EYLÜLÜstümdeki pembe kombinle etrafıma her şey yolunda imajı çizmek istiyordum. Bugün yine çok güçlü bir kadın olarak makyajımı ve saçımı yapıp gelmiştim. Eylül Karaaslanlı buydu. Asla pes etmezdi.
Üstümdeki bakışları umursamadan onuncu kata çıktım.
Kendi odama geçtiğimde Alparslan'ın bakışları direkt bana döndü. Dosyasından başını kaldırıp benim odamla ilgilenmeye başladı.
Ayağa kalktım ve pencereye yaklaştım. O beni izlerken sert bir tavırla perdeyi çekip beni görmesini engelledim.
Dün için ona hâlâ kızgındım.
Yeniden masama döndüğümde moralim bozuk olsa da toparlanmaya çalıştım. Bilgisayarı açtım. Yapılacak çok işim vardı. İlk önce İngilizleri arayıp acilen bir toplantı ayarlamam gerekiyordu.
Tam mail atacaktım ki kapı açıldı.
Alparslan çatık kaşlarıyla odama girdi.
"Eylül?"
Ona ters bakışlarımı gönderdim.
"Efendim Alparslan Bey?"
Yanıma geldi.
Yavaşça masama oturduğunda bakışlarımı ondan kaçırdım. Bilgisayarla ilgilendiğimde o burada yokmuş gibi davrandım.
"Küstün mü bana?" Diye sordu.
Şaşkınca başımı kaldırdım.
Demek çok umurundaydı!
"Yok küsmedim. Vicdanınız rahatsız olduysa hiç olmasın. Çünkü gördüğünüz üzere ben her zamankinden daha şık ve güzelim. Bana bir şey olmaz. Siz çok takılmayın."
Alparslan yüzüme tepkisiz baksa da belli belirsiz hafifçe gülümsedi.
"Sen hep böyle misin?" Dedi. "İnatçı, kızgın, çocuk gibi?" Beni anlattığı üç şeyle birlikte yüzümü buruşturdum.
"Bu üç şey sizsiniz. Ben narin, kırılgan ve tatlı bir kadınım."
Güldü.
Bana doğru eğildiğinde küskün bakışlarımı yüzünden çektim.
"Ver ayağını bakayım."
Şok içinde ona baktım.
Bu isteği garip geldiği için ayağımı uzatmadım. Derin bir iç çekti ve masamdan kalkıp eğildi. Ayağımı kucağına çektiğinde şaşkınca onu izliyordum.
Elini ayak bileğimde gezdirdiğinde inledim.
"Morarmış biraz." Canı sıkkın gibiydi. "Dün acelem olduğu için seni asansörde bıraktım. Yani canını acıtmak değildi amacım."
Acelesi olduğuna inanmıyordum.
Ayağımı kucağından çektim ve bilgisayarla uğraşmaya devam ettim.
"Eylül ben senin patronunum! Ne bu yok saymalar? Karşında kim olduğunu unutuyorsun! Ben yok sayılmaktan hiç hoşlanmam!"
Ona baktım.
"Dün beni asansörde yok sayıp bırakıp giderken iyiydi ama öyle değil mi Alparslan Bey? İki dakika daha tutamadınız!" Alayla güldüm. "Gerçi siz patronsunuz, sizden böyle bir şey bekleyemem! Bu insanlık görevi, patronluk değil!"
Sinirlerime hâkim olamıyordum.
Alparslan hayretle beni izliyordu.
"Sen bana kızıyorsun!" Başını iki yana salladı. "Resmen çalışanımdan azar yiyorum!" Bir de bana bağırıyor muydu?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MAVİ DOLUNAY -TİMYA- (KARADENİZ SERİSİ IV)
Genel Kurgu"Ben o adamı istiyorum ve elde edeceğim!" Her ne kadar beni istemese de bunun gerçek düşünceleri olmadığını biliyordum. En azından hissediyordum... Alparslan Atabey benim için imkânsız bir hayal gibi görünse de böyle olmayacaktı! O da beni sevecekt...