Sellam dostlar, sonunda 25'e gelebildikkk! Hepinizi çok seviyorum, iyi varsınız! İyi okumalarr!
Farkına vardım,
Ben senin için vardım!01.25
Facia bir baş ağrısıyla uyandığımda beynim zonkladığını hissettim, sanki bulunduğu yerden çıkmak için çırpınıyor gibiydi. Sağıma soluma baktım, Murat yanımda değildi. Dün gece yanımda olduğunu hatırlıyorum. Başımı göğsüne koyup uyumuştum, ağlaya ağlaya uyumuştum. Murat, istediğim kadar ağlayabileceğimi ama bugünün hüzünden ağladığım son gün olması için benden söz istemişti. İsteğini gerçekleştiremesem de güçlü kalmaya çalışacağımın sözünü vermiştim!
Peki ya o neredeydi? Acaba uyumak için kendi yatağına mı gitmişti? Yatağımdan zorlukla kalktığımda ayağıma derin bir acı saplandı. Sağ ayağım bandajlanmıştı, çok fena ağrıyordu! Sol ayağıma yük bindirerek, topallaya topallaya yürüdüm. Parmaklarımda ayaklarımdan farksızdı; işaret ve baş parmaklarım bandajla sarılmış, acıyordu! Dün neler yaşadığımı hâlâ hatırlayamıyorum...
Dolabıma gidip kırmızı yakası olan sweati ve siyah taytı giydim. Sonra banyoya giderek elimi yüzümü yıkayıp aynaya bakmadan direkt Murat'ın odasına yöneldim. Kapıyı tıklattım, ses vermedi. Belki de uyuyordu. Odaya sessizce girdiğimde onu göremedim, yatağı bile bozulmamıştı. O zaman akşam benimle uyumuştu. İşi mi çıkmıştı, dün sekreterine tüm işlerini iptal etmesini söylemişti! Belki de salondaydı!? Aşağıya doğru indiğimde mutfaktan sesler gelmeye başladı! Selma mı gelmişti?
Mutfağa girdiğimde tam da karşımda Murat'ı buldum. Tezgah darmadağınıktı, ocağın başında bir şeyler pişiriyordu. Masayı ise bir güzel hazırlamıştı. Öylece kapıya yaslanıp bir süre onu izledim, beni fark etmedi! Zaten fark etmesini istemiyorum! Büyük borcamdaki son krep karışımını tavaya döküp borcamı tezgaha koyarken elini sıcak tavaya değdirince, "Hıh!" sesi dudaklarından döküldü. Bense gülümseyerek onu izlemeye devam ettim. Belki de yanına gitmem gerekiyordu ama çok tatlıydı zaten eli de tahminen fazla yanmamıştı! Eğer yansaydı suya koşardı. Borcamı alıp lavabonun içine koyup tavanın başına geçtiğindeyse başı kreple derde girmişti! Göremediğim bir şeyler olmuştu!
"Öff ya!" deyiverdi ağız dolusu. Daha fazla kendimi tutamayıp onun bu tatlı hallerine kıkırdadım. Sesimi duyunca birden arkasına döndü. Gülümsemem daha da arttı; üstü başı un içindeydi, alnında ve yanaklarında krep karışımı vardı!
Hafif bir sinirle, "Sorabilir miyim acaba neye gülüyorsun?" dedi. Sonra arkasına dönerek pişmiş krebi diğer kreplerin yanına ekleyip ocağın altını kapattı.
"Hiiç!" dedim gülümseyen bir tonda.
Bana döndü sinirli değildi ama sinirli olmaya çalışır gibi de bir hali vardı! Yine de Murat'ı hiç böyle görmemiştim... Nasıl? Böyle işte! Böyle ama nasıl? Tatlı...
"Savcıı!"
Ses tonu kızgın olduğunu bildirse de umursamadım. Madem rol yapıyor o zaman bende rolüne eşlik ederim.
"Öff ya Murat, gülmüyorum işte!" diyerek gülümsememi söndürdüm. Öff yayı ise bilerek kullanmıştım. Aslında gülümsemem yalandan sönmüştü!
"Uyanmışsın!" dedi krep tabağını alıp masaya koyarken. Sessiz kaldım, ne diyebilirdim ki?
"Kahvaltıya çağıracaktım ama hanımefendi çoktan aşağıya inmiş benimle dalga bile geçiyor!" dedi alınmış bir tavırla. O da bilerek yapıyordu! Beni gülümsetmek için ya da kafamın içindekilerden bir süre kurtulmam için!
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BİR AVUÇ YALAN 🌌
ActionGökyüzünü görebilmek değiştirmez yokluğunu. Varlığı silemez hiçliğini. Ve gökyüzü, gökyüzü umudunu bindirmiştir yağmurlarına. Senin, benim, bizim bindirdiğimiz gibi... Bak şimdi de şimşek çakıyor. Yakmıyor mu içini cayır cayır? Har olduğun yetmiyor...