İyileştirdiğinde gidenler, Hüzünle gelip yine çok sevilir mi?
3S 1M Murat!.
"Baba insanlar niye bu kadar benciller?"
01.08
Öylesine karşı karşıya kalmıştık. Gözleri gözlerime bakarken dudaklarından çıkan ilk cümle, "Ağladın mı sen?" olmuştu.
Başımı olumsuz anlamda sallasam da, yalanımı itiraf etmeden anlamıştı.
"Rimelin akmış."
Ne daha fazla bu konu üzerinde ne de burada durmak istiyordum. Aklım o kadar karmaşık, kalbim o kadar kırgındı ki bağırıp çağırmak istiyordum. Sadece kendimi düşünmek isterken, aklım görüntülerin içinde kayboluyordu. Ne zaman tamam oldu işte, kalktım desem yere çakılmam bu sözleri kendime hatırlatmaktan daha kısa sürüyordu. Sessiz kaldım, söyleyeceklerimi yuttum.
"Gidelim mi?" diye mırıldandım.
"Nereye?"
"Bilmem fark etmez, yeter ki gidelim."
Kötü bir şey olduğunu zaten anlamış ama daha fazla bu konu hakkında bir şey sormamıştı. Hoş zaten ağlamıştım kötü bir şey olmaması imkansızdı.
"Aç mısın?"
"Hıhı."
Aramızda oluşan bu uzun sessizlik yol boyunca devam etmiş ve biz yarım saatin sonunda orta halli bir restorana gelip Murat'ın yönlendirmesiyle ikinci kattaki, cam kenarının yanındaki masaya yerleşmiştik. Önümüze konulan mönüye baktıktan sonra gelen garsona istediklerimizi söyledik. Ben pesto soslu penne makarna ve yanına soslu tavuk söylerken o Murat ise özel soslu makarna yanına ızgara köfte almıştı. Bana mı uygun davranmak istemiş yoksa gerçekten yemek istediği için mi seçmişti anlayamamıştım! Buna kafa yormak istedim çünkü bazen saçma şeyleri düşünmekte düşünmemek demekti. Ve buna uzun bir süre daha başvuracak gibi duruyordum.
"Anlatmak ister misin?"
Zoraki bir şekilde gülümsedim. Anlatılabileceğim ne vardı ki? Ben bile böyle bir şeyi anlatmaya utanıyordum. "Anlatılabilecek bir şey yok ki." dedim aynı yüz ifadesiyle.
İki kolunu da masaya koyarak ellerini birleştirdi.
"Olmayan bir şey mi seni bu kadar çok üzen?"
Niye bu kadar zorluyordu ki? Anlatmak istemiyorsam ya umursamadığımdandı ya da kırıldığımdan. Kırıklarımın üstüne basmak onu ne kadar mutlu edebilirdi ki? Onun yerinde olsam sormazdım bile! Madem kırıklarıma basmak istiyordu basabilirdi. Amacı basmak değilse! Başka amacı olamazdı. Merhem olmak diyoruz biz ona Lavin! Murat benim yaralarıma bırak merhem olmayı dokunamazdı bile! Hoş çalışsa bile hangi birine dokunacaktı. Zaten ondan da bunu beklemek aptallık olurdu.
"En yakın arkadaşımla sevgilim birlikteymiş."
Donuk olan yüz ifadesi nasıl daha da donuklaşmıştı çözemesem de aklımdaki bir soruyu ona yöneltmiştim.
"Benim anlamadığım Tarık Sarper'in bunu nereden bildiği?"
Yüz ifadesi şekil değiştirmiş sanki hayatında ilk defa duyduğu şeye anlam çıkartmaya çalışıyordu ama yaptığı bu yüzündeki illüzyonlar hiçbir ifade vermiyordu. Bakan anlayabilirdi ya da bakan kör olabilirdi!
"Serdar Yılmaz'ın kızısın." dedi alelade bir şekilde. Zaten her şey o nokta da bağlanıyordu. Serdar Yılmaz'ın kızı olduğum için korunuyor, Serdar Yılmaz'ın kızı olduğum için acı çekiyor, Serdar Yılmaz'ın kızı olduğum için ölüyordum. Hoş Serdar Yılmazsa benim biyolojik babamdan başkası değildi. Aldatıldığımı bence Murat'ta biliyordu, dediğim gibi yüz ifadesi bir illüzyondan ibaretti. Zeki bir adamdı bunu bana gelip söyleyemezdi. Söylese de inanmazdım herhalde...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BİR AVUÇ YALAN 🌌
ActionGökyüzünü görebilmek değiştirmez yokluğunu. Varlığı silemez hiçliğini. Ve gökyüzü, gökyüzü umudunu bindirmiştir yağmurlarına. Senin, benim, bizim bindirdiğimiz gibi... Bak şimdi de şimşek çakıyor. Yakmıyor mu içini cayır cayır? Har olduğun yetmiyor...