...
"Sabah olmuş. Ama ben ne zaman uyandım ki? Hem.. burası da neresi? Nasıl geldim ben buraya?" dedi Liyan nerede olduğunu anlamak için etrafında dönerken.
Burası sonu görünmeyen bembeyaz duvarları olan, bir ucunda kırmızı hilal, diğer ucunda beyaz hilal olan iki kuleli bir saraya benziyordu. Bahçedeki ağaçlar bile beyaz gövdeliydi. Dalları kırmızı kiraz çiçekleriyle doluydu.
Yerdeki çimler bordo tonlarda, sarayın iki yanından duvardan aşağıya şelale gibi ateş akıyor ama yere değmeden yok oluyordu. Sanki cennet ve cehennemin birbiriyle harmanlanmış haliydi.
Önündeki altın kapının açılmasıyla içeriye bakan Liyan orada duran bir kadın silüeti gördü. Ona gelen rüzgârın kulak dolduran sesini duydu.
"Hoş geldin kızım."
Bir anda altın kapıların kapanmasıyla hemen bağırarak, "Hayır, dur! Aç kapıyı kimsin sen?" diyerek yumruklarla vurdu. Birkaç saniye sonra arkasından gelen siyah ışık onu içine çekti ve aniden dipsiz karanlık bir yerde buldu kendini.
Hiçbir şey göremiyordu bu zifirde ama en derinlerden gelen birşeyler duymaya başladı. Sesler tanıdıktı ama çok fazlaydı. Sanki birileri ağlıyor, birileri bağırıyor, biri de çığlık atıyordu.
Duyduklarına anlam veremezken yere çöküp ağlayarak, "Çıkarın beni buradan!" diyebildi sadece.
...Jeff'in kulübe evi~
"Uyan. Liyan uyan artık! Nefes al, uyan. N'olursun uyan! Liyan!" diye bağırarak feryad ediyordu Jeff. Elini yanaklarını koyup sarstı. Başını onun alnına dayayıp ağlamaya başladı. Hiçbir tepki vermiyordu mühürlüsü. Sanki ölüydü. Teni beyaz, dudakları mor, vücudu sert ve soğuktu.
Aniden ona ne olmuştu? Nasıl olmuştu? Bilmiyordu.
Gece güzel güzel konuşarak sarılıp uyumuştular. Sabaha karşıysa kalbi sızlayarak kalktı. Eşi hâlâ ona sarılıyordu, ama kalp atışları yoktu!
Jeff ona seslenmiş, bağırmıştı ama genç kız hiç mi hiç yerinden kımıldamamıştı. Çıldırmak üzereydi! Dışarıya çıkıp dönüşüm geçirerek öyle bir uludu ki dünya titredi. Sesi cehennemde bile duyulmuştu belki de.
O an ulumasını duyan ormandaki bütün kurtadamlar dönüşüm geçirmiş kulübenin etrafına toplanmıştı.
Ardından tekrar içeriye insan formunda girip aynı şekilde başını alnına dayamış, yatakta onu göğsüne çekmişti.
Ulumasını duyupta hemen gelenlerden biride Zack'ti. Odaya bir anda dalar gibi girerek o manzarayı gördü. Liyan'ın kalp atışlarını duyamayınca kapının yanına çöktü, tek kelime edemedi. Jeff'in acısını görüyor hissediyordu. Kralı aynı zamanda ağabeyi olan adamın acısını...
Biri "Liyan nerede? O nerede?!" diye bağırarak telaşla içeri girdi. Elinde kanlar içinde siyah bir mızrak tutan kadının korktuğu şey olmuştu. Cansız bedeni yatakta görünce önce şok geçirdi. Gelen kişi ablası bildiği Ariana'ydı.
Yatağın üzerine çıkıp yavaşça kardeşinin yanına oturdu.
Birazdan içeriye arkasından Tony ve Luna'da girdi. Küçük kardeşi kapının yanında ayakta takatini kaybedip yere dizlerinin üzerine düşerek hıçkırarak ağlamaya başladı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MECBURİ MÜHÜR ~ Beş Diyarın Efendisi
Hombres Lobo"Şimdi ne olacak bana?" dedi gözlerini içine bakarken. Zack gayet basit bir şey söylermiş gibi, "Alfa krallığının kraliçesi olacaksın." dedi. Liyan şaşkın gözlerle gözlerine baktı. Bunu beklemediği kesindi. "K-Kraliçe mi?" "Jeff yani ağabeyim, Alfa...