dört

1.3K 184 196
                                    

"ne yorulduk ama." telefonumdaki arayan kişiye takıldı gözlerim, daha sonra yukarıda yazan saate. üç, elli beş.

"baksana, bugün burada kal istersen. bu saatte taksi bulmak biraz zor, changbin erkek arkadaşında olmasaydı seni bırakmasını isterdim ama." başımı salladım. bu saatte yürüyerek gitmeye çalışsam muhtemelen yarına ölümü bulurlardı. ben bunları düşünürken, telefonum kapandı ve sonra tekrar çaldı.

hyunjin arıyor.

"ev arkadaşıma haber vermeliyim." jisung başını salladı. "tabii, koridorda konuşabilirsin." koridora çıktım telefonumu ellerimin arasına alıp. açtığım gibi, hafif yükselmiş sesini duydum. "aptalsın hyung sen, biraz." nefesimi verdim seslice. "işim uzun sürdü, söylemiştim sana, neden uyumadın?" sustu bir süre, bir dakika falan cevap vermesini bekledim öyle. "korktum çünkü, tek başıma uyumayalı yıllar oldu hyung."

"ışıkları açık bırak, ben olmadığımda öyle uyurdu." burnunu çekti. "öyle mi yapayım?"
"hm, öyle yap." görmüyordum ama gülümsediğini biliyordum. "teşekkür ederim hyung, gelecek misin?"
"bugün burada kalacağım, yarın evde olurum." beni onayladığını belirten bir kaç mırıltı çıkardı ve "görüşürüz." deyip telefonu kapadı.

salona geri döndüğümde jisung'un koltuğa bir kaç örtü serdiğini gördüm. "umarım belin ağrımaz, yatağımı verebilirim istersen." başımı salladım sağa sola. koltukta saatlerdir oturuyordum, bir rahatsızlık hissetmediysem, uyurken de olmazdı diye düşünüyorum. "teşekkürler jisung."

kapıya doğru giderken durdu, bir şey söylemek için. "sigara içmek istersen, balkonu kullanabilirsin." başımı salladım ve koltuğun karşısındaki balkon kapısına baktım, saatlerdir içmiyordum ama içmem herhalde.

"sana kıyafet getireyim, benimkiler olmaz ama chris hyung dan verebilirim." başımı salladım yeniden, tamam demek istediğimden. cidden, giyinmemeyi tercih ederim ama yapacak bir şey yok gibi.

kıyafetlerle döndüğünde bir tişört ve eşofman uzattı bana. "aslında changbin hyung'dan da verebilirim ama kıyafetlerini vermekten nefret ediyor. sana chris hyung'u ayarlamaya çalışmıyorum yani, öyle olduğunu düşünme, chris hyung biraz yılışıktır da, unutur zamanla seni de." bence direkt yavşak herifin teki de, her neyse. "teşekkür ederim tekrardan." gülümsedi jisung. "iyi uykular." dedi ve çıktı salondan.

deli gibi yorgun olduğumdan koltuğa yattım giyinip. sanırım chris kendinden üç beş beden büyük giyiniyor, bu tişörtün bana bu kadar bol olması manasız çünkü, chris yanımda o kadar da cüsseli durmuyor.

yatakta en az bir saat kendi kendime döndüm durdum, uyuyamadım, yerimi mi yadırgadım, yoksa fazla mı enerjiktim uyumak için, bilmiyorum. pes edip koltukta dik konuma geldim ve yerdeki pantolonumdan sigara paketimi çıkarıp balkona ilerledim.

balkon kapısını açıp balkonun mermerinin tam karşısına geçip sigaramı yaktım. belki de bu yüzden uyuyamıyordum, sonuçta bugün vücudum neredeyse hiç nikotin alamamıştı.

bugün tamami ile garip bir gündü. iki gün önce barda sadece adını ve bir müzik grubu olduğunu öğrendiğim çocuğun, ha birde, avustralyalı. her neyse. bugün evine gelip onun müzik grubundan bir arkadaşı ile ortak iş arkadaşları olmamız ve onun evine, hem grup arkadaşının hem de chris'in evine gelmek tamami ile garipti.

akşam gelip, -işimize karışmak istemediğinden olsa gerek-, kulaklıklarını takarak telefonu ile ilgilenmişti. arada bana bakıyordu, farketmiyor değildim, öyle kısa süreli de değildi, cidden, dakikalarca beni izlediğini farkediyordum. kaşlarımı çatıp tepkimi göstersem de umursamıyor ve gülümsüyordu sadece. tamami ile insani sinir hastası yapabilir.

mayHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin