30.BÖLÜM

76 7 29
                                    

Buyrunuz efendim. İçim bir tuhaf oldu bu bölümde. Siz de okuyunuz ve yorumunuzu benimle paylaşın. Oy vermeyi de unutmayınız. İyi okumalar 🤩
_______________________________________

(YAZARIN ANLATIMIYLA)

İşte kollarının arasından alıyorlardı sevdiğini. Bırakmak istemedi. Alırlarsa vermezlerdi. Çünkü Elis'in nabzı durmuştu, nefesi ise kesilmiş gibiydi. Leyla öyle söylemişti son anda. Erkut sessizce ağlıyordu. Sonra bağırdı Elis'i içeriye götüren doktorlara.

"Yaşatın sevgilimi! Nolur iyileştirin onu!" Yusuf deli gibi ağlasa da Erkut'u omuzlarından tuttu.

"Bırakmaz Elis bizi." Diyebildiği tek şey bu olmuştu. Leyla ikisine de tek tek bakıyordu. Aklına lise zamanları geldi. Sendeledi, tutunacak yer aradı. Duvara yasladı elini. Yusuf ile liseden arkadaşlardı. Tam olarak arkadaş da değillerdi. Aralarında sıkı bir bağ vardı ama asla sevgili olmamışlardı. Aslında Yusuf biraz korkak davranmıştı. Sevgili olurlarsa bu güzel bağın kopabileceğini düşünmüştü ama Leyla'yı canını verecek kadar sevdiğini herkes gözlerinden anlardı. Yusuf buna hep inkar edip yeni birilerini tanımak isteyip başarısız olmuştu. Yine dönüp dolaşıp Leyla'sına gidiyordu. Lisede onun için kurşunun önüne atladığı Leyla'sına. Leyla'nın babası kızını öldürmesin diye silahın önüne atladığı Leyla'sına. Leyla bunları hatırladı. Silah sesleri her zaman onun korkusu olmuştu. Kanlı bedenler ona hep Yusuf'un o halini hatırlatmıştı. Şimdi de iyi değildi Leyla. Kafede de panik atak geçirdiği için bayılmıştı. Yusuf yine onu korumaya çalışıyordu uyandığında. Leyla'nın kafeye geldiğini görünce sadece selam vermişti oysaki. Yanına gidip oturmamıştı bile. Ama sonra kurşunlar yağmaya başlayınca kendini onun yanında bulmuştu. Yine bir gözü Leyla'sındaydı ama Erkut'u sakinleştirmeye çalışıyordu. Erkut duvarları yumrukluyordu. Doktor diğer kapının ardından çıktı.

"Acil 0 negatif kana ihtiyacımız var. Bulabilir misiniz? Ben de şimdi anons yaptıracağım çünkü çok acil. Hastamızı ameliyata alacağız. Kan lazım."

"Ben bulurum. Hemen bulurum," dedi Yusuf. Müzik yapıp paylaştığı sosyal medya hesabına hemen duyurdu. Erkut ise o haliyle titrek elleriyle Enes'i aradı. Kısa sürede iyi anlaşmışlardı ve Enes her şeylerine koşturur olmuştu.

"Enes," dedi çaresizce. Enes bir şeyler diyordu Kübra'ya. Kumsal diğer taraftan cırlıyordu. Özkan ise onlara bağırıyordu. Birliktelerdi yani.

"Alo," dedi Enes. Seslerden uzaklaşıp mutfağa geçti.

"Kan, lazım. Bize kan lazım."

"Erkut ne diyorsun oğlum sen? Ne kanı? Sesin niye öyle? Noluyor?"

"Elis," dedi Erkut. Ağladı. Sadece ağladı.

"Ne oldu ona?" dedi Enes sessizce. Erkut cevap vermedi. Ayakta duracak gücü kalmamıştı. Koltuklardan birine oturdu. Yusuf işini halledip hemen telefonu aldı.

"Selam. Ben Yusuf. Biz hastanedeyiz. Saldırıya uğradık kafede. Elis'in durumu pek iç açıcı değil. Lütfen 0 negatif kan bul bize. Ameliyata alacaklar ama kan lazım." Yusuf'un kalbi yerinden çıkacak gibiydi.

"Ne?" diyebildi Enes sadece. "Elis," dedi çaresizce. "Elis!" diye bağırdı. Arkadan sesler yükseldi. Enes bir daha bir şey demedi. Yusuf telefonu kapattı. Derin bir nefes alıp verdi. Gözlerinden yaşlar eksik olmamıştı ama şimdi bir başka dökülüyordu. İçi acıyla kavruluyordu herkesin. Yusuf bulundukları hastanenin konumunu attı Enes'e. Erkut kafasını yere eğmiş ellerini önünde birleştirmiş onlara bakıyordu. Ayaklarını yere vuruyordu yavaş yavaş. Leyla Erkut'a baktı. Her yeri kandı ama omzu hâlâ kanıyordu çünkü kurşun sıyırıp geçmişti. Erkut onu hissetmiyordu bile.

DİYAFONDAN GELEN SESHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin