Yılmaz

112 10 128
                                    

Sellamlar, sellamlar! Minik ve sayılı insanlar. Bu bölüm hakkında çok fazla konuşmak istiyorum. Aslında okudukça anlamanızı da umuyorum. Üç kitap boyunca da Lavin'in iç karmaşasından bahsedeceğim. Ama sandığınız gibi bu psikolojik bir roman değil. Bu bölüm o iç karmaşanın başlangıcı. Aslında kendimi de onun yerine koyduğumda iç karmaşasını kendime benzetiyorum. Murat'ın iç karmaşasını da uzun bir süre göremeyeceğiz. Yüksek ihtimalle 2.kitap sonu olacak. İlk kitapta olaylar biraz daha yavaş ve acısız ilerlerken ikinci kitapta biraz daha tıkanacağız... Ve son olarak üçüncü kitap, içimizden geçeceğine inanıyorum. Finaliyle tüm gerçekliği yüzümüze çarpacak. Neyse benim yine çenem düştü. Umarım sizin içinde güzel bir bölüm ve kitap olur.

İnan bunun sonu aynı olacak,
Beni tekrar beraber olabileceğimiz düşüncesine inandırabilecek iyi bir sebep yok!

"Soyadın gibisin güçlü yıkılmaz, yılmaz!"

"Kalbini bana karıştırma Lavin!"

01.12

Hikmet Anıl Öztekin'in kitabında okumuştum; ve şu da var diyordu:

İki insan birbirinin kaderiyse er ya da geç, sonuç ne olursa olsun yine birbirlerini bulurlarmış, hiç umulmadık bir zamanda bile.

Yaşadığımız olaya değildi bu hatıralarım, öylesine düşüvermişti aklıma. Eskiden bu söz bana hep Yekta'yı hatırlatırdı! Gitmişti işte, neredeydi ölmüş müydü kalmış mıydı bilmiyordum! Günlük hayatta kötüyü düşünen bir insan değilimdir ama bazen önüme bir ölüm vakası geliyordu işte o zaman acaba diyordum o olabilir mi? Hoş olsa bile tanıyabilir miydim orası da meçhuldü. Her konu nasılda ona çıkıyordu ama? Ya da aklımızı başka bir olaya vermeye çalışıyoruzdur savcım. Belki de! Mesela kaçmıyordum, zihnimi kaçırıyordum ondan, Murat'tan! O da benden farksız sayılmazdı. Adam araba sürüyor Lavin! Ama ciddiydi. Zaten o genelde ciddiydi, belki de onun için o kadar da önemli bir olay değildi! Ama ben ona her kaçamak bakış attığımda aklıma o an geliyordu. Bak mesela kapatıyorum gözlerimi, karşıma çıkan manzara Murat'ın bana ne kadar yakın olduğuydu. Saçmaydı, aklıma gelmesi, aklıma girmesi, aklımda bir yer edinmesi bile saçmaydı. Çünkü ben o şerefsizden yeni ayrılmıştım. Tamam aşık değildim ona ama insan birlikte zaman geçirdiği insanın sevgisini bir anda silememeliydi! Belki de bu kadar kötü bir sonla bittiği, dramatize edilmediği içindi ama bilmiyorum yani Yekta hep aklımdaydı, mesela günde bir kez aklıma gelmediği olmuyordu fakat ben Burak'ı unutabiliyordum. Acısı bile yeniydi, garipti. Çok anımız geçti, uzun süredir birlikteyiz ama yine de hatırımda kalmıyordu! Murat ise Yekta'nın yolundan gidiyordu çünkü her zaman yan yanaydık istesem de unutamazdım ki onu. Araya mesafe koymayı da denedim, en fazla beş gün dayanabildim, daha fazlasını yapamadm! Uzaklaşamıyordum ondan aksine daha da yakınlaşıyordum! Bunun ismi korkuydu galiba ya da çok erken bir teşhis koyuyordum kendime.

"I wana cry, I wana learn to love!"

Ay bir de sen eksiktin Another Love! Sen de gel tam olsun. Resmen radyoya bön bön bakıyordum. Gerçekten de fazlaydı. Ah pardon Murat'ı unutmuşum o da parmağıyla şarkıya ritim tutuyordu. İkisi de üzerime üzerime geliyordu! İnsaf biraz, insaf!

"On another love, another love. Al my tears have been used up!"

Başka bir aşkta, tüm gözyaşlarım tükendi. Başımı camdan dışarıya doğru çevirdim. Yağmur damlaları cama çarpıyor ve sonra kayıp gidiyorlardı. Hiçbir şeye gücüm kalmadı gökyüzü...

♧♧♧♧

Öncelikle eve geldik. Odama çıkar çıkmaz duş alıp eşyalarımı topladım. Daha sonra Murat ile evden çıkıp hava alanına geldik. Uçağın saatine ancak yetişip direkt olarak uçağa geçtik. Koltuğa oturabilmem birkaç dakikamı aldı, birinci sınıf kabin mi yoksa business kabin mi olduğunu anlayamadım. Ama bence birinci sınıf kabindi, kendine ait bölmesi vardı. Küçük bir oda gibiydi! İki kişilik birinci kabini de ilk defa görüyordum.

BİR AVUÇ YALAN 🌌Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin