Siyah Araba

102 7 6
                                    

"Ne dersen de. Yinede senin sözlerin kafamın içinde bir dönme dolap gibi hala dönüyordu..."












Aslında Gökay'dan birşey istemeyecektim Lafın gelişi söylemiştim.

-Şaka yaptım birşey istemeyecektimde biraz önce dediğin şey gerçekmiydi?

Gökay;
-Hangisi?

-Bizim sınıfa mı geleceksin?

Gökay;
-Haa o konu. Evet yarından itibaren sizin sınıftayım.

-Çok sevindim.

Gökay;
-Yalnız Bora seninle oturmayacak dimi?

-Niye hocalar kızıyorlar yer değiştirmeye.

Gökay;
-Kızmazlar dert etme. Neyse gel hadi kantine inelim.

-Tamam.

Gökayla beraber kantine inmiştik. Kantinin dolu olduğunu görünce girmekten vazgeçmiştik. Sınıfa doğru gidiyorduk. Gökayla konuşmaya başlamıştık. Sınıfın önünden geçmiştik koridorlarda yavaş yavaş, yan yana yürüyorduk. Herkes bize bakıyormuş gibi hissediyordum. Gerçektende bakıyorlarmış...
Gökay'ın elinde benim ona kamp'a gittiğimizde yaptığım taç vardı. Şaşkınlıkla Gökay'a baktım.

-Yanında mı taşıyorsun?

Gökay;
-Tabikide ne sandın. Hatta bak takayım bekle.

Gökay taç'ı başına takmıştı. Saçları yukarıya çıkmıştı komik duruyordu. Gökay benden biraz büyük olduğu için düzeltemiyordum.
Gökay bana döndü ve azıcık eğilmişti.

Gökay;
-Güzel duruyor mu? Bak güzel durmuyorsa düzelt.

-Tamam.

Dedjm ve saçlarını düzeltmiştim. Ama kalbim küt küt atıyordu. Saçları bir pamuk gibi inceydi. Kumral saçları gözlerimi alıyordu... Herneyse Gökay'ın saçlarını düzeltirken gelen geçenler bize bakıyordu. Resmen herkes bize bakıyordu.
Utanmıştım ama Gökay sırıtıyordu.

-Oldu.

Gökay;
-Bakim.

Ellerini tac'ın üstüne götürdü, saçlarına dokundu.

Gökay;
-Güzel olmuş. Teşskkür ederim.

Dedi ve gülümseyerek cevap vermiştim. Sınıfa doğru giderken Bora ile Çiğdem'i konuşurken görmüştük. Gökay, benim Bora'ya baktığımı görünce ellerini gözümün önüne koymuştu.

Gökay;
-Bakma su lanet çocuğa bakma.

Gülerek;
-Gökay ne yapıyorsun saçmalama.

Gökay;
-Kara kedi gibi uğursuzluk getiriyor bakma sen dediklerimi yap.

Gökay hala gözlerimi kapamıştı. Sınıfın önüne geldiğimizde açmıştı.

Gökay;
-Geldik bayan Juliet.

-Aa tiyatro anımız geldi aklıma... Gerçekten çok güzel gündü...

Gökay;
-At arabacısı Bora olmasaydı ah ne güzel ne güzel olurdu...

Sesli bir şekilde gülmüştük. Zil çalmıştı. Gökay'la ben, benim ve Bora'nın sırasına oturuyorduk. Gökay Bora'nın yerine oturuyordu. Zıl çaldığı için Bora sınıfa gelmişti. Gökayla ben konuşuyorduk. Bora boğazıni temizlermiş gibi ses yapmıştı.

Bora;
-Öhm öhm. Zıl çalı farkındamısin bilmem ama üstune birde benim sıramda oturuyorsun.

Gökay gülerek;
-Yarın burdan tıpış tıpış gideceksin aslan parçası...

Müdür Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin