2. Bölüm

22.1K 1.1K 1.2K
                                    

(Alfa) 1 yıl önce~

"Zack, kardeşim onu hissetim! Onu hissetim!" dedi Jeff heyecanla çalışma masasından kalkarken. "Bu çok iyi bir haber Jeff!" Diyerek karşısında oturan Zack, kalkarak gidip ağabeyine sarıldı. "Soğuk bişeyler içerek bunu kutlayalım." Derken omuzlarından tutarak sıkıyordu.

Arkasını dönüp dairenin diğer köşesindeki dolaptan bardaklara uzandı.

Jeff ayaktayken sanki birşeyler tuhaftı. Kalbi çivileniyormuş gibi hissederken o esnada anlam veremediği bir his, göz kararmasıyla eliyle başını tutmak istercesine de kaldırıp dokundu. "Zack neler oluyor? Neden herşey soluyo..." nefesi kesik bir şekilde kendinden geçmeye başladı. Sonlara doğru ise sesi giderek kayboldu.

Onun bu halini gören Zack hemen koşup ağabeyinin başını yere değmeden tuttu. Kaşlarını çatarak, "Jeff? Hey Jeff? Derek koş bana şifacıyı çağır!" Diyerek kapıya seslendi.

Kapının arkasında komutunu bekleyen Derek hızla şifacıyı getirmeye gitti.

Ağabeyini onlar gelene kadar dairesine götürmüşlerdi. Derek'le gelen saray şifacısı, hem bir kahin, hem de simyacı idi. İsmide Şilay'dı.

Muayenesi bittikten sonra Zack'e doğru kalın boğuk bir sesle, "O, eşi yüzünden bu halde. Mühürlüsünün etkisinde olduğu durum onu da etkiliyor." dedi.

Zack duyduklarına inanamadı neler diyordu bu kadın?

"Ne diyorsun be kadın! Bu nasıl gerçekleşir?! Jeff daha ona mühürlenmedi, sadece her alfa gibi sezgileri açıldı. Bu imkânsız bi' şey!" deyip öfkeyle bağırdı.

Sakin bir tonla başucunda durduğu yerden kalkıp prensine, "Efendi Jeff bu dünyadan olmayan bir kadınla ruhen mühürlendi." dedi ve ekledi. "Eğer eşi bu durumu atlatamazsa, her ikisi için de bu son demek."

Zack "Şimdi nereden bulacağız eşini?" diye bir eliyle ayakta şakaklarını ovarken sesli düşündü.

Şifacı Şilay, "Efendim onu bulmanız için size büyülü bir varlık vereceğim, yalnız ona biraz zaman vermelisiniz aksi halde bir yıl sonra kanlı ay gecesinde her ikisini de kurtaramayız!"

Zack ona dikkatli gözlerle bakarken çantasından birkaç şişe ilaç ile zincirlenmiş bir kitap çıkarıp masaya bıraktı. Kitabın kapağında sanki bir insan silüeti şekli vardı. Kiliti açıp,

"Orrialde irekiak" deyip sayfalarını açması için kitaba emretti

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

"Orrialde irekiak" deyip sayfalarını açması için kitaba emretti.

Açılan kitap önce havaya birkaç eşya süzdü ardından içlerinden yıldız meteorlu kutuyu kenara fırlatıp kapandı.

Zack ve Derek daha dikkatle olanları izledi.

Açılan kutudan ölü bir kuş çıktı. Şifacı sessizce ona doğru birşeyler fısıldadı. Kuş bir anda canlandı ve uçup gitti ve artık bekleyiş başlamıştı.

(Günümüz)
Liyan~

Kafeye gittiğimde Ariana masalardan birinde ikisi erkek bir kadınla hararetli birşeyler konuşuyordu. Part time olarak çalışan Marka dönüp;

"Burada neler oluyor Mark?" dedim sessizce. Aradaki mesafeye rağmen masadakiler duymuş, hep birlikte bana bakıp baş selamı vermişti.

Şaşırmama rağmen bende onları selamladım. Ariana yanıma gelince ona kim olduklarını sordum ancak beni geçiştirip sigorta şirketinden olduklarını söyledi. Pek inanmasam da bir bildiği vardır diye uzatmadım zira adamlar aşırı yakışıklı ve kadın çok güzeldi. Mankenlik ajansından gelmiş gibiydiler.

Gece on bir.

Mesai saatinin bitmesine on dakika kala kafe boşalmış, kimse kalmamıştı. Mark erken temizliği bitirince ona gitmesi için izin verdim. Şimdi LİARLU🌸CAFE de yalnızca ben tek başıma kalmıştım.

Şirin bir yerdi. Cadde üzerinde birçok butik ve otel arasında aşıklar için özel bir kafeydi.

