Kül oldu yıldızım
Kovulduğum bu dünyada"Bu yaptığımın hiçbir akıl mahkemesinde suçu yok Lavin Yılmaz!"
"Eğer istiyorsan sana varlığımı bile hissettirmem."
01.13
Uyandığımda Murat'ı yerinde bulamadım. O da yetmiyormuş gibi yerinde ben yatıyordum. Oflayarak yerimden kalkıp kendi koltuğuma oturarak derin düşüncelere daldım. Dün gece ne olmuştu öyle? Anılar bir bir zihnimden geçiyordu. Ben dün onun kollarının arasında uyumuştum, bir katilin kollarının arası hiçbir zaman bir savcıya ait değildi. O kolları kabul edip ona vaatler vermiştim. Ne halt yediğimi zannediyordum? Onun kollarının arasında huzur kovalarken neyi düşünüyordum? Bu durum ikimiz içinde iyi olamayacaktı. Her şey çok yanlıştı, benim onunla Tokyo'ya gelmem bu da yetmiyor gibi onun kucağında uyumam bunların hepsi yanlıştı. Biz kendimizi ne sanıyorduk ki? Bir suçlu ve savcı? Ne demekti yani bu? Ne yaptığımı zannediyordum ben? Ne düşünüyordum ki ona karşı? Bana güven duygusu ve biraz huzur vermiş ve ben de atılmış mıydım? Bana merhamet duygusu vermiş ve bütün duvarlarımı yere indirmek mi istemiştim? Babam denilen adamın beni ona emanet etmesi beni ona mı itmişti? Ne düşünüyordum onun için? Bir anda hayatıma girmiş ve beni sürüklemesine izin mi vermiştim? Belki de kalbimi karıştırmamam gereken kişi en başından beri Murat'tı. Uyku sersemiydim, afalladım, ne yapacağımı bilemiyordum, kötü bir rüya gördüm... Tokyo'dan döndüğümüzde o işine ben işimeydi. Onunla tek ortak noktamız Tarık Sarper'di. Onun işini bitirecek ve yollarımızı ayıracaktık. Daha sonra belki de sıra Murat'a gelirdi ki muhbirlerin dokunulmazlıkları vardı. Ona çok fazla açık verdim, çok fazla kafamı karıştırdım, çok fazla yaklaştım. Biz kalpleri asla birbirine karışmaması gereken iki yabancıydık. Ona karşı bir duyguyu hissedemezdim, bu çok yanlıştı. Murat bir suçluydu. Görevimin gereğini hatırlamalıydım. İşbirlikçi olduğu için belki sıra ona gelemeyecekti ama benim vicdanım susacak mıydı? Ben ne yapmıştım öyle? Minnet borcuna mı tutulmuştum kendi kendime? Beni kurtarmıştı ve ve... Daha fazla düşünmek istemiyordum. Çıkış net, yol belliydi. Ben bir savcıydım, bir suçluyu koruyamazdım, bir suçluyu sevemezdim, bir suçluya bağlanamazdım. Etik değildi, SARS beni koruyamadı ve bende önüme çıkan, bana ilk yardım eden insana güvenmeye çalıştım. Evet, kesinlikle ondan uzak durmalıydım. Keza Deniz içinde öyleydi, aile olmak mı? Güldüm. Onlar benim ailem değildi. O adamın ailesiydi bunu da kendime hatırlatmış oldum. Babam yıllar önce öz evladını bırakıp onun yerine başka çocuklara babalık yapmıştı. Babam artık yoktu ve ben ona hesap bile soramazdım. Neden beni bıraktın diyemeyemezdim!
"İyi misin?"
İrkilerek başımı yüzüne çevirdim.
"Hıhı, iyiyim."
"Uçak birazdan inecek."
"Tamam, ben geliyorum."
Murat yerine oturunca oradan banyoya kaçtım. Elimi yüzümü yıkadım. Kafamı dağıtmak için tuvaleti karıştırmak istesem de karıştırılacak bir yer yoktu. Kendimi toplamam için biraz daha bekleyip tuvaletten çıkarak bize ait kabine geçtim. Murat koltukları düzeltip benim yerime oturmuş bulutları izliyordu. Sessizce onun yerine oturdum.
"Dün akşam..." diye mırıldandı gökyüzüne bakarken.
Cümlesinin nereye gittiğini bilmeden sert bir tonda, "Bu konuyu konuşmak istemiyorum." dedim. Belki akşam gördüğüm rüyayı soracaktı belki de yanlış anlamamam gerektiğini söyleyecekti. Bana doğru döndüğünde yüzü gayet de soğuktu. Gözlerine bakınca ne diyeceği anlaşılıyordu ya da ben anlıyordum ya da kendi kendime pay çıkartıyordum. Dün gece yaşanılanları yanlış anlama diyecekti bu soğukluk ondandı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BİR AVUÇ YALAN 🌌
ActionGökyüzünü görebilmek değiştirmez yokluğunu. Varlığı silemez hiçliğini. Ve gökyüzü, gökyüzü umudunu bindirmiştir yağmurlarına. Senin, benim, bizim bindirdiğimiz gibi... Bak şimdi de şimşek çakıyor. Yakmıyor mu içini cayır cayır? Har olduğun yetmiyor...