Otuz Altıncı Bölüm-
"Kırık İntikam"
|✫ Şura Sayhan
"Bugün ne yapacaksın?"
Tavana diktiğim bakışlarımı kollarının arasında durduğum adama çevirdim, dibimdeydi hemen. Uzun uzun inceledim gözlerini, sessizce birbirimize baktık.
"İşime gideceğim."
O duymamış gibiydi sözlerimi, zaten ben de anlayamadım ne söylediğimi. Göz gözeyken önce o dudaklarıma baktı. Sonra benim kahvelerim indi dudaklarına, dudakları hafif aralık kalmıştı. Elini saçlarımın arasına yerleştirip yüzümü yüzüne çekti, diğer eliyle belimden tutarak beni altına aldı. Dudaklarımız buluştuğunda bacaklarının arasında kıvranarak daha yakın olmak istedim, kollarımı boynuna sardım ve onunla tek vücut olduk.
Hızlıydı dudakları, aceleciydi ama tadını çıkartmak için elinden geleni yapıyordu. Islanan dudaklarımı öpüp, ağzımı açmam için alt dudağımı sertçe ısırdı. Aynı şekilde ona tutunup dudağından ısırarak ağzımı araladım. Isırığımla boğuk iniltisi kulaklarıma ulaştı, hissettiğim zevkle inleyerek diline dilimi doladım. Öpüşmemiz alevlenerek artıyordu, belimde duran eli rahat durmadı ve gezinerek kalçamı avuçlayarak kendisine bastırdı.
Hissettiğim sertlikle birlikte sesli bir inleme döküldü dudaklarımdan.
Kalçamda bir süre gezindi eli, bacağımı tutup beline doladı. Diğer bacağımı da beline sarıp resmen kucağına çıktım. Altımda hissettiğim sertlikle yeniden inlediğimde Aran saçlarımın arasında olan diğer elini de kalçama indirdi. Kalçamdan kavrayarak beni kendisine bastırdığında aynı anda inledik. İnlememiz dudaklarımızın arasında kayboldu, gözlerinin içine bakakaldım.
Nefes nefese bir şekilde gözlerimi açtığımda sırtımda elini hissettiğim kişi, "Şura?" dediğinde hızla ona döndüm. Uykusundan yeni uyandığı çok belliydi, yutkundum.
"Yine mi kabus?"
Üst üste yutkunarak hala hızlı hızlı atan kalbime az önce olan her şeyin bir rüya olduğunu anlatmak istedim. Lakin ne nefesim düzeldi ne de kalbimin atışları sakinleşti. Aran elini başımın arkasına yerleştirip, beni göğsüne çekti. Tir tir titreyen bedenimi kollarının arasına alıp, çenesini başımın üstüne yerleştirdi. Sıcaklayan ellerimle gövdesine sığınarak, gördüğüm rüyayı unutmaya çalıştım. O an Aran'ın saçlarımdan öptüğünü hissettim. Gözlerimi kapatıp, derin bir nefes aldım.
Gördüklerimi anlatsam, ne tepki verir acaba?
Gördüğüm kadarıyla saat henüz çok erkendi. Dakikalarca hiçbir şey söylemeden öylece durduk, neyse ki kalbim ve ben sakinleştik. Başımı geriye çekip Aran'ın yüzüne bakıp gülümsedim.
"Günaydın."
Son zamanlarda yaptığı gibi koca avucunu başımın sol kısmına bırakıp yüzüme baktı.
"Günaydın."
Çevreme kısa bir bakış attım.
"Ben uyandığımda bir daha uyuyamıyorum, istersen sen uyu."
Uyumayacağını bilmeme rağmen yine de öyle söyledim. Çünkü benim gibi çok az uyuyordu. Zaten şu sıralar bu kadar az uyumasının temel sebebi de benim.
"Uyumayacağım, zaten önemli işlerim var."
Beni bırakıp ayaklandı, ona bakarken çıplak sırtını süzmeye başladım. Başını çevirip bana üstten üstten baktı.
"Ayrıca uyanınca uyuyamadığını biliyorum."
Gülümsemiş miydi o?
Şaşkın şaşkın baktım, dönüp gideceğini sandım ilk başta ama attığı adımları yatağa doğru geri atıp dizlerini yatağa bırakarak karşıma geçti. Yüzüme eğildiği an ne yapacağını anlayarak daha çok şaşırdım, eğilip dudaklarıma bir öpücük bıraktı. Şaşkın ifademi izleyerek geldiği gibi gitti, daha çok öpmesini ve hatta fazlasını istediğimi fark ettim. Derin bir nefes aldığımda banyoya girmeden önce bana bakmadan konuştu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ŞER
Teen Fiction• Hiç kimse göründüğü gibi değil. Hiç kimse masum değil. Hiç kimse iyi değil. Hiç kimse. • Yetişkin içerik içerir, rahatsız olanlar okumasın.