Öğlenki konuşmamızdan sonra Ariana işi olduğunu söyleyip apar topar çıkmıştı. Birkaç saat sonra Luna da arkadaşı Martha ile proje ödevi için bana mesaj atmıştı. Bu gece eve gelmeyecekti.

İç çekerek en sevdiğim kupamla bi' kahve alıp masaya oturdum. Dün tanıdığım herkes şerefime parti hazırlamış, pasta kesmişti. O güzel anların resimlerine telefonumdan bakıp gülümsedim.

Kahvem bittiğinde mutfağa doğru yürüdüm. Kapı çanı çaldı. Tabelayı (kapalıdır) yazan yöne çevirdiğime emindim. Belli ki gelen kişi yazıyı dikkate almamıştı.

"Kapalıyız!" diye o yöne seslendim. Ama ses gelmeyince, "Kapalıyız duymadınız mı?" deyip arkama döndüğümde kahve kupam elimden düşüp paramparça oldu.

O ordaydı! Bana siyahın en karanlık tonunda bakıyordu. Gözleri öyle aşkla öyle şefkatle bakarken dolgun dudakları ve uzun boyuna rağmen dar siyah boğazlı badisinin altında kaslarıyla baya güçlü görünüyordu. O kadar yakışıklıydı ki nefesim kesildi.

Tamam ben düşünce yönünden modern bir insandım fakat her gördüğüm erkeğin de içine düşecek kadar ona bakmazdım. Şimdiyse gözlerimi ondan alamıyordum. Aşırı bir çekim mi yoksa yaydığı aura benzeri bir şeyden mi bilmem ama içimde en derinlerde özlem hissetim.

Bir süre o beni, ben onu sessizce süzerken o esnada gözlerimiz birbirine kenetlendi ve gelecekten kesitler görmemize yol açtı.

Hayalerin arasında ben ona, "Jeff aşkım," derken, o bana "Liyan aşkım," diye seslendi. Neler olduğunu anlamadan kendimi onun kollarında buldum.

Herşey çok ani gelişti! Tanrım.

Bedenlerimiz birbirine değerken burnu hafifçe yanağımdan saçlarıma, elleri ise belimi bulmuştu. Bende onun güçlü kollarına sarılıp boynuna başımı gömmüştüm. Ne kadar öyle kaldım hatırlamıyorum. Kokusunu her saniye daha çok içime çekmek istedim. Bu tutkuyla başım dönüyordu. Sonunda kendimi tamamlanmış hissetim, işte bu ayılmama sebep oldu.

Bir anda kendime gelip, kollarından kurtulmaya çalıştım. O hâlâ bana sanki 'bunu yapma' der gibi bakıyordu. O kadar hızlı nefes alıp veriyordu ki sesi kulaklarımdaydı. Sanki kalbimiz bir atıyordu, aynı anda göğsümüz inip kalkıyordu.

Zorla uzaklaşıp "Neler oluyor? Sende kimsin?!" derken "Yakında herşeyi öğreneceksin Liyan." dedi.

İsmimi o kadar nahif ve özenle söyledi ki ben bunu düşünürken, daha birşey diyemeden o bir anda çekip gitmişti. Gitti!

Az önce olanların şokundan neler olduğunu ve nasıl bu kadar cüretkar davrandığımı kavramaya çalışıyordum. Lucas'ı nasıl bu kadar çabuk unutabilmiştim! Ona ihanet etmiş gibi hissediyordum.

Olanları düşünüp parmaklarımla rastgele oynarken bir anda İçeriye Ariana girip o halimi görünce endişeyle "Ne oldu burada?" diye sordu.

Bende yere bakıp, "Şey... K-kupam yere düştü, kırıldı Ari. Onu bana Luna hediye etmişti." dedim üzgün çıktığını sandığım aslında robotik bir sesle.

Tepkimi görünce Ariana "Seni burada yalnız bırakmamalıydım. Hepsi benim suçum. Çok yorgun olmalısın, boşver burayı ben yarın hallederim." deyip beni, çantamı ve kot trenç ceketimi alıp dışarıdaki taksiye bindirdi.

Eve gidene kadar araçta tek kelime etmedim. İçeri girer girmez üst katta bulunan odama hızla çıktım. Bu katta fazladan bir oda haricinde; benim odam ve bir banyo vardı. Aşağı katta Arian'ın ve Luna'nın odaları yan yanaydı, salonla aralarında bir hol vardı.

Odama gidince aynaya bakıp, yaşadıklarım gerçek mi? diye düşündüm.

Gerçekti kesinlikle gerçekti!

✨🌸✨

MECBURİ MÜHÜR ~ Beş Diyarın EfendisiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin