Aran Sayhan

4.6K 230 92
                                    

İkinci bölüm-

"Aran Sayhan"

✫| Şura Rodos

"Günaydın Şura hanım."

Saliha hanıma dönüp sıcacık gülümseyerek, "Günaydın Saliha hanım." diyerek karşılık verdim.

Mutfağın içine girmeden önce üzerime giyindiğim önlüğün eteklerini elimle düzeltip sıcak buharın içine girdim. Saat öğlenden sonrayken şimdiden fazlasıyla yoğun olduğumuzu fark ederek bir an önce işe koyuldum. Benim için ayrılan kısma yerleşip kendimi işime verdim. Birkaç kez dalgınlıkla parmaklarımdan ikisini yaksamda ben hariç herkes yanan canım için koşturmuştu. Önemsemeyerek acısını hissetmediğim parmaklarımı son kez soğuk sudan geçirdiğimde yan tarafimda olan hareketlenmeyle bakışlarım oraya döndü.

"Siz iyi misiniz?"

Yardımcılardan biri olan Sude'ye teşekkür mahiyetinde gülümsedim.

"İyiyim, sadece dalmışım."

"Dikkatli olun lütfen." dedi ve ben onun arkasından bakarken bana dönüp gülümsedikten sonra işine geri döndü. Kesinlikle buradakiler beni benden daha çok düşünüyordu.

Yeni bir kazaya daha mahal vermeden daha dikkatli olmaya özen gösterdim ve yeniden yemeğimin başına geçtim. Dalgınlığımı herkes fark etmişti, düşüncelerim kafamın içinde bir oraya, bir buraya uçuşup dururken istesemde önümde ki yemeğe dikkatimi veremezdim. En azından başkaları yerine kendime zarar veriyor olmam içimi bir nebze olsun rahatlatıyordu.

"Kekik nerede?" diye sorduğumda birkaç kişi aynı anda önümde ki bir yeri işaret etti. Üstünde kocaman yazıyla 'kekik' yazan kavanozu alıp onlara gülümsedim.

Aslında normalde asla böyle değildim. İşime son derece bağlı ve dikkatliydim. En azından gözümün önündekini göremeyecek kadar dalgın olmam beni şaşırtmıştı. Derin bir nefes alarak yüzümde ki maskeyi geriye iterek orada bulunan Sema'ya baktım.

"Ben beş dakika molaya çıkacağım, sadece kaynayıp kaynamadığına bakman yeterli. O zamana kadar gelirim zaten."

Sema beni onaylayıp yerime geçtiğinde yarıya kadar indirdiğim maskeyi yüzümden çıkartıp cebime tıkıştırdım. Mutfağın dışına çıktığımda malzemelerin depoya geldiği kapıdan dışarıya attım kendimi. Pantolonomun cebine sıkıştırdığım sigarayı içip içmemek arasında kalsamda kokusunun yemeğime sineceğini düşünüp elimi cebimden çektim. Parmaklarımı telefonuma dolayıp ekranına kısa bir bakış attım. Yüzlerce cevapsız çağrı ve bir o kadar da mesaj vardı. Saat ise yediye geliyordu.

Planlanan akşam yemeğine sadece bir saat kalmıştı.

Ben ise hâlâ buradaydım. Çünkü bir haftadır ailemin tüm ısrarlarına rağmen gitmek istemediğimi defalarca kez söylemişken bu davranışları manasızdı. Sırf ortaklık için beni gözden çıkardıkları yetmiyormuş gibi evlenmek istemediğim için beni bencillikle suçluyorlardı. Bu sefer kanmayacağım, o yemeğe gitmeyip bencillik neymiş göstereceğim onlara.

Beş dakikam dolmadan yerime geri döndüğümde cebimde ki maskeyi çöpe atıp plastik maskelerden birini taktım. Yemeğim kaynamak üzereyken bir de pişirdiğim eti kontrol ettim. İkiside ayarında ve gayet lezzetli görünüyorlardı. Neredeyse mesaimin bitmesine bir saat kalmışken yemek yiyeceğimiz o zaman çoktan geride kalmıştı.

Gitmediğim için pişman değilim.

Hatta ilk kez ailemin istediğini yapmadığım için mutlu bile hissediyordum. Tavada ki sebzeleri yağın içinde kızartırken onları gelişigüzel ve tadını bozmayacak şekilde karıştırdım. Pek konuşmuşluğumuz olmayan birinin sesini duyduğumda ne olduğuyla pek ilgilenmedim. Çünkü elimde ki o an için daha önemliydi.

ŞERHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin