Yedinci Bölüm
"Silinmek"
|✫
Sinirlerim harap bir haldeyken, düştüğüm bu durumda beni daha çok dibe çekerdi o.
Şura deyişi bile içimi titretiyordu.
"Arabada bir şey unuttun."
Aile üyelerime üstünkörü baktı, bakışları en son birkaç adım ötemde duran Burak'ta durdu. Meydan okuyan koyu kahveleri bana her şeyi duyduğunu, bildiğini söylüyordu. Acaba o da benim gibi birinden ayrılmak ister miydi, babaannesi benim için ısrarcı olmasaydı başkasıyla evlenmeyi ister düşünür müydü?
Düşünürdü tabii, niye düşünmesin ki?
Babam, "Aran bey?" diyerek şaşkınlığını ilk atan kişi oldu. Konuşmakla yetinmeyerek yanına doğru yürüdü, ablama bakmak istiyordum ama Aran'a bakmak daha iç açıcı geldi. Aran babama bakmadı bile, bakışlarını Burak'tan çekerek bana odaklandı.
Aramızda ki mesafeyi büyük adımlarıyla kapatıp, karşıma geçti. Ne yapacağını beklerken o elimi elinin içine alıp, siyah küçük bir kutuyu avucumun içine koydu. Yüzüne baktığım için kutuyu hiç fark etmemiştim, ayrıca arabada böyle bir şey unutmamıştım ve bu kutuyu hayatımda ilk kez gördüğüme yemin edebilirim. Bir ona bir de unuttuğumu söylediği kutuya bakarken, almamı işaret eden bakışlarıyla kutuyu yavaşça açtım. Bir yüzük kutusuydu.
Ve içinde de pırlanta bir yüzük vardı.
Gördüğüm yüzük gözlerimi kamaştırıp, kalbime aptal aptal anlamlar doldurdu.
Bu yüzüğü benim için mi almıştı?
Başımı kaldırıp yüzüne baktım, dikkatle beni inceliyordu. Bana doğru bir adım atıp, "Takacağını söyleyip unuttun, hatırlatayım dedim." diyerek sol elimi büyük elinin içine aldı. Birbirimize değen parmak uçlarımız kıvılcımlar saçıyordu ama bunu hisseden yalnızca bendim. Yüzüğü yüzük parmağıma taktığında dikkatle baktığı parmağımdan bakışlarını çekerek yüzüme baktı.
Yüzük benim için yapılmış gibi, tam oturdu.
"Bir daha unutma, tamam mı?"
Başımı usulca sallarken buldum kendimi, dahası gülümsedim.
Utanma, utanma! Birde 'aşığım sana' de!
Gülümsememe bakışları kaydı, oynadığı role ayak uydurduğumu sanıyordu ama ifadem ve kalbimin atışları gerçekti. Keşke bunu anlasaydı.
"Zorla evleneceğini sanıyordum?"
Aramızda ki bu atmosferi bozan kişi Burak'ın annesinden başkası değildi. Çattığı kaşlarıyla bir bana bir Aran'ıma bir de aileme bakıyordu. Anneme baktığımda afallayan mavi irisleriyle ikimize bakıyordu. Bizim yan yana gelmemiz bir bana imkansız gelmiyordu demek. Muhtemelen yakışmadığımızı ve ablamla ikisinin daha çok yakıştığı sonucuna varacaktı. Bunu dillendirmemek onun için daha sağlıklı olurdu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ŞER
Teen Fiction• Hiç kimse göründüğü gibi değil. Hiç kimse masum değil. Hiç kimse iyi değil. Hiç kimse. • Yetişkin içerik içerir, rahatsız olanlar okumasın.