Otuz Dokuzuncu Bölüm-
"Alev Alev"
'Ceza- Med Cezir'
|✫ Şura Sayhan
"Dikkat et..."
Nereden geldiğini bilmediğim sesin sahibini duyabilmek adına bakışlarım bulunduğum yerin tamamını görmek için her yeri tarıyordu ama yoktu. Göremiyorum.
"Kendini koru..."
Göğsüm aldığım nefeslerle körük gibi kalkıp iniyor, pes etmeden, umutla etrafıma bakmaya devam ediyordum. Sesini tam arkamda hissettiğimde hızla o tarafa döndüm.
"Kendini, kendinden koru Roya."
Onu görmek için arkama döndüğüm an kendimi gözleri açık bir şekilde yatağın içinde buldum. Az önce içinde bulunduğum karanlık tamamen gitmiş, beni odanın aydınlığına kavuşturmuştu. Yurkunarak avucumu şiddetle çarpan kalbimin üstüne bıraktım ve sesini duyup göremediğim dedemi düşündüm. Oydu evet ama sadece sesini duysam da hiç yoktan iyi olduğunu biliyorum. Gittiğinden beri rüyama bir kez olsun uğramamıştı.
Kendini kendinden koru mu?
Bir anlık başımı yastığa bastırıp, gözlerimi kapattım. Fakat yastık her zamankinden daha sert ama kesinlikle daha rahattı. Bu gariplik karşısında kapalı gözlerimi aralayarak tavana yeniden baktım. Başımı hafifçe yan tarafıma çevirdiğimde çıplak bir göğüsle karşılaştım. Gözlerim çıplak göğsün sahibini tanıdığı an şaşkın şaşkın kirpiklerimi kırpıştırdım, kolları belimi sarmış beni sıkıca sarmalamıştı.
Biz ne ara bu hale geldik?
Düne dair hatırladığım şeylerden biri beni kapının önünde bıraktığıydı, onu daha iyi görmek için yan döndüm. Kemikli yüzü ifadesizdi, çıplak göğsünün altında sakince atan kalbinin atışlarını hissetmeseydim yaşamadığını düşünürdüm. Hiçbir şey yapmadan şaşkınca yüzüne bakarken gözlerini bir anda açtı ve benimle göz göze geldi. Gözlerimi kırpıştırarak onun beni izlemesine izin verdim. Belimi sıktı parmak uçları.
"Günaydın." dedi hemen ardından beni daha beter bir şaşkınlığa sokarak.
Kaşlarımı çatarak, "Rüyada mıyım?" dediğimde dudağının kenarı bilmişlikle kıvrıldı. Yan yana durduğumuz için belimi tutarak beni üstüne çekti ve dudaklarıyla dudaklarımın arasında santimler kala durdu.
"Tahmin ettiğim gibi hiçbir şey hatırlamıyorsun."
Neyden bahsettiğini asla anlamazken Aran başını yastıktan kaldırıp dudaklarıma sarsıcı bir öpücük bıraktı. Geri çekildiğinde ifademden hoşnut görünüyordu. Dün olanlardan eser kalmamıştı sanki ya da ben zaman kavramını mı unuttum? Aran niye böyle davranıyordu şimdi? Sertçe yutkundum. Zihnim uğulduyordu.
"Hatırlamam gereken bir şey mi oldu?"
Aran nefesimi kesecek bir gülümsemeyle başını salladı, bunu yaparken burnu burnuma çarptı.
"Çok güzel şeyler oldu."
İstemsizce Aran'ın üstünden doğruldum ve irice açtığım gözlerimle şöyle bir üstüme baktım. Bacaklarının üzerinde otururken çıplak olan bacaklarımdan çok giydiğim ki giydiğimi asla hatırlamadığım tişörtün içinde uçları belli olan göğüslerim dikkatimi çekti. Göğüslerimde olan bakışlarımı üzerinde oturduğum Aran'a döndürdüğümde görüntüsü karşısında küçük dilimi yutacak bir şaşkınlığa ulaştım. Kaslı bacaklarının üzerinde oturmuş Yunan Tanrısına benzeyen kocama gözlerimi kırpmadan tıpkı onun gibi gözlerimle yedim onu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ŞER
Teen Fiction• Hiç kimse göründüğü gibi değil. Hiç kimse masum değil. Hiç kimse iyi değil. Hiç kimse. • Yetişkin içerik içerir, rahatsız olanlar okumasın.