17.BÖLÜM

102 7 4
                                    

İyi okumalar 🤗

_______________________________________

Eliyle saçımı kulağımın arkasına gönderdi. Gülümsedi. "Şu saçındaki şeyi de alamadık." Kıkırdadım. "Gülme öyle, alsaydık iyi olurdu. Peki, şey alabilir miyim? Dudaklarıma bir hayat öpücüğü?" diye sordu çapkınca. Ve göz kırptı. Kızarmış olabilirdim şu an ama dediği şeyi yapması için ona yaklaştım.

"Alabilirsin," diye mırıldandım. İkimiz de dudaklarımızı birleştirdik. Ufak bir buseden sonra geri çekildim. Güldü ve elimi ellerinin arasına aldı. Yara elime de bir öpücük bıraktı.

"İkimiz de çabuk iyileşeceğiz şimdi," dedi. Kafamı salladım usulca. Gülüyordu halime. Kaşlarımı çattım.

"Niye gülüyorsun ya?"

"Kızardın sen bir, başka şeyler yaşansa kim bilir nolur?" dedi imalı imalı.

"Bak sen," dedim uzatarak ama başka diyecek bir şey bulamadım.

"Yaşanır mı başka şeyler?"

"Erkut," dedim uyarı dolu sesimle.

"Tamam tamam demedim bir şey," dedi gülerek. Yine kafamı karıştırıyordu. Biz neydik ki? Şimdi böyle davranıyordu. Yarın başka davranacaktı. Neden böyleydi? Mecbur olduğu için mi? "Yine daldın gittin," dedi.

"Kafam karışıyor çünkü ama bunları sonra konuşsak da olur," dedim gülümseyerek.

"Halledeceğiz kafandaki her şeyi," dedi.

"İnşallah," dedim. Kapıyı tıklatarak girdi bu sefer Özkan. Erkut'un annesi de onun arkasından içeriye girdi.

"Meral teyze de gelmek istedi," diye açıklama yaptı Özkan bıkkınca. Kafamı salladım ve koltuktan kalkıp Meral teyzeye yer verdim.

"Hadi sen evine git kızım. Ben kalacağım oğlumun yanında," dedi. Bu kadın beni deli edecekti anlaşılan. Erkut ile gözlerimiz birleşti.

"Anne-" diyerek tam itiraz cümlelerini sıralayacakken Meral teyze sözünü kesti.

"Yok anne falan, yanında duracağım ve sana bakıp iyileştireceğim. Hem Elis tek elini kullanamıyor şu an. Gidip o da dinlensin ki iyileşsin. Demi annecim?" dedi Erkut'un omzuna dokunup. Erkut çaresizce bana baktı.

"Ama-" dediğim anda benim de sözümü kesti.

"Senin yüzünden zaten. Sus sen," dediğinde Erkut hızla yerinde doğruldu. Sonra yüzünü buruşturdu. Elimi ona doğru uzatıp birkaç adım attım. Meral teyze şaşkınlıkla oğluna baktı.

"Anne bir şey bilmiyorsun, kimsenin kalbini kırmana gerek yok o yüzden, Elis'in suçu falan değil. O bize kafayı takan itlerin suçu. Ben sana anlatırım her şeyi ama Elis'e bilip bilmeden böyle davranacaksan asla anlatmam," dedi sinirle. Eli yarasındaydı ve canının yandığı belli oluyordu. Yutkundum ve Özkan'a baktım. İçimi rahatlatmak istercesine yanıma yaklaştı.

"Tamam oğlum tamam ama sen bir yat bakalım. Bana elin kızını korurken kendi canını yakıyorsun," dedi Meral teyze. Sinirim çok bozulmuştu. Elin kızı mı olmuştuk şimdi de?

"Anne, Elis kalacak yanımda. Siz gidebilirsiniz. İhtiyacım olan bir şey olursa Zümrüt bana Ateş ile gönderir," dedi Erkut net bir tavırla. Gözlerim doldu.

"Yok, annenin içi öyle rahat etmez Erkut. Ben gidebilirim," dedim zor çıkan sesimle.

"Hiçbir yere gitmiyorsun!" dedi Erkut sert bir şekilde. Biliyordum bana değildi bu kızgın hali. Annesine kızmıştı. Gözümden akmak üzere olan yaşları gönderip kafamı salladım. Meral teyze siniri bozulmuş gibi güldü. Bana kötü bakışlar atarak gitti. Özkan bize elindeki poğaça olan poşeti gösterip koltuğun üzerine bırakıp çıktı. "Gelsene," diye mırıldandı Erkut koltuğu gösterip. Geçip oturdum.

DİYAFONDAN GELEN SESHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin