Hadi devam edelim bakalım. Buyrunuz 🤩
_______________________________________(KÜBRA'NIN ANLATIMIYLA)
Çok yorulmuştu Elis. Çok hırpalamıştı kendini. Olayı tam bilmiyordum ama az sonra Enes'e soracaktım. Çok uykum gelmişti benim de. Elis'i izlerken yavaş yavaş gözlerim kapanmaya başlarken Enes geldi odaya. Sessizce konuştu.
"Uyudu mu hemen?"
"Hemen uyudu. Çok yorulmuş," diye fısıldadım.
"Salona gel o zaman güzelim," dedi. Uykum bu kelime ile hemen açılırken kafamı salladım ve ayağa kalktım. Bana her 'güzelim' dediğinde kalbim yerinden çıkacak gibi oluyordu. Heyecanlanıyordum. Olay kelimede miydi yoksa söyleyenin kim olduğunda mı? Birlikte salona geçtik. Loş ışığı yakıp normal ışığı söndürdüm. Çünkü normal ışık beni fazlasıyla rahatsız ediyordu.
"Ne olmuş böyle? Erkut gitmiş mi? Nereye gitmiş?" diye sordum.
"Yok, gitmemiş ama Elis'den tamamen gitmiş sanırım," dedi eliyle alnını ovalarken. İkili koltuğa kendini bıraktı. Anlamazca ona baktım. Yanını gösterdi. Gidip oturdum. Gergince suratına bakıyordum. Anlatmaya başladı. "Önce Erkut mesaj atmış. Bir süre konuşmayalım falan demiş kıza. Elis aramış ama açmamış. Sonra Elis mesaj atmış. Ardından Erkut hiç konuşmayalım falan diye saçmalamış. Elis etkilenmiş ama baya. Annesi gildeymiş zaten. Dışarı çıkabilmek için bahane aramış. Bulamamış. Seni aramış ama ulaşamamış. Sonra senin yanına gittiğine dair bir not bırakmış eve ve çıkmış. Ağlamış baya bir. Yağmur da yağıyordu. Islanmış da haliyle. Nereye gideceğini şaşırmış kız. Oturmuş kalmış oraya. Ben iyi ki ordan geçiyordum, iyi ki gördüm. Gece yarısı orada, o saatte ve o halde, ne bileyim işte," dedi sonlara doğru elini yumruk yapıp sıktı. Yavaş yavaş vurmaya başladı koltuğun koluna. Diğer elini tuttuğumda koltuğun koluna vurduğu eli de durdu. Gözlerim dolmuştu. Benim arkadaşım bir adam yüzünden bu hale gelemezdi. Dudaklarımı dişlemeye başladım. Ya Enes değil de serserinin birisi o saatte oradan geçiyor olsaydı diye düşünmeden edemedim. O zaman mı kıymetini bilecekti Erkut? Enes ellerimizi ayırdı. Ellerini yanaklarıma koydu.
"Ya başına bir şey gelseydi. Ben ne biçim bir arkadaşım. Uyurken telefonu uçak moduna almak nedir? Ya sen değil de başkası-" derken Enes işaret parmağını dudağıma koydu.
"Bir şey olmadı. Sonuç olarak bizimle. Sakin ol," dedi. Yine büyük ellerini yanaklarıma koydu. Alnını alnıma yasladı. Gözlerini kapattı. Ben de kapattım. "Şimdi sadece susalım olur mu?" diye fısıldadı.
"Olur," diye fısıldadım. Bu yakın halimize ben alışmıştım artık. Utku olayından beri neredeyse her gün birlikteydik. İşe giderken gelirdi. İşi bitince gelirdi. İşi olmadığında hep buradaydı. Ben onun evini öğrenmiş ve birkaç kere gitmiştim. Yani biz arkadaş değildik. Biz neydik bilmiyordum ama sıfatlar umrumda değildi. Bana huzur verdiği kesindi. "Enes," diye bir mırıltı çıktı ağzımdan.
"Kübra," dedi bir nefeste. Susalım dediği için bir şey söylemedim. Küçük bir gülme sesi çıkardığında gözlerimi açtım. Ellerini çekti. Alnımdaki alnını da çekti. Beni kendine çekip sarıldı. "Söyleyebilirsin geveze," dediğinde çekilmek istedim ama daha sıkı sarıldı. Ben de güldüm. Benim kesinlikle üzülmemi istemiyordu. Ağlayacak bir hale gelmiştim az önce ama şimdi beni güldürmeyi ve sakin kalmamı sağlamıştı."Çok bile dayandın. Hadi söyle," dedi.
"Vazgeçtim. Çünkü pisliksin," dedim.
"Niye öyle diyorsunuz hanımefendi? Alındım, gücendim," dedi. Kıkırdadım.
"Şey diycektim," dedim ona bakarak. Kollarını gevşetti. Ona biraz daha döndüm.
"Ney?"
"İyi ki var olduğunu," dedim. Duraksadı ve dudakları yukarı doğru kıvrıldı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
DİYAFONDAN GELEN SES
ChickLitİşte her şey o gün başladı. Birinin zile basmasıyla. Kuzenimle aynı evde yaşıyoruz. Öyle herkese de kapıyı açmayız. Öncelikle sorarız. Yine zil çaldığında koşarak diyafonun konuşma düğmesine basıp "Kim o?" diye sordum. Gelen ses karşısında birkaç sa...