Otuz Birinci Bölüm-
"Nefesi Nefesime"
|✫ Şura Sayhan
Nefesi nefesimde, elleri tenimdeydi.
Beni kolayca üstüne çekmiş ve bir anda öpmeye başlamıştı, elimi ensesine biraz daha bastırdım ve dilinin dilimle buluşmasına izin verdim. Güçlü kollarıyla beni kapana kısmıştı, olmak istediğim, kaybolmak istediğim yer bu kollardı.
"Aran?" diyerek dudaklarının üzerinden sessizce konuştum.
Göz göze geldik. Diliyle dudaklarını ıslattı ama yaptığı bu hareketle sertçe yutkundum. Dili dudaklarımda ki ıslaklığı emdi yavaşça, konuşmak için biraz kendime gelmeyi diledim ama o böyle yaparken bu mümkün değil!
"Şura?" dedi boğuk, genizden gelen bir sesle.
Sesi karşısında kucağında erimeye hazırlandım ama bir anlık hissiyatla gözlerim arkaya kaydı ve arabadan birkaç metre ötede duran bir siluet gördüm. Kaşlarımı çatıp Aran'a döndüğümde onunda kaşlarını çattığını ve dikiz aynasından baktığını gördüm. Belimi sıktı.
"Sayende korumaları baya geride bıraktık."
Arabanın etrafında birileri dolaşıyordu ama Aran benimle uğraşıyordu, bir gözüm dışarıdayken diğeri ondaydı. Öylesine rahattı ki sanki çevremizde toplanmış olan maskeli adamlar süs olarak oraya yerleşmişti.
"Ben ne yaptım ki?"
Yüzüme yaklaşıp, dudaklarıma kısa bir bakış attı. Kahvelerinde alevlenen arzuyu benim gözlerimde görüyor muydu?
"Aklıma fazla girdin." dedi derinden gelen boğuk sesiyle.
Şaşkın şaşkın yüzüne bakarken konuşamayacak bir haldeydim. Bir anlığına onun tarafında olan cama biri vurdu. Beklemediğim darbeyle yerimden sıçradım ve cama baktım. Maskeli, büyük bir adam kocaman eliyle cama vurmuştu. Camın aldığı tepki karşısında kırılmaması mucizeydi, Aran'a döndüm geri.
"Gitmemiz gerekmiyor mu?"
Dudağının kenarı kıvrıldı.
"İşte bu gerekmiyor." dedi.
Sürekli ikimizin arasında geçen bir kelime oyunu vardı ama bu sefer ikimizde birbirimizin cümlelerini çalmıştık. Neden bu kadar rahat olduğunu anlayamasam da Aran benimle birlikte eğilip arabayı çalıştırdı. Kucağından kalkmak için hareketlenince belimden tutup, kucağına geri yerleştirdi.
"Nereye?"
Yüzüne baktım aval aval, az önce ki tavrı biraz olsun gitmişti ama hala bana karşı duyduğu arzu yerli yerindeydi.
"Gitmeyecek miyiz?"
Gaza bastığı zaman yüzüme eğilip, dudaklarını dudaklarıma bastırdı.
"Gideceğiz ama sen yerinde kalıyorsun."
Şaşkınca yüzüne bakakaldım, ciddi bir ifadeyle gözlerime baktıktan sonra bir elini direksiyona diğerini de belime yerleştirdi. Bir şey söylemeyip gözlerine baktım, saniyelik bakışsakta gözleri önümüzde ki yoldaydı.
"Şöyle bakma." dedi yeniden göz göze geldiğimizde.
Gülümseyip ellerimi boynuna doladım ve dikkatini dağıtmamak için arkamızdan gelen arabaları izledim. Üç tane siyah araba hızla peşimizden geliyordu, ateş etmeye başladıklarında ne ben ne de Aran endişelenmedi. Araba adeta zırhla donanmıştı, değil kurşun bombadan bile zarar göremezdi. Kendi arabamdan biliyordum. Bu yüzden sıkılan tüm kurşunlar camlardan sekip, iz dahi bırakmıyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ŞER
Teen Fiction• Hiç kimse göründüğü gibi değil. Hiç kimse masum değil. Hiç kimse iyi değil. Hiç kimse. • Yetişkin içerik içerir, rahatsız olanlar okumasın.