Güzel okumalar. O küçük yıldıza herkes bassa bir sürü yıldız olsak keşke... Sonra o yıldızın parıltısı kitabımızı parlatsa...⭐
_______________________________________
(KÜBRA'NIN ANLATIMIYLA)
Elis gil gittikten sonra etrafı güzelce toparladık. Sadece Kumsal ve Özkan kalmıştı. Şu an evin kenarındaki duvarda dördümüz sessizce oturuyorduk. Elis gili aramıştık birkaç kere ama açmamışlardı. Giderken iyi gözükmüyordu. Kim bilir şu an nasıl olmuştu? Sessizliği telefonuma gelen mesaj bozdu.
Utku: Ben kurtuldum ama sizin içinizden biri kurtulamayacak. Bekle ve gör! Senin canın onlara zarar gelince daha çok yanıyor. Anladım. O yüzden sadece bekle!
Sıkıca Enes'in kolunu tuttum. O da mesajı okuyup kocaman bir küfür savurdu. Kumsal ve Özkan anlamazca baktı.
"Utku," diyebildim sadece.
"Utku mesaj atmış. Yani anlayacağınız çıkmış. Mahkeme bile olmadı henüz. Kurtulmuş koduğumun şerefsizi," dedi Enes sinirle. Özkan hemen ayaklandı.
"O zaman biz hallederiz demiştik. Ben hallederim onu. Zaten içimde kaldı. Sinirlerim de bozuk. Tam zamanı," dedi. Kumsal da hemen yanına dikildi.
"Hiçbir şey yapamazsın. Kendini yakmak mı istiyosun? Polise veriyoruz. Tek yapabildiğimiz bu. Adamda da para. Her boku hallediyor. Kübra senin annen ve baban bunu tanımıyor mu? Son çaremiz artık. Yardım etsinler bize."
"Söylerim ama umrularında olmaz. Yani genel olarak ben umrularında olmuyorum. Siz ne güzel ailelerinizin yanındasınız. Onların desteğini hissediyorsunuz. Siz uzakta olsanız bile bi şekilde onlar size geliyor. Gerçi Elis'in ailesi böyle bi şey yapmış olabilir ama genel olarak kızlarına hep iyi davranırlar. Özkan kaç yaşında adam oldu mesela. Ailesi, Özkan eve gitmeyince merak ediyor. Arıyor. Ben annemle ne zaman konuştuğumu hatırlamıyorum," dedim. Enes beni kolları arasına aldı. "Seninkileri hiç demiyorum bile. Sana büyük bir servet bırakmışlar. Çok çalışmışlar. Seni sevmişler de. Bence çok sevmişler. Resimlere, albümlere bakınca anlaşılıyor zaten. Hiçbirinizin yüzündeki gülümseme sahte değil resimlerde." Burukça gülümsedi Enes.
"Olsun. Hiçbir anne kızına kıyamaz. Sen ara ve Utku'yu anlat. Belki bi yararı dokunur," dedi Kumsal.
"Dediğim gibi. Sanmıyorum ama şansımı denerim," dedim. Yanlarında ağlamak istemiyordum. Gözlerim dolunca Enes'in kollarının arasından çıktım. İçeriyi gösterdim elimle. "Ben bi," dediğimde devamını getiremedim. Banyoya ilerledim. Arkamdan Enes geliyordu ama artık güçsüz halimi görmesini istemiyordum. Banyoya girip kapıyı kapattım ve kilitledim. Enes kapıyı tıklattı.
"Kübra, iyi misin?" Sesimi düzenlemeye çalıştım.
"İyiyim," diye mırıldandım. "Tuvalete girip geleceğim. Sen git."
"İyi değilsin. Aç kapıyı. Tuvalete mi giriyorsun, napıyorsan yap. Sonra da aç kapıyı. Bekliyorum burada."
"Tamam," dedim. Biraz kendime gelmeye çalıştım. İhtiyacımı karşıladım. Elimi yüzümü yıkadım. Kapıyı açtığımda Enes direkt sarıldı bana.
"Enes ya. Ben artık güçsüz olmak istemiyorum. Çok mu güçsüzüm ben?"
"Ağlamak seni güçsüz yapmaz. Sen gerçekten güçlü bir kadınsın Kübra. Bu yaşadıkların sana ağır geliyor ama sen hepsinin altından kalkıyorsun. Aile konusu senin için hassas biliyorum. Konuşulunca da böyle oldun."
"Senin ailen vefat etmiş olabilir ama hâlâ yanındalar. Sıcaklıkları hâlâ içinde. Biliyorum. Ama benim annem ve babam," dedim. Beni salona çekti. Oturttu. Yanıma da o oturdu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
DİYAFONDAN GELEN SES
Chick-Litİşte her şey o gün başladı. Birinin zile basmasıyla. Kuzenimle aynı evde yaşıyoruz. Öyle herkese de kapıyı açmayız. Öncelikle sorarız. Yine zil çaldığında koşarak diyafonun konuşma düğmesine basıp "Kim o?" diye sordum. Gelen ses karşısında birkaç sa...