29.BÖLÜM

77 7 7
                                    

O an konuşmakta zorlandığımı Erkut anlamıştı sanırım. Sonra afallamış bir şekilde beni serbest bıraktı. Üstüme kapanmıştı ama kıyafeti hep kan olmuştu. Önce kendini yokladı. O iyiydi. Kurşun beni seçmişti. Nefesim de daralıyordu.

"Elis!" dedi Erkut endişeyle. Hemen ayaklarımı düz bir hale getirdi. Beni kolları arasına aldı. "Vurulmuşsun Elis." Titrek elleri yaramı buldu. Beyaz kazak saniyeler içinde kırmızıya dönüşmüştü zaten. Karnımın biraz altına denk gelen kurşun canımı yeni yeni yakmaya başlıyordu çünkü ben de daha yeni fark ediyordum onun varlığını.

"Erkut," dedim sadece. Yusuf'un sağ taraftan bağırmasını duydum.

"Elis! Dayan! Bir şey olmayacak!"

"Erkut," dedim acıyla bir kez daha. Elleri titriyordu. Koca eli yaramın üzerindeydi ama bastıramıyordu. Hafifçe sağ tarafa döndüm. Yusuf bir kızın yanındaydı. Bayılmış bir kızın. Gözlerimiz buluştu. Bana güven vermek istercesine gülümsedi. Sonra hemen kıza döndü. Yanaklarına vurmaya başladı. Kurşunlar üzerimize yağmaya devam etti.

"Güzelim, iyisin demi? Nefes al, düzgün nefes al, bana bak, kapatma gözlerini," diye konuştu Erkut titrek sesiyle. Nefes nefese kaldığımı fark ettim. Canım yanıyordu çünkü.

"Acıyor," dedim zorla.

"Geçecek, vallahi geçecek. Söz veriyorum geçecek. Yetişeceğiz hastaneye. Dayan sen! Yeter ki dayan." Ağlıyor muydu o? Elimi yanağına götürdüm zorlukla.

"Ben hastaneyi sevmiyorum ya," dedim zorla gülerek. O da güldü. "O yüzden oluyor böyle. Bela o yüzden çekiyor bizi," dedim.

"Konuş, konuşmaya devam et. Susma sen. Nolur susma," dedi Erkut. Yusuf kızı uyandırmıştı. İkisi de başıma geldi yerden yerden.

"Elis," dedi Yusuf. Hemen oduncu gömleğini çıkarttı. Erkut'un elini yaramdan çekti. Gömleğin kollarını belimden doğru sardı ve kollarını yaramın üzerinde birleştirip bağladı. Acıyla inledim. Erkut şok olmuş gibiydi. Yusuf hemen ona baktı.

"Erkut, iyi misin? Senin bir şeyin yok demi? Yaralandın mı? Omzun?"

"Yok bir şeyim benim! Yok! Elis'imi almasınlar benden! Almasınlar!" İnlemelerim arasından cevap verdim.

"Kim alıyormuş beni? Ben sadece seninim," dedim. Ağlarken güldü. Gözlerimden yaşlar süzüldü. Dayanmalıydım. Sevdiklerim için ve en çok da Erkut için.

"Güzelim," dedi. Alnını alnıma yasladı. Benden daha çok acı çekiyor gibiydi.

"Ben, sizi davet etmeseydim. Hep benim suçum," dedi Yusuf sesindeki korkuyla. Yanındaki kız konuştu.

"Saçmalama, sen böyle olmasını istemezdin," dedi ama o da endişeliydi.

"Bizi," dedim ve derin bir nefes aldım acıyla. "Tanıştırsana," dedim Yusuf'a. Güldü. Yanıyordu. Kurşunun olduğu yer alev alıyordu. En başta fark etmediğim gibi fark etmemek istiyordum. Başka konular açmak istiyordum.

"Sussun şu silahlar! Gitsinler artık! Çok kan kaybediyor!" dedi Erkut. Gözlerim bulanık görmeye başlamıştı.

"Geçecek abi! İllaki polis gelecek. Elis bana bak. Bize bak, hadi," dedi Yusuf. Gözlerimden yaşlar eksik olmuyordu. Acıdan ağlıyordum ama sessizce.

"Ben, ben Leyla. Bize baksana. Sen Elis misin? Adını söylesene bize," dedi adının Leyla olduğunu öğrendiğim kız.

"Elis," dedim dişlerimin arasından. Kız karıncalanan elimi tuttu.

"Çok memnun oldum Elis." Daha çok ağlamaya başladım. Canım çok yanıyordu. Zor nefes alıyordum. Vücudumdan çıkan kanın haddi hesabı yoktu. Gerçekten çok kan kaybetmiştim şimdiden.

DİYAFONDAN GELEN SESHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin