11.BÖLÜM

114 11 6
                                    

Buyrunuz efendim. İyi okumalar 🤩
_______________________________________

(ELİS'İN ANLATIMIYLA)

Annemin o güzel yemeklerini çok özlemiştim. Akşam için bir sürü yemek hazırlamıştı şimdiden. Ben salondaki büyük koltukta, telefon elimde yayılmış yatıyordum. Erkut'un resmini açmıştım yine istemsizce. Annem bağırınca ödüm bokuma karıştı. Telefon da yere düştü. Hem de açık bir şekilde.

"Kızım! Kaç dakikadır mutfaktan seslendim. Niye bakmıyorsun annem?" diye sitem etti. Gözü telefona kaydı. Hemen telefonu aldım.

"Duymamışım anne," dedim.

"Telefona öyle bi dalmışsınki ben buraya gelince bile görmedin. Kim o resimdeki yakışıklı çocuk?" dedi. Kimdi Erkut? Bunu ben bile tam olarak bilmiyordum ki. Bu konuda fazlasıyla stresliydim zaten.

"Anne," dedim sakince ve kafamı ona doğru kaldırıp baktım. Anneme asla yalan söyleyemiyordum.

"Kızım?" dedi.

"Bu çocuk benim tüm düşünme kabiliyetimi elimden alıyor. Elim ayağıma dolanıyor. Kalbim bir telaşa kapılıyor onunla ilgili herhangi bir şeyde. Mesela şu an. Anlatamıyorum anne ama bu bana iyi mi geliyor? Kötü mü? Anlamıyorum." Bir belirsizlik vardı. Ve ben o belirsizliğe kapılmış gidiyordum. Annem yanıma oturdu. Yere bakarak konuşmaya devam ettim. "Bağlanmak istememiştim ama çoktan bağlandım. Aşık oldum ben galiba." Aşık olmuştum ona ve bunu sözlü olarak ilk defa kabul etmiştim. Gözlerim doldu. Aşık oldum diye ağlayan tek insan ben olabilir miydim? Annem sıkıca sarıldı.

"Büyümüş de annesine dert anlatırmış. Yer annesi bu kızı," dedi. Göğsüne çekti. Yine küçük bir kıza dönüştüm. Çok özlemiştim annemi. Küçüklüğümü. Burnumu çektim ve gülümsedim. Annem benim düzgünce oturmamı sağladı. Gözyaşlarımı sildi. "Güzel kızım benim. Ağlama. Aşık olmak zor ama güzel. O hisler çok güzel. En başta ağır gelir belki. Yabancısın sen çünkü o hislere."

"Hayır ondan değil. Her şey çok karışık anne. Gerçekten. Beni seviyor diyorum hani ama içimde de bir sürü şüphe oluyor. Sana bile anlatamıyorum. Çok karmaşık ya. Çok," dedim.

"İçindeki tüm şüpheler geçtiğinde bir sonuca varacaksın zaten. Kendini hazırla. Ya olumlu olur ya olumsuz. Daha çok kişi çıkar karşına zaten ya." Olumsuzca kafamı salladım. Ondan başkası karşıma çıkmasın. Hep o yanımda olsun istiyordum ben. Annem güldü. "Adı ne? Okul mu okuyor? Kimlerden?" Daha çok soru soracakken lafını kestim.

"Erkut. Adı Erkut. Okul okumuş ama kuryelik yapıyor. Daha tam olarak tanımıyorum ama tanısan seversin bence," dedim. Derince bir nefes alıp verdim.

"Göster bakıyım bi daha," dedi annem gülerek. Ben de güldüm ve titrek ellerimle Erkut'un resmini açtım. Annem telefonu aldı eline ve Erkut'u inceledi. Geri bana verdi. "Yakışıklı, eli yüzü düzgün ama bu devirde kimseye hemen güvenmemek gerek bunu da bil. Dikkatli davran." Evinde bile kaldım anne, diyemedim. Annem beni keserdi ve böyle bir şeye hiç gerek yoktu değil mi? Daha gençtim.

"Tabii," dedim ve kafamı salladım. Ben Erkut'a güveniyor muydum? Bunu sorgulamaya başladım. Güvenmesem evinde kalmazdım. Uçuruma yaklaşmazdım. Onun yanında olmak istemezdim. Güveniyordum. Ama çok fazla belirsizlik vardı. Bana hiç hayatından bahsetmiyordu. Bahsetse bile kısacık bahsedip hemen kestirip atıyordu.

"Daldık yine düşüncelere," dedi annem yanımdan kalkarken.

"Evet genelde böyle oluyor," dedim gülümsemeye çalışarak. O da güldü.

"Kimsenin seni üzmesine izin verme. Ben sadece bunu söylerim. Artık bir şeylerin farkına varabilecek yaşa geldin. O yüzden gerisini sana bırakıyorum." Gülümsedim ve kafamı salladım. Annemle televizyon keyfi yapmak için yan yana oturduk. Saçma sapan bir programı izlemeye başlamıştık ama annemle izlediğim için güzel geliyordu. Telefonuma gelen mesaj ile bakışlarım ekrana kaydı. Kumsal mesaj atmıştı. Oysa ben başkasından mesaj bekliyordum. Atmazdı ama o değil mi mesaj? Aramazdı da. Çünkü yoğundu o. Sadece bana karşı yoğundu. Kumsal yarın sabah bir bahane bulup eve geri dönmem gerektiğini, bana anlatacak şeyleri olduğunu yazmıştı.

DİYAFONDAN GELEN SESHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin