Cellâdına âşık olmuşsa bir millet,
İster ezan dinlet, ister çan dinlet
İtiraz etmiyorsa sürü gibi illet
Müstahaktır ona her türlü zillet! ...
Saygılarımla BENZENTepeden tırnağa ona hiç sarılmadan
Şimdi ölmek istemem kalbine dokunmadan
Hadi al götür beni, hâlâ benimmişler gibi
Evime, yurduma01.30
Ayağa doğru kalkmaya çalıştığımda bir el tarafından tekrar tutuldum.
"Bırak beni, bırak!"
"LAVİN KAÇ, GİT! BANA BİR ŞEY YAPMAZ AMA SENİ YAŞATMAZ! KAÇ LAVİN!"
Çok geç Azra, çok geç! Sana her şeyi yapabilir, asıl sana her şeyi yapabilir. Ayaklarım birbirine bağlanınca tekrardan yere düştüm kolumdaki el beni bırakınca adım sesleri uzaklaşmaya başladı ve başka sesler duyulmaya başladı.
"Lavin kapılar!" dedi Azra! Kapılar bir anda kapanmıştı, Tarık Sarper bizi içeriye kilitlemişti! Ardından elektronik bir ses geldi ve yere bir metal düştü. Etrafı göremiyordum...
"Lavin!" dedi Azra tekrardan. Sesi giderek daha da yaklaştığında önce gözlerimi açtı.
Çok şükür, çok şükür ki ona hiçbir şey olmamıştı. Sapasağlam karşımdaydı... Ellerimi çözmeye başladığında yere düşen metalin elektronik kelepçe olduğunu gördüm. Ellerim çözüldüğünde Azra'ya sımsıkı sarıldım. Elleri beni sardı.
"Azra, sakin ol! Çıkacağız!" dedim.
Geriye çekilerek ayağa kalktım ve kapıya gittim. Kapıyı zorladım ama açılmadı. Sonra etrafa bakındım kapıyı açabileceğim herhangi bir şey, bir alet aradım ama depo bomboştu!
"Azra neler oldu, hatırlıyor musun?" diye sordum Azra'ya dönerken! Azra ayağa kalkmış ve bana umutsuz bir şekilde bakıyordu.
"En son evimdeydim, odamdan çıktım ve zil çaldı. Kapıyı açtım, sonrasını hatırlamıyorum. Gözlerimi bu depoda açtım."
Her şey bir kurmacadan ibaretti! Bunun olacağını anlamalıydım. Bunun olacağını ne kadar tahmin etsem de ne olursa olsun her şeyi bir kenara bırakıp yine buraya gelirdim...
"Tarık... O sana zarar verdi mi?"
Azra sessiz kaldı bir süre ve sonra, "Vermedi!" dedi. Yalan mı söylüyordu, yoksa başka bir şey mi emin olamasam da bir şey diyemedim! En azından şimdilik sorgulamadım! Deponun merdivenlerinden üst bölmeye doğru çıktığımda aşağıdan bir telefon sesi yankılandı! Bu telefon da neyin nesiydi? Azra'nın telefonu olamazdı... Hemen alt kata indiğimde Azra telefonu açmıştı bile!
"Pislik herif, seni kendi ellerimle öldüreceğim! Duydun mu beni? Allah belanı versin!"
Hızlıca oraya doğru gittim ve telefonu elinden aldım.
"Tarık!"
"Oo Savcı!"
"Anlaşmıştık, Azra'yı hemen bırak!"
"Ahahaha savcı, ne kadar da komik bir kadınsın! Ben sana Azra'yı bırakacağımı söylemedim ki!"
Kalp ne kadar ön plandaysa akıl o kadar geride kalır.... Kalbimle hareket ederken mantığım yerle bir olmuştu. Artık tek temennim Muratların bizi bulabilmesiydi...
🌌🌌🌌
Tamı tamına 12 saat geçmişti... Hava gittikçe kararmış, depo soğumuştu. Sandalyenin yarısına ben yarısına Azra oturmuş ve sırt sırta vermiştik. O neyi düşünüyordu bilmiyorum ama ben geri zekalı gibi hissediyorum. En azından çaresizlikten köşeye sıkışmış gibi hissetmiyorum... En azından ikimizde hayattaydık, şimdilik...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BİR AVUÇ YALAN 🌌
ActionGökyüzünü görebilmek değiştirmez yokluğunu. Varlığı silemez hiçliğini. Ve gökyüzü, gökyüzü umudunu bindirmiştir yağmurlarına. Senin, benim, bizim bindirdiğimiz gibi... Bak şimdi de şimşek çakıyor. Yakmıyor mu içini cayır cayır? Har olduğun yetmiyor...