Güzel bir bölüm oldu. Hepsi bir araya geldi. Güzel okumalar.
_______________________________________Mumlara üflediğimde herkes alkışladı. Doğru düzgün gelmediler diye kızmıştım aslında biraz onlara ama şimdi beni çok mutlu etmişlerdi.
"Teşekkür ederim hepinize." Gülüyordum fakat gözlerim dolmuştu. Duygulandırmışlardı beni. Pastayı tutan Kumsal hemen yanındaki Özkan'ın eline tutuşturdu pastayı ve bana sıkıca sarıldı.
"Ağlama sakın." Hemen geri çekildi. Yiğit bana bakıp kafasını salladı bilmiş bir tavırla. Kulağıma hafifçe eğildi.
"Bence de ağlama artık." Özkan pastaya baktı ve işaret parmağı ile tadına baktı. Haline güldüm. O da bana güldü. Küçük çocuklar gibi tek eli bulaşık, diğer elinde pasta.
"O pastayı senden alalım artık. Yoksa bitirecek gibisin," dedi Kumsal. Özkan gülümsedi.
"Nasıl da tanıyor." Kumsal pastayı alırken öpücük attı. İçeri ilerledi. Herkesin gözü üzerimdeydi.
"Tanımak demişken. Yiğit ile tanışın. Kendisi namı diğer doktor bey ama o doktordan daha ötesi oldu bizim için."
"Biz tanıyoruz zaten," dedi Enes. Hepimizle selamlaşmak için öne atıldı. Önce bana sıkı sıkı sarıldı. Kollarımı hemen beline doladım.
"Nasıl tanırsınız yahu?" dedim.
"Seninle ilgilenirken Yiğit bizle de çok fazla ilgilendi. Daha sonra da böyle bi organizasyon yaptık. Yani anlayacağın biz onunla senden daha önce tanıştık güzellik," dedi ve çekildi. Enes, Erkut ve Yiğit ile tokalaştıktan sonra Kübra'yı kolları arasına aldı. Kübra bana öpücük attı. Ben de ona öpücük attım.
"Anladım," dedim gülümseyerek.
"Elis otursun artık," dedi Yiğit.
"Bizi sarılmış say o zaman yenge hanım. Sen iyileş. Daha çok sarılırız biz inşallah," dedi Zümrüt. Ateş, Yusuf, Leyla kafalarını salladılar.
"Aynen öyle. Katılıyorum Zümrüt'e," dedi Ateş.
"Sen katıl zaten hemen. Katacağım ben sizi birbirinize," dedi Erkut.
"Abi!" dedi Zümrüt uyarıcı bir sesle.
"Tamam ya," dedi Erkut. Ateş'e bakıp gülümsedi. Ateş'de sırıtarak karşılık verdi. Bunların anlaşma şekli gerçekten çok farklıydı.
"Hadi masaya geçelim ya. Elis otursun demiştim en son," dedi Yiğit.
"Gerilmeyin bi. Gel Elis," dedi Yusuf ve masanın başında duran sandalyeyi gösterdi. Yiğit ile Erkut bana destek oldu. Sandalyeye oturdum. Ardından herkes oturdu. Özkan ve Kumsal içeriden tabakladıkları pastaları getirdiler.
"En büyük dilimi ben alacaktım ama sana getirdim. Değerimi bil," dedi Özkan.
"Bilmem mi hiç? Hepiniz benim için çok değerlisiniz," dedim. Erkut yan tarafımda oturuyordu ama yanımda değildi. Sonra hemen tam yanıma çekti sandalyesini.
"Duramaz hiç Elis'i olmadan," dedi Zümrüt. Herkes gülerken Erkut kardeşine baktı.
"Sen de Ateş'siz duramıyorsun."
"Duramam. Hatta sana bir haberim var," dedi Zümrüt. Ateş kaşlarını kaldırdı.
"Ne haberi ya?" dedi Ateş gergince. Yorgun gibiydi zaten. İşten gelmiş olabilirdi. Zümrüt hemen elini tuttu Ateş'in. Sakin olmasını istiyordu. Erkut kendini hazırlamış olmalıydı. Bir şey demedi. Anlamıştı ne diyeceklerini zaten.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
DİYAFONDAN GELEN SES
ChickLitİşte her şey o gün başladı. Birinin zile basmasıyla. Kuzenimle aynı evde yaşıyoruz. Öyle herkese de kapıyı açmayız. Öncelikle sorarız. Yine zil çaldığında koşarak diyafonun konuşma düğmesine basıp "Kim o?" diye sordum. Gelen ses karşısında birkaç sa...