mı ki o kelimeyi kullanma cüretine girebiliyorsun?" Afra merdivenlerden inerken Kıvanç küfür edip ona yöneldi, Afra yavaş adımlarla Asena'ya ilerledi, tam ona saldıracakken Kıvanç onu tutmuştu. "Bana bak fahişe! Eğer bir daha o kelime Viata için ağzından çıkarsa, o iki paralık ağzını yırtmaktan asla çekinmem." Kıvanç dayanamayıp Afra'yı kucağına alıp kapıya yöneldi, Afra Kıvanç'ın kucağında tepinirken durup birden yaptığı şeyle Atalan içtiği kahvesini tükürmüş ben inanamaz gibi bakıyordum.
Kıvanç Afra'yı öpüyordu!
Bu iki oluyordu, ilkine çok kafa yormamıştım lakin bu sefer yanımızda öpmesi beni şoka sokmuştu. Doğan kahkaha atmaya başlarken Kıvanç geri çekilip bize göz kırptı, Afra inanamaz gibi ona bakarken onunla beraber dışarı çıktı.
"Biz biraz önce ne yaşadık?" Atalan'ın sorusuyla başımı onaylamaz şekilde salladım. "Asenacığım hazır gelmişken yerleri silersin artık." Ardil'in alaylı sesiyle ayağa kalktı, hepimiz kapıya yönelip arabaya yerleştiğimizde Afra Asena ve Umay'ı istememişti. O yüzden onları bırakıp arabaya yerleşmiştik, Doğan, Azad, Afra, Kıvanç ve Diana diğer arabayla giderken Ardil ben ve Atalan ise bir arabayla gidiyorduk. Ardil şoför koltuğuna otururken ben hemen onun yanına ön koltuğa oturdum. Arkada da Atalan vardı.
Umay ve Asena da bizim ekiptendi, her ne kadar Viata'yla anlaşamıyor olup ekip etkinliklerinden uzak kalsalar da. Umay ve Asena uzun süredir bizim üs tarafından tanınıyordu lakin Viata'nın onlardan daha güçlü oluşu Viata'yı onlardan daha üstün kılıyordu.
Telefonumu elime alıp istemsizce galeriye girdiğinde gördüğüm resimle kaşlarım çatıldı.
Viata beni öperken çekilen bir resimdi, ardından sinemada Viata tam üzerime çıktığı an, utanıp kendini koltuğa attığı an, masada bakışırken, mutfakta beraberken, Viata'nın başında uyuklarken ve daha nicesi. Buraya geldiğimiz andan beri neredeyse bütün güzel anlarımız kayıt altına alınmıştı.
Ardından bir bildirim belirdi...
Gönderen; Atalan...
*Daha güzel anılarınız olacak sabret kardeşim.
Gözlerim aynadan tabletiyle uğraşan Atalan'a çevrildi, tebessüm ederek bana bakıyordu.
Gönderilen; Atalan...
*Hep beraber olacak kardeşim.
Ardından mesajlaşmayı bıraktık. Onunla böyle güzel anılarımızın kaydedilmesi bana en büyük hediye olabilirdi.
O benim hayatıma gelen en güzel armağandı.
"Ardil arabayı durdur!" Atalan birden bağırırken Ardil ani frenle arabayı durdurdu, öne doğru savrulurken kapıya tutundum, "İblis saldırısı yapılmış. Sahaya inmemiz gerekiyor." Arka araba da durduğunda inip onlara doğru ilerledim, Azad arabadan inmişti. "Siz devam edin biz sahaya iniyoruz." Kaşları çatıldı, arabadakiler bize merakla bakıyordu.
"Emin misin? Gelebiliriz."
"Hayır. Siz devam edin, biz hallederiz." Başıyla onaylayıp arabaya geri bindi.
****
Boş depoya girdiğimizde ses yoktu, dikkatli adımlarla elimdeki kılıcı sıkıca kavrıyor, en ufak bir hareketlenmeyi bekliyordum.
Atalan diğer kapıda, Ardil'de girişte bekliyordu.
Üzerime düşen gölgeyle başım doğrudan yukarı çevrildi, üzerime atlayan iblisle kılıcımı yukarı doğru dik tutmamla kılıcın üzerine düşüp çığlık atması bir oldu.
İblis toz olurken yukarıdaki demirliklerden inen iblislerin hefedi elbette ki bendim.
