Yanlışa Doğru

2.1K 165 151
                                    

Yirmi birinci bölüm-

"Yanlışa Doğru"

NBSPLV- The Lost Soul Down

| Aran Sayhan

Bazı yanlışlar yapılmamalıydı.

Özellikle Aran Sayhan'a yanlış yapılmamalıydı, herkesin bunu bilmesi ve ona göre davranması gerekirken bir kuru ve aptal sürü ortaya çıkıyor ve onun otoritesini sarsmaya çalışıyorlardı.

O koltuğa oturduğu ilk anda başına neler geleceğinin elbette bilincindeydi ama başından beri kendisine yapılan yanlışı asla ama asla affetmeyeceğini defalarca kez söylemişken bir takım kişiler hala bu sözleri kulak arkası ediyordu.

Zula onlardan biriydi.

Bu gece korumalarının arasında ki ajanı ortaya çıkartmaya çalışırken, o korumanın kendisini asıl ajana götürmesini bekliyordu. Yoksa karısı yanındayken onu tehlikeye atmazdı. Başta onu yalnız göndermeyi düşünsede bunu yapmamıştı.

Çünkü en güvenli yer, kendisinin yanıydı.

O yanında Zula'nın üyeleriyle savaşırken onu göndermediğine memnundu. Bir yandan karısından emin olmuş, öbür yandan da kendisini koruyacak biri olduğunu anlamıştı.

Karısını tanımaya çalışıyordu.

Garip bir şekilde onu tanımak istiyordu.

Uzun ama dar olan koridorda sertti attığı adımlar, vücudu dinç ve güçlü görünüyordu. Öyle ki attığı adımlar yeri sarsıyordu, onu gören bir kez daha bakmak istiyor ama buna cesaret edemiyordu. Özellikle onun kimliğini bilen kişiler buna tenezzül dahi etmezken Kuzgun öfkesini ifadesizliğinin ardına gizlemiş ve onu kaçamak bakışlarla izleyen insanları üstünkörü süzüyordu. Olduğu konumu düşününce bu insanların birer yamyamdan farkının olmadığını elbette ki gayet farkındaydı.

Kendisi için açılan kapıdan dosdoğru yürüdüğü masada eskisinden pek bir değişiklik görünmüyordu. Aklında onun yanındaymış gibi görünen hain vardı.

Bu masada olan hain.

Onlara verdiği süre buraya adım attığı an bitmişti.

Kendi yerine oturduğunda oda o gelmeden önce ılık bir seviyedeysen şimdi soğumuş gibiydi, "Kendini açıklamayacak mısın?" diye sordu kan donduran bir ciddiyetle.

Masanın çevresinde rahatsızca oturan on yedi kişiden ses seda çıkmadı. Başını yavaşça sol omzuna doğru yatırıp gözlerini iki saniye kapalı tuttu, evet haine küçük bir şans sunuyordu. Eğer kendi elleriyle teslim olursa onu en azından canını acıtmadan öldürecekti ama... eğer susmayı seçerse kan gövdeyi götürene kadar canını hiç ederdi.

"Demek öyle." dedi kendi kendine karara varırken. Hain kim olduğunu söylemeyecekti.

"Bulacağım seni."

Bakışlarını masanın üzerinde gezdirdiği parmağına çevirdi ve masanın yüzeyine iki kez vurdu.

"Ve sen, seni bulacağımı biliyorsun."

Kuzgun'un karşısına asla çıkmaya cesaret etmeyen ama her fırsatta işlerine karışan iki birlik vardı.

Birincisi Ruz, ki bu Amerika'ya aitti.

Amerika devleti kendisinin hüküm süremediği her ülkeye, şehre ve insana sahip olmak istediğinden Kuzgun'a karşı ilk elden savaş açmıştı. Kuzgun'un gücünü hiç etmek, onu ne olursa yok edip gücünü ellerinden almak istiyorlardı. Kuzgun'un baş düşmanları olan bu birlik, azılı duygusuz suçlulardan ve içlerinden en iyi olan askerlerden oluşuyordu.

ŞERHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin