Selam canlar, uzun isimli bir bölümle karşınızdayım... İyi okumalar dilerim...
Sen benim başıma gelen en güzel şey
Anlamı yok, anlamsız sen yoksan her şey
Beni yine sev, beni yine sev, beni yeniden sev01.26
Kapısını tıklatıp cevap vermesini beklemeden odasına girdim. Artık biz her neysek kendimde bu hakkı görebiliyordum. Gözlerim Murat'ı bulduğunda yatağın karşısındaki deri koltuğa oturmuş ve saçlarını havlu ile kuruluyordu. Havluyu başından çekti ve gözleri beni buldu, dudakları kıvrıldı. Duşuna yetişemedim bari saç kurutmasına yardım edeyim diyerek, saç kurutma makinesini elinden alarak prize taktım. Tek kelime söylemesine fırsat vermeden kurutma makinesini çalıştırdım. Bu adam gerçekten sandallı suyla falan mı yıkanıyordu ne yapıyordu anlamıyordum ama çok farklı bir sandal kokusu etrafa yayılıyordu. Ellerimi saçlarında gezdiriyor ve özenle her bir telini kurutmaya çalışıyorum. Belki de kendi saçlarıma göstermediğim özeni, onun canının yanmaması için ona gösteriyordum... Saçlarının çok uzun ya da kısa olduğunu söyleyemem, orta boyutluydu ve şu an gece gibi simsiyahtı. Kuruttukça rengini yavaş yavaş siyah rengine bıraktı. İşim bitirdikten sonra saç kurutma makinesinin fişini prizden çekip koltuğun kenarına koydum. Gözlerim saçlarına kaydığında gülümsedim. Küçük bir çocuk gibi saçları kabarmıştı.
Gülerek, "Saçların kabardı güzelim!" dedim.
Bir yandan da elimle saçlarını düzeltmeye çalışıyordum ama tarak falan lazımdı! Tarağı neredeydi bu adamın?
"Tarağın var mı?"
Çekmecesinde olduğunu öğrendikten sonra tarağı aldım ve kabarık saçlarını düzeltmek isterken daha da kabarmasına sebebiyet verdim.
"Lavin, n'apıyorsun?" dedi kafasını geriye doğru çekip başını taraktan kurtarmaya çalışırken!
"Ya gel buraya, bak elektriklendi işte şuna bak!"
Saçları iyice havaya kalktığında gülmemek için zor duruyordum.
"Iııh!" dedi. Ellimi saçına doğru uzatsam da elleri elimi tutarak bu girişimimi de engelledi.
"Şuna bak tavus kuşu gibi kabardı saçın!"
Murat'ın kaşları yine havalandı.
"Tavus kuşu?"
"Evet baksana bir hâline, kimse beğenmez seni böyle! Yakışıklı patrondan tavus kuşluğuna terfi edersin!"
Elleri ellerimdeyken doğrulduğunda dip dibeydik...
"Demek kimse beğenmez beni böyle?"
Benim aksime gülümsemesini durdurmuyordu. Bana meydan mı okuyordu? Doğruları söylemiştim, bu saç ona hiç yakışmamıştı acilen eski formuna dönmesi gerekiyordu! Hem ben hiç kimse miydim? Aşk olsundu eğer öyleysem!
"Hem niye beğensinler ki el alemin adamını? Haa yani beğenmeleri hoşuna gidiyorsa söyle Sarper de bilelim yani!"
"El alemin adamı?"
Hiç beklemediğim bir şekilde beni kucağına doğru çekince ister istemez ağzımdan küçük bir çığlık çıktı. Bir eli sırtımda diğeriyse karnımdaydı.
"Ya, n'apıyorsun ya?!" diyerek gözlerimi onunla buluşturdum.
"Sen biraz önce bana el alemin adamı mı dedin?"
Yüzü yüzüme çok yakındı, aramızda bir iki santimetre vardı. Kalbim hiç olmadığı kadar hızlı atmaya başladı, sesini duyabiliyordum. Böyle giderse gonca kelimesine ikimiz de şahit olacaktık. Kendime geldiğimde, "Lafın gelişi. Hem sen dışarıdakiler için elin adamı değil misin? Öylesin!" dedim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BİR AVUÇ YALAN 🌌
ActionGökyüzünü görebilmek değiştirmez yokluğunu. Varlığı silemez hiçliğini. Ve gökyüzü, gökyüzü umudunu bindirmiştir yağmurlarına. Senin, benim, bizim bindirdiğimiz gibi... Bak şimdi de şimşek çakıyor. Yakmıyor mu içini cayır cayır? Har olduğun yetmiyor...