“ikinize de göstereceğim barışıp beni unutmayı.” lalisa’dan azar yiyoruz. evet, araya sâhiden haftalar girdi ama telefondan konuşmuştuk işte, daha ne? “ben vicdan azabından öleyim mi istiyorsunuz, chris bara gelir ağlar, minho desen,” bana bakıp duraksadı ve sonra chris’e döndü sinirli bakışları. “nedenin geçerli olsa da seni dövmem gerekiyor.” chris de, “yedim ben dayağımı.” diyerek gülümsedi.
ama benim her şeyi büyüten aptal zihnim şakasına dudaklarını gergince dişleyerek tepki vermişti. chris de farketmiş olsa gerek, elini bacağımın üstüne koyup desteğini göstermişti, ben de tekrar gülümsememi takındım. “minho’m dövdü değil mi? işte bu be.” diyerek elindeki buzları keyifli keyifli salladı. ben de kıkırdayıp karşılık vermiştim.
“arkadakiler kim?” diye sordum sonra, chris birisini tanıyordu sanırım. tezgahın arkasındaki koltukta iki kişi oturuyordu, onlardan bahsediyordum. bugün perşembeydi ve bar kapalıydı, bu yüzden sormuştum. “soobin ve jungkook. kardeş ikisi de, jungkook barın sahibi kuzenim, diğeri de kardeşi işte, o da kuzenim.” başımı salladıktan sonra o da arkamızda önündeki içkileri kafasına diken mavi saçlı, bizden biraz daha küçük duran çocuğa baktı. “ama soobin sarhoşken pek çekilmezdir. çok yakınına yaklaşmayın aman, ıy.”
lalisa’nın kuzenine olan tabirine güldükten sonra kapıdan, siyah kıvırcık saçlı -onda ilgimi çeken ilk şey bu olmuştu.- bir çocuk girdi, bizimle aynı yaşlarda duruyordu. direkt olarak küçük adımlarla jungkook’un yanına adımlayınca gözlerimi çekmeden izledim. “o da taehyung. jungkook’un sevgilisi, muhtemelen şimdi soobin ve kendisi sarhoş olduğu için sevgilisinden azar yiyecek,” o bunu der demez taehyung dediği kişi, küçük yumrukları ile sevgilisinin omzunu yumruklamaya başlamıştı, sarhoş olan jungkook ise gülüyordu sadece. “demiştim.” diyerek tamamladı sonra lalisa.
bakışlarımı ikisinden çekip omuz silktim, bir süre sonra bardan çıktılar zaten. lalisa soobin ona emanet edildiği için kızgındı, jungkook’a tüm küfürlerini yağdırırken tezgah önlüğünü çıkarmış ve tezgahtan çıkmıştı. “gelin şuraya oturalım, bana emanet ettiler şu veleti ya!”
“kaç yaşında ki?” diye sordu chris dediğine şaşırıp. “yirmi iki ama benim gözümde veletten farksız.” gülüp bar sandalyesinden kalktım, chris de kalkmıştı benden sonra. bar tezgahının arkasındaki koltuğa geçip oturduk hepimiz.
soobin bir süre lalisa ile uğraştıktan sonra bizi farketti. “a, bunlar kim?” dedi lalisa’ya, lalisa da önce chris’i gösterip “bu chris, bu da minho, chris’in erkek arkadaşı.” dedi. soobin bir süre bana bakınca kaşlarımı çattım istemeden, bana bakıp sırıttıktan sonra bakışlarını önündeki içki bardağına çekmişti. chris’e baktığımda kafasını kapşonlusu ile kapamış, gözlerinin de kapalı olduğunu farketmiştim. muhtemelen ışıktan dolayı gözleri ağrımıştı. ki, bugün çok fazla bilgisayar başında da çalışmıştı. muhtemelen gözlerini dinlediriyordu şu anda da. chris’e biraz daha yanaştığımda da elini elime doğru getirip kenetlemişti. iç çekip ben de ellerimi ona kenetledim.
“kusacağım.” dedi bizi gören lalisa, chris de mırıldana mırıldana “dedi ve jisoo ile barıştı.” diyerek lalisa ile uğraşmıştı. “sizin gibi hemen manita olmadım ben!” diyerek çıkıştığında chris anında, “seviştiler.” diyivermişti. kıkırdadım, sonra onun da gözlerinin kapşonlusu ile kapalı olmasına rağmen, dudaklarının gerildiğini görebildim.
“salsana oğlum beni.” diyerek göz devirdi lalisa, bu sırada elinde telefonu ile bir şeylerle ilgileniyordu.
“ya chris şey diyeceğim.” bir süre telefonu ile ilgilendikten sonra söylemişti bunu. “ne diyeceksin?” diye mırıldandı chris yine, gözlerini açmıyordu ama uyumuyordu da. sahiden gözlerini dinlendiriyor olsa gerek. “şimdi ben harika bir masa aldım. -gerçekten harika.- ama onu kuramıyorum.” lalisa ikna edici bir gülüş sunmaya çalışınca gülüp chris’i gösterdim, o da göz devirip devam etti. “dedim ki en yakın arkadaşım bu günler için var, nasılım?”

ŞİMDİ OKUDUĞUN
may
Fanficbanginho, tamamlandı. mayıs'ın akşamını özel yapan bir tutam aşktı, sağında ya da solunda, yine de bir şekilde, aşk buradaydı, mayıs akşamında.