Üzerime atlarlarken hepsine kılıç darbesi vurup bana vurmalarını engelliyordum.
İblisler beyaz boynuzlu yaratıklardı, saldırı anında kırmızıya çevrilerek ateş püskürtüyorlardı. Ateş krallığının en eski muhafızları olduğu biliniyordu lakin kehanete göre iblislerden biri eski Ateş vadisine kafayı takmış ve ona saldırmıştı, bu yüzden ateş kralı iblisleri lanetleyip saraydan yollamış ve topraklarını menetmişti.
O yüzden iblisler ise bulduğu her yere yerleşip oradaki canlara, özellikle de ateş soyundan gelenlere, rahat vermeyeceklerine ant içmişlerdi.
İblisin kanatlarını tutup koparırken acı çığlığıyla yok oldu.
Bitmişti.
Bütün iblisler temizlenirken ellerimi silkeledim. Ardil koşarak içeri gelirken etrafa bakınıp kötü kötü bana baktı. "Hayvan, insan bize de bırakır. Anladık Zeus'un özelliğini alıyorsun, kimseye gerek görmüyorsun da bırak bizde eğlenelim ya!" Diye inlerken gözlerimi devirdim.
Atalan da diğer kapıdan bize doğru gelirken yerdeki iblis tozlarına bakıyordu.
Yumruk yaptığı elini bana doğru uzatınca bende yumruk yapıp tokuşturdum. "İyi iş."
Ardil'in dediği gibi Zeus'un özelliğini alıyordum. Maalesef ki dahası da vardı.
Athena, zeka sanat ve strateji tanrısı Apollon, Tıp, okçuluk
Atlas, dayanıklı
Poseidon, denizler ve depremler tanrısının da özelliğini alıyordum.
Ve hepsini Viata gibi acı çekerek öğrenmiştim. Viata'ya bir kaç tanrıça eşyalarını vermişti lakin tanrılar benim canımı yakmayı tercih etmişti.
"Devran'dan bildiri geldi. İnsan kılığına giren kadın ve erkek iblisler varmış. Bakmamızı söyledim" Atalan tabletine bakarak konuşurken başımla onaylayıp baş işaretimle onları çıkışa yönlendirdim.
Bazı iblisler insan kılığına girip insanları kandırıp öldürebiliyordu. Özellikle de erkek iblisler. Buldukları bütün güzel kadınları etkileyip öldürmeye bayılıyordu.
Succubus ve İncubuslar gibi.
Arabaya bindiğimizde Atalan yine tabletine gömülmüştü, tabletle uğraşmasının nedeni elbette ki oyunlar değildi. Yaptığımız görevleri dosya haline getirip üsse rapor veriyordu.
Hepsini detaylı detaylı girip üsse yolluyordu. Kademe olarak benimle aynıydı lakin Expontia özelliğim beni daha üstün kılıyordu, bir kaç kez üs kademeye geçirmek istediklerini söylemişlerdi. Yani üssün yöneticisi. Kabul edecektim lakin o gün Viata'yı görmüş ve güçlerini anlamıştım. Anlamıştım derken tahmin etmiştim.
Kendini müneccim sanma Pars!
Eğer tahminim yanlış çıksaydı üs kademeye atanacaktım lakin doğru çıkmıştı.
Ona benden başka kimse Expontia özelliğini kullanmasını öğretemeyeceği için onu ben seçmiştim.
O benim ilk tercihim.
En küçük tahminim.
En büyük ödülüm.
En güzel armağanımdı.
Viata Lidya Hazan'ı üs yöneticiliğine tercih etmiş.
Viata Lidya Hazan'ın Expontia özelliğini tahmin etmiş.
Viata Lidya Hazan'ın bana en büyük ödül olmasına izin vermiş.
Viata Lidya Hazan bana çok güzel bir armağan olmuştu.
O benim en'lerimin başıydı.****
Bittiii. Size günaydınım burdan olsun güzel dostlarım.
Günaydııııııınnn<3333
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Gecenin Mührü (DÜZENLENİYOR)
Bilim KurguHayatını sokaklarda geçiren bir kız, metroda kalmaya karar verirse. Gözlerini kapatıp, açtığında kendini metro da değil de büyük bir askeri üssün odasında bulursa ne olur? Tanımadığı insanlanlar ona özel olduğunu söylerken kast ettikleri şey başk...