20. Bölüm Gökyüzünün Sayısız Yıldızı

2.5K 108 33
                                    

Hoşgeldin bebeğimler 😋

Sizi çok seviyorum ❤️

Medya: Virdal ve Umut🍀

Bölüm şarkısı: Ah bu şarkıların gözü kör olsun / Begonvil

_____________________________

Gökyüzü kimine bir mabed, kiminie işkence olmuştu bu zamana kadar. Bir devir vardı; sonlu mu sonsuz mu?..işte orası meçhul. Bir küçük kız vardı; ruhu ölü mü yaşıyor mu?.. işte, işte onun cevabı benim kömür karası kalbimde saklıydı. Kimine göre ben çoktan insan olmayı yitirmiştim, kimine göre ise ben melek gibi bir insandım..

Peki melek gibi olduğumu onlara düşündüren neydi?

Mesela bu hastane odasında her şey başlamıştı değil mi? Peki benim burada ne işim vardı? Umut kimdi? Belki de küçük bir çocuğun çok sevildiğini anlaması için kurduğu bir zihin oyununun baş karakteriydi?.. Peki Umut kim olmak isterdi? Kendi hayatının baş karakteri mi yoksa küçük bir çocuğun zihninin baş karakteri mi?

Eğer küçük Umut izin verirse buna benim kara zihnim yanıt bulmuştu.

Umut; aynaya bakınca kanlı bir zihin gören o küçük çocuktu.

Umut; bir parça ekmek için nefesini feda eden o çocuktu.

Umut, Umut yaşamdı. Kendi hayatı için kendisi çabalayan biriydi Umut.

Umut her zaman kendi hayatının baş karakteri olmaktan mutluluk duydu. Her ne kadar acıyla yoğurulmuş bir benliği, çocukluğu olsada..

Aptal gibiydim, zira bu odada olmamın başka bir açıklaması olamazdı! "Küçük hanım görünüşe göre hemen yürümek istiyorsunuz ama maalesef bunun için daha zamanımız var-" başımı dakikalardır yasladığım ellerimin arasından çekerek katran karası gözlerimi dakikalardır çok biliyormuş gibi konuşan doktora diktim. Anında susup Araf Karahanlı'ya baktı. Babam ağır ağır başını sallayarak "refleks olarak hareket etti, kendisi isteyerek böyle birşeyi yapacak kadar düşüncesiz değil" dedi her zaman takındığı sert sesi ile. Doktor artık bizimle muhatap olmak istemiyor olacak ki "kendinizi çok fazla zorlamayın, geçmiş olsun" diyerek odadan kaçarcasına çıkmıştı.

Babama bakarak " abime gitmek istediğimi kaç defa daha tekrar etmek gerekiyor?" dedim. Bu lanet hastane odasında kolumda serum ile bekliyorduk! "Umut, abin iyi. Sen de iyi ol gideceğiz" dedi tane tane ama itiraz istemeyen sesi ile. Derin bir nefes alarak gözlerimi kapattım. "Abime gitmek istiyorum!" dedim bir kez daha. Babam sinirle soluyarak "abin iyi" dedi. Başımı sallayıp "tamam, ben de kötü demedim zaten! Abime gitmek istiyorum dedim" dedim. Ona muhtaç olmak zaten canımı yeterince acıtırken bir de abimin vurulmuş olması kalbimi söküyordu.

"Abin iyi bir kez daha söylüyorum, önce sen iyi ol" dedi. "Ben iyiyim ve abime gitmek istiyorum" dedim. Bu cümleyi bu gün kaç defa kullandığımı bilmiyordum. "Eğer abime gitmezsem sana yemin ederim ki hastaneyi başına toplarım ve bundan sonrasında ne olacağı zerre umrumda olmaz" dedim ben de tane tane.

"İstediğini yapmakta özgürsün fakat senin sağlığını tehlikeye atmayacağım!" Dedi bağırarak. Ardından derin bir nefes alıp sakinleşmeye çalıştığını anladım "sinirlerin zedelenmiş, sana ne dedik biraz kendine dikkat et! Evet haklısın hepimizden çok ona-" "baba yeter!" dedim gayet sakin bir tonda. Beynim küçük çocuk kavgası çekecek halde değildi şu an! Tek istediğim abimin iyi olduğunu görmekti, o kadar. Bunu neden bu kadar uzattılar anlamıyordum!

Asal ve Yankı abimin yanında kalabiliyorken ben neden burada kalmak zorundaydım mesela?

"Uzra abiyi çağırır mısın?" dedim. Bu bir nevi senin fikirlerin bana ters demek gibi bir şeydi bana göre. Babam "beni istemiyor olman normal, fakat Uzra abin bile gelse bilki iyi olmadan bu odadan çıkmayacaksın!" dedi. Artık sinirden sulanan gözlerim ve titreyen sesim ile kimine göre hırçın sayılabilecek bir şekilde "o benim için çok değerli! Asil abimi görmek istiyorum, Albay vuruldu dedi! Durumu hakkında bilgi vermedi onu görmek benim en doğal hakkım. Siz yokken o vardı!" dedim.

Özgürlük UmuduHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin