28.BÖLÜM

84 10 43
                                    

Devamkee. Okuyun bakalım. Oy ve yorumu da unutmayalım.
_______________________________________

Erkut'un zoruyla hastaneye gitmeyi kabul etmiştim. Yusuf beni hastaneye götürüyordu. Benim yüzümden okulu asmak zorunda kalmıştı. Bugün kimse okula gitmemişti yani. Her zamanki gibi arabaya binince Yusuf hemen şarkı açmıştı. Ara sıra şarkıya eşlik ediyordu.

"İyi misin?" dedi kırmızı ışıkta durup bana bakarak. Kafamı salladım.

"İyiyim ama gerginim biraz. Hastaneler bana pek iyi gelmiyor da," diye açıklamada bulundum.

"Biliyorum. Konuşmuştuk bunu geçen yemekte." Yeşil yanınca ilerlemeye devam etti.

"Keşke Erkut gelebilseydi,"dedim.

"Ama o çalışıyor Elis. Şu an gitmezsen hastaneye ve sürekli ertelersen olmaz. Sağlık bu. Önemli. Ben yanındayım. Biliyorum tanışalı çok olmadı ama siz benim arkadaşım oldunuz. Yalnızdım ben hep. İyi ki tanıştık. Ben sizi kolay kolay bırakmam. Seni de yalnız bırakmam şu an. Hastanede hep yanında olacağım. Erkut bana emanet etti çünkü seni. Etmese bile ben senin arkadaşınım. Seni asla yalnız bırakmam böyle bir durumda," diye uzunca açıklama yaptı. İçimi rahatlatmak istiyordu.

"Teşekkür ederim Yusuf," dedim gülümseyip.

"Hiç önemli değil. Sen iyi ol. Yeterli."

"Acile mi gideceğiz?"

"Evet oraya gidelim. Onlar bizi yönlendirir. Şu an zaten randevulu değiliz. O yüzden normal doktor bakmaz," dedi. Arabayı park etti. Çıkan şarkıya güldü.

"Şarkıyı dinleyip gidelim mi?" dedi burukça. Belli oluyordu bu şarkının bir hatırası olduğu. Sadece kafamı saklamakla yetindim. Ben de biliyordum bu şarkıyı. 'Pinhani-Beni Al.'

"Bugünüm yarın olsa, ya da hep yeni baştan,
Yaşamak ne güzel olur hiç başlamamışsan,
Geriye ne kalırdı, yaşananları atsan,
Seni bir daha yaşamak isterim aslında..."

Yusuf kafasını iki yana salladı ve radyoyu kapattı. "Seni bir daha yaşamak isterim aslında," diye fısıldadı. Gözleri mi dolmuştu onun? Omzuna dokunduğumda irkildi.

"İyi misin sen?"

"Hiç mantıklı değilmiş dinlemek. Boşver. Hadi gel. İnelim." Üstelemedim ve indim. Hastaneye bakınca ilerleyemedim. Yusuf arabayı kilitledi. Kontrol etti.

"Hadi, gelsene," dedi. Bu hastane Erkut'un hayatta kalmak için çabaladığı hastaneydi. "Elis," dedi sorgularcasına.

"Yusuf."

"Noldu?"

"Ben biraz kötü oldum da," dedim dolu gözlerle. Beni kolunun altına aldı.

"Korkularının üzerine gitmelisin. Güçlü olmalısın. Böyle olmaz. Hadi girelim içeriye. Gel." Birlikte yürüdük acile doğru.

***

"Bu kremi hep sür eline. Sabah, akşam. İhmal etme," dedi Yusuf eczane poşetini bana uzatırken. Her işimi halletmişti. Hastanede hep yanımda olmuştu. Mahcup olmuş şekilde baktım.

"Bakma öyle," dedi gülerek. Ben de gülümsedim.

"Bugün bizde yesene yemeği. Erkut'a da deriz," dedim. "Hem bugün kimse okula gitmedi. Hep birlikte otururuz," diye ekledim.

"Bana uyardı da ben bugün bir kafede çalacağım. Öğrenci harçlığı malum. Lazım oluyor da," dedi.

"Yaa öyle mi? Erkut ve ben seni dinlemeye gelelim mi?"

DİYAFONDAN GELEN SESHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin