Şanssız Varlıklar

1.3K 121 14
                                    

Otuz İkinci Bölüm-

"Şanssız Varlıklar"

'Bazı insanlar doğuştan şanssızdır.'

|✫ Şura Sayhan

Göz kapaklarım titreşti, bir elim kalbimin üstünde duruyordu. Hızlı nefes alıp veriyor, gözlerimi Aran'ın gözlerinden bir an olsun çekemiyordum. Sanki ona bakmazsam düşüncelerim gerçeğe dönüşecekti ve istemediğim her şey olacaktı.

"Durumu nasılmış?" diye soran Aran sakinleşmem için mi bilmiyorum ama yavaşça yanıma yaklaştı ve bir taraftanda kendi telefonunu gözlerini benden ayırmadan çıkartıp birisini aradı. Telefonu kulağına yasladığında tam karşımda duruyordu.

Kalbim göğüs kafesime sığmıyordu.

"Dede..."

Fısıltım sonrası yutkundum, koca bir yumru boğazıma çöktü ve nefes alışverişimi elimden aldı. Göğsümde olan elimi boğazıma götürüp ovdum, "Hayır." dedim, "Hayır, doktor ne söylerse söylesin ona bir şey olmaz ki. O beni bırakmaz."

Aran konuşuyordu ama onu duyamıyorum, gözümden bir yaş düştü.

"Bırakamaz."

Üst üste yutkundum. Aran'a bakmayı bırakıp yanından geçerek kapıya doğru yürümeye başladım. Zihnim bir an önce gitmem için bana yalvarıyordu ama diğer tarafım bir şey olmayacağını inatla bağırıyordu. Fakat o kaybetme hissi göğsüme çökmüştü bir kere, dedemi sağ salim görmeden yerinden de kalkmayacaktı.

Kolumdan tutuldum, hızlı bir şekilde Aran'ın tarafına döndüğüm zaman kaşlarını çattığını gördüm.

"Nereye?"

Sorusuna karşın şaşkınca gözlerimi açıp kapattım. Orada duruyormuş gibi kapıyı elimle işaret ettim.

"Dedeme."

Kolumu bırakmasını beklerken o diğer kolumu da tuttu, az önce telefon konuşurken şimdi o telefonun nerede olduğunu bile anlamadım. Beynim durmuş gibiydi.

İstediğim şey dedeme ulaşmak.

Yanında olmak.

Birbirimizden bu kadar uzak olmamak.

"Dedenin durumu stabil, uçağı hazırlamalarını istedim. İki saat sonra gideceğiz."

Kaşlarımı çattım.

"Şimdi gitmek istiyorum."

Kolumu kendime çekmek istedim ama o yeniden bırakmadı, kafam hiçbir şey almadığı için aptalca davranmamam gerektiğini kendime hatırlatmam gerekiyordu. Gözlerimi sımsıkı kapattım ve içimden saymaya başladım, bir, iki, üç, dört... iki yüz on altı, iki yüz on yedi-

Gözlerimi açtım ve derin bir nefes aldım.

Göz göze geldim Aran'la, dümdüz bir ifadeyle bana bakıyordu. Yerinden kıpırdamadan, kollarımı bırakmadan öylece dakikalardır beni beklemişti.

"Dedeme gideceğim Aran, senin benimle gelmene veya bana yardım etmene ihtiyacım yok. Başımın çaresine bakarım."

Kollarının arasında geriye çekildim. Düz ifadesinin yerini karanlık bakışları aldı, geriye gitmeme izin verdi. Başımı dikleştirdim ve az önce bulanık gördüğüm görüşüm şimdi çok daha iyiydi.

"Hep baktım."

Yanından geçip kapıya doğru yürüyeceğim sırada konuştu, sesi durgundu.

"Umrumda olduğunu mu sanıyorsun?"

ŞERHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin